bugün

is bu basligin asli, türkiyede yasayan insanlari belirli kaliplar çerçevesinde degerlendirmek olmaliydi.
tanim: her türk vatandasinin, herhangi bir bireyi bildigi kavramlarin içerisine yerlestirerek yargilamaya çalisma çabasi.
bu noktada bir de örnekle desteklemek istiyorum.
günlerden bir gün es dost arkadas takilir iken ankaranin ayazinda kizilayda bir kafede vakit geçiriyoruz. samimi bir arkadasim ve ben variz. soguk günlerde yaptigimiz gibi, cayimizi yudumlayip tavlamizi oynarken, arkadasin telefonu çaliyor ve kulak asmadigim bir konusma gerceklesiyor. telefonu kapattiktan sonra arkadasim dönüp bana diyor ki:
- haci bak simdi bir kiz gelecek bizim okuldan, fena degildir. cani sikilmis napiyorsun diye sordu bende gel dedim. 3 ümüz takiliriz hem bakarsin, ikinizde bekarken, birbirinizle kaynasiverirsiniz.
ben de dedim tamam hadi bakalim.
neyse geldi arkadasi bizim elemanin, oturdu masaya hos 1.72 boylarinda kumral, beyaz tenli, koyu kahve gözlü, makyajli ama badanali degil, gündelik giyimli alimli bir kadin. neyse o da bir seyler ismarladi, sohbet muhabbet bir iki saat kadar oturduk. hava da hafiften karariyor. bizim eleman saate baktigi gibi:
-ayyy birazdan bürolar kapanir, ben gidip bilet alip geleyim dedi.
biliyorum bahane yok o saatte ne bürosu kapanacak ankarada. biz de tamam biz bekleriz dedi.
ilginç bir sekilde kiz da karsilik veriyor sohbetlere kalkip kacayim modunda degil. sonra tabi aradan yarim saat geçti arkadas yok, birinci saatin sonunda kiza bir telefon. bizimkinden. annesi aramis acil evde isi cikmis vsvs.
neyse tabi ben bozuldum, daha yeni tanistigim kizla yalniz birakti. hani kiz yabani degil de, ben emrivakilerden hoslanmam.
kizla bir yarim saat daha oturduk. sonra ben saate baktim, kiz aninda yapistirdi.
-bir isin varsa tutmayayim ben seni.
tabi bende ne gezer is, ögrenciyiz, haftasonu. yok dedim isten degil de refleksten bakiyorum saate arada bir.
neyse biraz daha oturduk derken saat iyice ilerledi aksam 8 gibi bizim ikimizde de malzeme kalmadi. uzun sureli sessizlikler baslayinca kiz da artik ben kalkayim demeyince dedim.
-ya isin yoksa surada güzel bir bar var, eskici. oraya gidelim bir iki bir sey içer devam ederiz.
alkollü ahlaksiz teklif yapmis gibi hissetmeliydim kendimi ama niyeyse hiç de gocunmadim. öyle takmam da bu tür seyleri, aman ne cevap verecek hakkimda ne düsünür gibi. o yüzden tak söylerim.
kiz da utana cekine, bilmem ki nasil olur felan demeye kalmadi, biz kalktik geçtik mekana. mekan güzel iç açan bir yer. yani eskiden öyleydi. duvarlarda film afisleri müzikler 10 numara. e tabi biz söyledik biralari içiyoruz. laf lafi açti vs. tabi yine politika, din, gündem derken. o can alici soruyu sordu kiz.
-hangi partiye oy veriyorsun?
yani simdi ne güzel ilerliyordu muhabbetimiz, ne alakasi var ama parti falan. neyse dedim 2 seçimde oy kullandim daha zaten. 2sinde de bos attim (atmadim halbuki ama geçistirmeye çalisiyorum, yeni tanistigim biriyle siyaset konusmak pek huyum degildir). dedi ki:
-nasil bos atarsin, sen ülkeni sevmiyor musun?
dedim ne alakasi var.
dedi ki 'oy kullanmak her vatandasin görevidir.'
iste tam o an, insanlarin en hoslanmadigi tavrimla -sen gerizekali misin?- bakisi attim kiza. biraz kizardi tabi.
dedim ki:
-oy kullanmak bir görev degil bir haktir. sana devlet tarafindan verilmis bir hak. onu kullanip kullanmamak sana bagli.
kiz anladi oradan yürümemesi gerektigini ama hala israrci, soruyor:
-e o zaman siyasi görüsün ne? milliyetçi misin?
ben: degilim, nerden çikardin milliyetçi oldugumu.
kiz: ya ne biliyim sen söylemeyince ben tahmin edeyim dedim.
ben: ya bosver baska konu mu kalmadi.
kiz: olsun ya merak ediyorum, atatürkçüsün ama?
ben: hayir degilim.
kiz: atatürk ü sevmiyor musun yani?
ben: yani taparcasina bir sevgi beslemiyorum, dogru buldugum yönleri var, yanlis buldugum yönleri var.
kiz: e o zaman akp lisin, liberallerden hani.
ben: ne alakasi var ya nerden çikariyorsun.
kiz: ne biliyim atatürk ü sevmeyince, heralde dinci tayfadansin sandim.
ben: yahu ben inanmiyorum, zaten o tayfadan olsam burada isimiz ne? (bardayiz)
kiz: dogru diyorsun. aa o zaman kesin sen kürt milliyetçisisin, dtp(eski bdp) ye oy verdin.
ben: hayir degilim, kürt de degilim milliyetçisi de.
kiz: o zaman kesin komunist yada anarsistsin. dedi en son bende sabir yükseldikçe yükseldi ve bum!
ben: degilim kizim hiçbir sey degilim sadece insanim. tc sinirlari içerisinde yasayan bir insan bu kadar.
kiz: nasil ya, yani apolitik misin? (bak hala devam ediyor)
ben: degilim apolitik falan, ama benim yaptigim politikayi da senin kafan almaz bosver sen bunlari hadi iyi aksamlar. diyip kalktim ben o sinirle. tabi hesabi kiza yikmadim, mekanin sahibi tanidikti onla helallestik sonrasinda.
neyse çok sinirlenmistim, çünkü bu sadece bu kiza özel bir sey degildi, etrafimdaki herkes diger herkesi belirli kaliplara tanimlara sokmaya çalisiyordu. ama hiç kimse, sadece insan olabilecegimizi, bazi görüslerin bazi kisimlarina katilip diger kisimlarina katilmayacagimizi anlamiyordu. çünkü türkiyedeki insanlar için belirli çizgiler vardir, arasinda durabilecegin bir uçurum bir de. ya çizginin üstündesindir, yada uçurumun dibinde. o yüzden sözlük ülke bana dar geldi, yillar geçtikçe benim gibi olanlara baskisi artti, ya taraf olursun ya bertaraf dediler. mustafa kemalin askerleriyiz dediler, halbuki ben sadece yasam savasi veren bir ögrenciydim, hem okuyup hem çalisiyordum. kürtler sebepsiz yere adam biçakladiginda da arada ben vardim, ülkücüler satirla saldirdiginda da. ama bunlarin hiçbirine tam destek vermedigim, belirli kaliplara girmek istemedigim için elestirildim, is alamadim, burs alamadim. ne yazik ki durumumuz bu sözlük, umarim insanlar artik digerlerini yürüyen damgalilar olmaktan vazgeçip hepsinin ayni oldugunu ayni dünyada farkli hayatlarda yasadigini anlar ve bu kutupluluk azalir.
saygilar.