bugün
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi10
- saraca silsüpüroğlu15
- diamond tema34
- ups boobss nickli yazar20
- özge özacar'ın memeleri12
- anın görüntüsü18
- thusneldaa11
- türkiyeyi mülteci kampına dönüştüren abd11
- true bir martı olsa olacaklar8
- ülkesi savaştayken başka ülkede keyif süren kansız9
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var23
- evlenmeyenlerin seks yapmadan ölüp gitmesi9
- ne zaman evleneceksin diye soran akraba11
- oktay kaynarca'nın türkiyeliyim açıklaması22
- kayseri de atatürk heykeline baltalı saldırı13
- millet öğle yemeğine çıkarken yeni uyanan tipler8
- özgür özel13
- abber'ın ruh hastası olması26
- babalar günü17
- kitap okuyan erkek10
- sevgiliyle aynı evde yaşamak9
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi14
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması19
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış17
- ne hissediyorsun8
- larisalisa12
- steven s power law10
- gideon reid morgan jj25
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- yazarların başarılı olduğu dersler11
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları12
- ismeti yazar yapan moderatör13
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler8
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- sana dokunabilir miyim?
+ tabi...ne hissediyorsun şuan?
- ne bilim. kalkalım istersen. garson bey hesapp!! ya cüzdanımı almamışın sende para var mi?
+ tabi...ne hissediyorsun şuan?
- ne bilim. kalkalım istersen. garson bey hesapp!! ya cüzdanımı almamışın sende para var mi?
Kendi kendine gelin güvey olanların sonunda kafayı yemesidir..
kızların genel olarak ulaşılmazmış gibi davranmasının sonucudur. oldukları gibi davransalardı -yani zambak olduklarını saklamasalardı- her zambağın ayrı güzelliğe sahip olduğunu anlayan erkeğin yanılmasına sebep olmazlardı. bunun sebebi erkeğin algısının zayıf olmasıdır. küçük ayrıntılara dikkat etmemeleridir. ayrıca mış gibi davranan kız da kendi kıvamında erkeklerin ilgisini çekeceğinden çok da trajik olmayan bir sonuçtur.
kız yada erkek ayrımı yapmayalım bu her insan için geçerlidir. bi süre peşinden koşulur efenim bu insanın. çıkma teklifi edilir vs. yavaş yavaş tanımaya başlarken paldır küldür devam eder ilişki ve sonunda artık bilmediğiniz, öğrenmediğiniz hiçbirşey kalmaz o kişi hakkında, yaşanmadık bir şey kalmaz, efenim sonunda ne heyecan kalır ne değer. neticede bir süre sonra bu tapınılan kişi ilahlığını kaybeder ve değersizleşir.
doğal bir süreçtir. olağandır.
doğal bir süreçtir. olağandır.
karşı cinsi uzaktan sessizce takip etmekle geçer bir erkeğin hayatı. taa doğuştan itibaren. önce anne, abla, akraba ve bilimum komşu unsurundan yararlanmak suretiyle karşı cins tanımaya çalışılır, anlamaya çalışılır, tanımlanmaya çalışılır daha sonra başarısız olunup hayata devam edilir.
taa ilkokuldan itibaren biri farklı gelmeye başlar gözünüze. bir kız ve geriye kalan insanlar vardır artık sizin için okulda. daha cinselliği keşfedememiş bünyenin yaşadığı bu hissiyat en güzel aşktır belkide ömrü boyunca yaşayacağı.
kendini kanıtlamak ister insan ona. o güne kadar hayatı okuldan eve gidip annesine "anne bana sarella sürsene ekmek arasına, maça gitcem" emriniverip odasına giden yolu okul üniformasından oluşan patikalarla süslemek olan çocuk başkalaşım geçirmeye başlar. cips yemeyip kola içmeyip cebinde tuttuğu parasıyla eve giderken yol üzerindeki çiçekçiden gül alır. maçlaa gitmez olur. durgunlaşır. mektup falan yazmaya başlar sevdiceğine. dizilerde duyduğu cümleleri döker kağıda.
en sevdiği şeyleri en küçükten bi kenara koymasına neden olan karşı cinse olan ilgisi hayran bakışları hiç bitmez sanılır. ama insanlığın doğası gereği yanılınır. o peşinden koşulan, melül melül uzaktan izlenen, uğruna maça gidilmeyip büyük uğraşlarla sayfalarca kağıt harcıyarak mektuplar şiirler yazılan, en iyi arkadaşla küsülmesine neden olan, devamsızlıktan kalma riski meydana getiren, sizi "F" adlı notla tanışıran kız "elde edildiği" zaman anlamsızlaşır. o kadar güzel gelmez artık gözünüze. konu subjektif yazılınca "terazi burcu" olmak akla gelir ama burçtan bağımsız bir konudur bu. her yaştan, her mekandan, her idiolojiden insan yaşar bunu. kimileri bunu "sen kovalamayı seviyorsun" mottosuyla açıklar. "o ne ki lan, sırtlan falan deilim ki ben" neden kovalamayı seveyim. ben sadece mutlu olmayı severim. başka bişeyi niye seveyim.yok işte gene yanılırsın. "senin özünde var insansın" derler inanırsın. yanılmak bir rutin olur. özümüzde olan yanılmaya olan yatkınlık falan değildir aslında. mazoşizmdir. severiz acı çekmeyi. bayılırız hatta. hani -güle giderken etrafindaki zambakları göremez insan- faian diye bi geyik vardır.. hiçte şaşılıcak bişey değildir bu. güle ulaşamıyacağını bilir insan. yolda düşeceğini orasını burasını yralayacağını ve hatta onu kaldıracak kimsenin olmayacağını "tamam geçti yavrucum" diyecek birinin olmayacağını bilir ama gider gözü kapalı "gül"e. çünkü o düşmeyi sevendir. orasının burasının yaralanmasını ister. zambak ise kolaydır. elini uzatacak mesafede öylece durmakta. bi tadı olmaz onu koparıp almanın. belkide nası olsa o yakınımda, öylece bana bakıyor fikri, istediğim zaman zaten kolayca alabilirim düşüncesi insanı o'nu almaktan gül'e yönlendirmektedir.
