bugün

Ah ne zormuş bitsin demek
Hala severken seni
Dudaklarını öpmemek
Bir yabancı gibi.
kızın zekasına neden taktın
sen tübitak mısın
sınavla mı sevgili bulacaksın
ay ne uyuz adamsın
senin evde ayna yok galiba
şu tipine bakar mısın
öp de başına koy
böyle güzelini nerden bulacaksın

kızların zekasını
soru sorarak anlayamazsın ki
günü gelince sana
tek hareketle bildirir haddini
dokunmatik ekranla
kitabı karşılaştıracağına
git bak ekrana
ya başkasıyla mesajlaşıyorsa

(bkz: oğuzhan uğur)
ölümsüz aşklar varda ölmeyen aşık var mı?
güvenme gençliğine ölen hep ihtiyar mı?
yoksun diye geldi esti bahar
yoksun diye yandı aşkına can
gözümün önüne geldi meşk-i zaman
gecemi şarhoş ederdi hoş bir edan

sensiz neyleyim dalda çiçek
günler yıllara oldu da denk
kapıda nöbete durdu yaşlı seyis
salına salına geldi aşkı haber

çek faytonu
yarime uzanalım
çağırıyor günlerin hasreti

ah dize getirdin yüreğimi
hadi uzat ellerini
sevişelim sabaha dek

gökhan kırdar-fayton.
Dönüyorum köşeleri
Dört köşeli, zor değil

bu ne amk.
biriyle fena halde konusmaya ihtiyacim var
biriyle fena halde dertlesmeye
evimde ne sicak bir tabak yemegim var
ne de televizyonun sesinden baska ses

ama içimde bi' yerlerde sabir tasi gizli sanki
dogdugum günden bugüne orda duruyor
sessiz bir kaya düsün deniz kiyisinda yalniz
dalgalara gögüs gerip soguktan üsüyor

ne ahlak ne de sevgi gökten dünyaya indi
insanlik istedi kesfetti hepsini
dün dogmus bir bebege bile girebilen mikrop misali
içimizde hem kötü var hem iyi

hangisi daha güçlü diye beklemektense
heyecanla attim kendimi dans pistine

ayri ayri hepsiyle dans edecektim
biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim
neden böyle olmusuz nerelerde kaybolmusuz
aklimdaki sorularin hepsini soracaktim

"senin ne haddine böyle seylerle ugrasmak?"
diye soran hazirci tembel sen misin?
böyle yaslanmak olmaz seninki eskimek, çökmek
ruhu küskün bombos bir bedensin

kelimeler yetse daha neler neler buldum
elimle koymus gibi huzurluyum
genis ve los bir yer istersen sen de bir ugra
dogru yanlis iyi kötü herkes orda

hangisi daha güçlü diye beklemektense
heyecanla attim kendimi dans pistine

ayri ayri hepsiyle dans edecektim
biraz sohbet ederek çözmeyi deneyecektim
neden böyle olmusuz nerelerde kaybolmusuz
aklimdaki sorularin hepsini soracaktim

Şebnem FERAH - iyi Kötü (dans pisti)
sen hiç hiç oldun mu?...
"Kız en güzel en hafif giysisini giymiş, oğlan renkli bir dünya boyamış."

Mor ve Ötesi
Bin çalıntı aşk tecrübesi bakıyor gözlerime ah
Soru soruyorsam tuzağına düşeceğim bana günah
Mabel matiz - aşk yok olmaktır.
Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin,
Gitme! Kaybedince daha çok seveceksin
Biliyorum, hiç bir anlamı yok:
Yokluğunda, yokluğunda, yokluğunda...
ben benden geçtim ama bir senden vazgeçemem,
dokunulmazımsın benim, yüreğime hükmedemem.

güneşimi kaybettim, gözlerini görmem gerek,
yaşamaya dönmem için hasretini silmem gerek.
Allah belanı versin. Allah seni kahretsindir.
Bir kız tanırdım eskiden hayat berbat derdi
Loş kalbinde hayal kırıklıkları biriktirirdi
Her filmden kitaptan bir rol seçerdi
Beğensin diye gelirse ölüm makyajsız gezmezdi

Tanırsınız benim gibilerini boş sokaklardan
Çizgilere basmadan yürümeye çalışan insanlardan ama
Dün akşam dedim ki kendi kendime
Düşünme düşünme kim anlamış ki sen anlayasın böyle

Bir şey söyledi ki bence de doğru bir bar filozofu:
“Çok kadın hiç kadındır olum yalnızlıktır sonu”
Kadehte yansımama baktım ayaklı bir kanıttım
Kadın dergileri testlerinde her soruya yanıttım

