bugün

uludağ roman serisi.. (ukde). (bkz: uludağ roman 6)

beklediğim an geldi.. sen.. yağmur.. sessizlik.. ve sonsuzluk..

görüyorsun halimi, bedbaht kalbimi, zincirlere vurulmuş zihnimi.. gözlerim yorgun canım; artık seni görmeye bile tahammülüm yok!

böyle dediğime bakma seni bir ahmak gibi seviyorum.. ! yağmur yine gülümsüyor ve tüm zarafetini kullanıyor..

peki sen genç uludağnikov! şimdi nereye gidiyorsun; karanlık diyarlara mı, sonu olmayan yollara mı?

durma git.. ! yoo, böyle dediğime bakma ben senin gitmeni ister miyim?!

ben gidiyorum, yağmurun gizi..
..dedi ve döndü arkasını yagmurun gizi. ağır ağır attığı adımları bir o kadar da isyankardı. yol boyunca arkasına bakmadan ilerledi. sanki kafasını çevirse vazgececekti gitmekten. acaba uludağnikov arkasından mı bakıyordu yoksa korkaklığına teslim olup yoluna mı gitmişti. hayır bakmadı arkasına. adımlarını hızlandırdı. köşeyi döner dönmez bi taksi çevirdi..
Sonra samanpazarına gitti herzamanki yoldan.
Giderken ben niye varım ki olmasam olmaz mı, yazarıma isyan edip o kalemi alıp... klavyede yazıyorsa ne yapmalıyım derken ayağı takıldı. Sendeledi. Eğer düşerse yazarı onu öldürürdü. Düşmemek için çırpındı olmak istemiyordu lakin ölmekte hele bir yazarın klavyesinde ölmekte kesinlikle istediği şeylerden değildi.
o sırada rıza baba köşeden çıkıp "roman yazıyorsunuz da beni niye çağırmıyorsunuz piçler?" dedi.