gül senindir artık. dizlerin parçalanmıştır. eline dikenler batmıştır. çok fazla zaman geçmiştir bir daha geriye gelmeyecek olan. ama gül eskisi kadar güzel değildir artık. yaprakları eskisi gibi ışıldamıyordur. eskiden ona baktığında güneşi görürdün, insanları, huzuru görürdürün, eline alınca körleşirsin bir anda. kara bulutlar etrafında. yeni acılar, yeni dikenler istemektesindir. yeni acılara yelken açmak tatlı gelir, kalbini kanatmak istersin, kabuğunu kaldırıp tekrar kanatmak kalbindeki yarayı...
küçüklükte kazanılan alışkanlıklar bırakılmaz derler, ağlayarak başladınya şu hayata alışkanlık işte ne ağlamadan durabilrsin ne usanırsın ağlamaktan.
taa ilkokuldan itibaren biri farklı gelmeye başlar gözünüze. bir kız ve geriye kalan insanlar vardır artık sizin için okulda. daha cinselliği keşfedememiş bünyenin yaşadığı bu hissiyat en güzel aşktır belkide ömrü boyunca yaşayacağı.
kendini kanıtlamak ister insan ona. o güne kadar hayatı okuldan eve gidip annesine "anne bana sarella sürsene ekmek arasına, maça gitcem" emriniverip odasına giden yolu okul üniformasından oluşan patikalarla süslemek olan çocuk başkalaşım geçirmeye başlar. cips yemeyip kola içmeyip cebinde tuttuğu parasıyla eve giderken yol üzerindeki çiçekçiden gül alır. maçlaa gitmez olur. durgunlaşır. mektup falan yazmaya başlar sevdiceğine. dizilerde duyduğu cümleleri döker kağıda.
en sevdiği şeyleri en küçükten bi kenara koymasına neden olan karşı cinse olan ilgisi hayran bakışları hiç bitmez sanılır. ama insanlığın doğası gereği yanılınır. o peşinden koşulan, melül melül uzaktan izlenen, uğruna maça gidilmeyip büyük uğraşlarla sayfalarca kağıt harcıyarak mektuplar şiirler yazılan, en iyi arkadaşla küsülmesine neden olan, devamsızlıktan kalma riski meydana getiren, sizi "F" adlı notla tanışıran kız "elde edildiği" zaman anlamsızlaşır. o kadar güzel gelmez artık gözünüze. konu subjektif yazılınca "terazi burcu" olmak akla gelir ama burçtan bağımsız bir konudur bu. her yaştan, her mekandan, her idiolojiden insan yaşar bunu. kimileri bunu "sen kovalamayı seviyorsun" mottosuyla açıklar. "o ne ki lan, sırtlan falan deilim ki ben" neden kovalamayı seveyim. ben sadece mutlu olmayı severim. başka bişeyi niye seveyim.yok işte gene yanılırsın. "senin özünde var insansın" derler inanırsın. yanılmak bir rutin olur. özümüzde olan yanılmaya olan yatkınlık falan değildir aslında. mazoşizmdir. severiz acı çekmeyi. bayılırız hatta. hani -güle giderken etrafindaki zambakları göremez insan- faian diye bi geyik vardır.. hiçte şaşılıcak bişey değildir bu. güle ulaşamıyacağını bilir insan. yolda düşeceğini orasını burasını yralayacağını ve hatta onu kaldıracak kimsenin olmayacağını "tamam geçti yavrucum" diyecek birinin olmayacağını bilir ama gider gözü kapalı "gül"e. çünkü o düşmeyi sevendir. orasının burasının yaralanmasını ister. zambak ise kolaydır. elini uzatacak mesafede öylece durmakta. bi tadı olmaz onu koparıp almanın. belkide nası olsa o yakınımda, öylece bana bakıyor fikri, istediğim zaman zaten kolayca alabilirim düşüncesi insanı o'nu almaktan gül'e yönlendirmektedir.
gül senindir artık. dizlerin parçalanmıştır. eline dikenler batmıştır. çok fazla zaman geçmiştir bir daha geriye gelmeyecek olan. ama gül eskisi kadar güzel değildir artık. yaprakları eskisi gibi ışıldamıyordur. eskiden ona baktığında güneşi görürdün, insanları, huzuru görürdürün, eline alınca körleşirsin bir anda. kara bulutlar etrafında. yeni acılar, yeni dikenler istemektesindir. yeni acılara yelken açmak tatlı gelir, kalbini kanatmak istersin, kabuğunu kaldırıp tekrar kanatmak kalbindeki yarayı...
küçüklükte kazanılan alışkanlıklar bırakılmaz derler, ağlayarak başladınya şu hayata alışkanlık işte ne ağlamadan durabilrsin ne usanırsın ağlamaktan.
güncel Önemli Başlıklar