Tanırsınız benim gibilerini boş sokaklardan
Çizgilere basmadan yürümeye çalışan insanlardan ama
Dün akşam dedim ki kendi kendime
Düşünme düşünme kim anlamış ki sen anlayasın böyle

Öyle güzelsiniz ki galiba korkmaya başlamalı
Sizin kadar güzel olmak hemen yasaklanmalı
Durun tahmin edeyim balıksınız değil mi
Çok yalnızım nolur size gidelim mi

Düşünme düşünme kim anlamış ki sen anlayasın böyle…
ben sizin babanızım,
ben ne dersem o olur.
Yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz yatcaz kalkcaz hooop ordayım.
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.
ar ar ar şah şah dam dam dam.. Neyse yine duygulandım.
yüz yasinda bir cocuk gibisin
kirmizi ucurtmasi hep ayni agaca takilmis.

tuketilen tek genclik orda yalniz degilsin
yasanmis ve asla unutulmamis.
çalkala yavrum çalkala
şehriye çorbası gib
allah sana mal vermiş
gümrük kapısı gibi.

kaldır kaldır vur yere
muhtar kellesi gibi
çalkala kızım çalkala
şehriye çorbası gibi
allah sana mal vermiş
alaman bombası gibi.
şu beş duyudan, altı yönden varını yoğunu birliğe çek birliğe.
bir keşkeye daha yer yok kalbimde birlikte ölecek miyiz?
Kelebek kadar ömrümüz var. Sevmek lazım, hemen başlayalım.
Sonumuz böyle olmayabilirdi
Kör olmasaydık eğer.
Senle ben çok güzel bir resimdik
Aşık oldu görenler.
Ademle havva olabilirdik
Cennet olsaydı eğer.
Hayatımın erkeği olabilirdin
Vurmasaydı gerçekler.
Tek bir söz söyle bana
Umut var hala.
Tek bir söz yetmez ama
Durur mu dünya?
Ne dua et ne inan
Ne ihanet ne yalan
Biz kanatları olmayan
Uçmak için çırpınan
iki zavallı kuştuk özgürüz şimdi
Ağla ağla ağla dünya durana kadar.
Ne ucuz ne ağır roman
Tanrı mı bunu yazan
Aynı rüyayı göremeyen
Birbirini bulamayan
iki zavallı kuştuk özgürüz şimdi
Ağla ağla ağla dünya durana kadar.
Hayali girmekti eve, anahtarsız Zili çalarak sadece
Hiç bakmamıştı gözü gitsede Yalnız kalpler sütununa gazetede
Yalnız uyur, yalnız uyanır, Tek başına yer yemeğini
O gün de yalnız uyandı Yarın, dedi, ölme zamanı

Açık penceresi soğuk günlerde bile Belki biri girer diye
Ama yarın erken kalkacak Söndürdü ışığı gece yarısı
Dünyadaki son gününde Döndü durdu yatağında
Sıkıldı, kalktı ilk kez göz attı yalnız kalpler sütununa

Yalnız kalpler,yalnız kalpler Sayfalarca yalnız kalpler

Ama şimdi mektubunu yazacak 'Kimse mesul değil!' deyip imzalayacak
Yazdı kısacık son yazısını Attı kendini dışarı sabaha karşı
Son bir kez, şemsiyesiz Yağmura doysun diye
Başını damlalara kaldırdı Sırılsıklam oldu, ıslandı
Masasına çöktüğünde Yine önündeydi gazete

Birden kalbiyle bağlandı Yazıdan hayal ettiğine
Dalgaları deniz kabuklarından Dinleyen çocuklar gibi
Bir kalp buldu sayfalarda Sevdi rumuzunu sevdiği birini
Aklında kurdu, kurdu Verdi kalbini hayali birine

Yanında düşündü onu Çok yakıştırdı kendine
Yalnız kalpler Sayfalarca yalnız kalpler
Onada bir mektup yazdı Zarfında adresiyle
Sonra gitti aynaya baktı Cesareti var mı hala diye

iki mektup masasında Odaya geri döndüğünde
Baktı ikisine de Acaba hangisi hangisiydi diye
Ansızın gözünden bir damla Önce burnuna, sonra sayfaya
işte seçti bile gözyaşım, dedi Koydu mektubu zarfına

Yırttı attı öbür mektubu Yavaş yavaş ayağa kalktı
Gitti içeriye Son kez dinlenmeye yatağına yattı.

Yalnız kalpler Sayfalarca yalnız kalpler...
gel bir parçam ol kanımdan canımdan
gel bir parça al ekmeğimden suyumdan...