bugün

Bu işlere çok uzak biri değilim ama yiyeceğin içinden protein çıkartmak gibi bir saçmalığı ilk defa duyuyorum. Proteini arttırılmış ürünler olabilir ama ayrıca bir proses uygulayıp protein çıkarttıklarını düşünmek en kibar ifadeyle akla yatkın gelmiyor.

Ek: sütçümüz var bizim adam kapıya kadar getiriyor. Litresi 2.5 lira. YoğurDu, peyniri ve kefiri ben evde yapıyorum. inanın yapması çok kolay. Güvendiğiniz bir sütçü bulun sütü de güzelce üç taşım kaynatın. Yirmi sene öncesine kadar pastörize süt diye bir şey yoktu. insanlık maşallah sapasağlam.
Sütü yoğurdu bilmem de arkadaş kuark konusunda haklı. Yurtdışında dikkatimi çekti bu kuark ürünleri hem daha ucuz hemde protein oranları bizimkilerden yüksek. Türkiye de markaların üreticilerin tüketiciyi kaziklamak için böyle bir yol bulmayacagina inanmak için polyanna derecesinde iyimser olmak lazım.
ama onlar süt yapıyor. bir şeyide beğenin faşist cehapeliler.
Şayet kanser olmak istemiyorsan marketlerden temizlik malzemelerinden başka hiçbirşey almayacaksın.

Hele hele süt, yoğurt, yağ, peynir gibi gıdaları alacağına af edersin inek gübresi ye daha faydalıdır.

Sütler çok yüksek ısıda işlem görüyor, içindeki faydalı maddeler yok olurken malın yapısı değişiyor. Alınan proteini vücut tanımıyor. Alerji, sindirim yolu hastalıkları, hatta kansere neden oluyor. Yoğurdun içinde kıvam artırmak, suyu katı halde tutmak için jelatin kullanılıyor. Ayrıca sütün, yoğurdun içinde gıda koruyucusu olan kansorejen madde var.

iş bu kadar ciddi iken gıda ve tarım bakanlığı sokakta üreticilerin sattığı sütü yasaklayıp, elinde ürerim fazlası süt bulunan " ari çiftlikleri ve süt fabrikaları" nı kalkındırmanın peşine düşmüş.

Siz siz olun. Kesinlikle sütünüzü tanıdığunız, 5 10 ineği olan üreticilerden alın. Peynirinizi, çökeleğinizi onlara yaptırın. Zeytin yağınızı da tanıdığınız zeytin üreticilerinden alın. Marketler batsın, hatta insanını eşya gibi görüp yararlı ürünleri yasaklayan, zararlı ürünleri vergi ayağına teşvik eden düzen de batsın.
nitelikle değil nicelikle uğraşıldığı için gelinen sonuç.

dünya genelindeki tarım -gıda politikalarının getirdiği nokta bu.

dürüstlükte bu politikanın yendiği yok ettiği erdemlerden ne yazıkki.

bu tür konularda işletmeler tek başına hareket etmiyordur haliyle organize şekilde izin verenden kontrol edenden üretimi yapan firmaya dek uzun bir zincir söz konusu.

üretimde kazanç odaklı düşünüldüğünde hedef kitlenin sağlığı "asgari şartlarda" dikkate alınıyordur.

gıda maddelerinden protein ayrıştırılıp alınmıyordur. ana protein kaynağı miktarı katkıların gereğinden fazla konulmasından dolayı oranı düşüyordur. yazar arkadaşın belirttiği gibi ürüne konulan su, nişasta vd. vb. vs. miktarı gereğinden fazla olduğu için birim protein miktarı azalıyordur.

ve bu sadece protein konusu değil.

başlı başına koskoca gıda sağlığı konusu. hangi gıda alanına bakılsa mutlaka bir hile ile karşılaşılabiliyor. tüketicinin güveni oldukça sarsılmış durumda.

gıda ürünlerinde normallik kavramı çok değişti.

gdo ile tanışmayan sebze az. vardır sanırım. havuç--pırasa- turp -ıspanak olabilir belki.
en çok tüketilen domates biber salatalık gibi ürünler tamamen gdo'lu. üretim tüketime yetişemediği için. ilk duyduğumda inanamadığım uygulama;
satmalık ilaçlı sebze meyve
evde yemelik ilaçsız meyve sebze.

yine bu alanda yanlış bir yaklaşım kabullenilmekte o da doğal ürün ile organik ürün karmaşası.

hibrit tohum ile üretilen saplı yapraklı sebze ile saman içinde sunulan yumurtalar doğal organik ürün diye her yerde satılır oldu. doğal tohum kullanmanın suç sayıldığı zamanları yaşıyoruz.

ekim 2006 da 5553 sayılı tohumculuk kanunu ile tohum ıslahı yapan şirketlerin hakları düzenlenip devlet eliyle ıslahcı şirketlere pazar yaratılması güvencesi sağlandı. ülke içindeki tarımcılık bundan daha çok etkilendi. haliyle meyve sebzeden başlayan bu arızalı sağlıksız ysptırım hayvancılığı da etkiledi.

burada bu başlığın gösterdiği tepki haklı bir sorgulama. nerede ne nasıl oluyor sonuçları nelerdir görmek gerekir.

asgari ücretin açlık sınırından düşük olduğu bir ülkede tek tip beslenmeye mahkum olan çocukların olduğunu düşünürsek peynir yumurta yoğurt süt deyip geçmemek gerek. ihraç edilen ürünün kalitesini iç piyasada görmek istemek önemli.

bu durum bir sonuç. uzun bir zincirin halkaları.

insanın insan olarak görülmediği değer verilmediği yerlerde,coğrafyalarda, bireyin kendini önemsemediği layık olduğu değeri önce kendi vermeyip yöneticilerinden bunu talep etmediği sürece maruz kaldığı kalacağı sağlıksız sistem bu olacaktır.