bugün

zenginin daha da zenginleşip fakirin en diplere inmesi.
(bkz: övelim de neyi)
Çünkü çok az bir kısmı üretim üzerine oturtulmuştur ve büyümeden ziyade şişme tanımına uymaktadır. Üniversiteleri dünyada ilk 500'e bile zar zor girerken, yerli sermaye ile kurulmuş ve dünya markası bir tane bile şirketin yokken, benzinin litresi 5 TL'ye yaklaşmışken, her şeyden öte cari açık alıp başını gitmişken neyin büyümesinden bahsediliyor ki?
halka yansımayan büyüme deniyor ancak alışveriş merkezleri kasalarında kuyruktan geçilmiyor. insanların ceplerinde en yeni cep telefonu.
borçların da eşzamanlı olarak büyümesi olabilir mi acaba?
Esnafın eline para geçmemesi. Zenginin çok zengin fakirin çok fakir olması. asgari maaş ile ev geçindirenler var. Ekonomik büyüme var mı ? varsa nerede ?
Bu büyümenin fikrimce uzun vadeli olmamasındandır.
işsiz olan insanların çokluğu nedenler arasındadır.
üretime yansımaması, fiyatlar genel düzeyinin yüksek olması, fakirin çok fakir, zengininse bokunu çıkarması, tabana yansımayan büyümenin var olması vb nedenlerle beğenilmez hatta beğenilmesi salık verilmeyecektir "türkiyede ekonomik büyüme"

(bkz: rosava detected)
sebebi şudur; (bkz: bana faydası olmayan ekonomik büyümenin ızdırabını zkim) yani daha da ayrıntılı bir biçimde şudur; ekonomi büyüyor ama benim cebim küçülüyor birader. bu halde mutlu olan birinin aklından şüphe ederim.
Yaşam kalitesi yükseldikçe maaş ve ödemelerin aynı derece de enflasyon endeksli olarak artması durumudur. Ekonomik refahı anlayabilmemiz için 10-15 yıl sonrasını görmemiz gerekiyor. Bunlar günü birlik şeyler değil.
cari açığın nedenlerinden biri tasarruf açığı ve üretim açığıdır. bunun da günlük değişmesi beklenmemeli. mecburen başka ülkelerin ettiği tasarrufu borç faizi ile alıyoruz.
akp döneminde olması.
zenginlerin cebini dolduran büyüme olduğu içindir.
cari açık sorununun bir türlü çözülememesidir.
Zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu bir büyüme şekli olduğu için.
çünkü türk ekonomisi büyümüyor sadece şişiyor işlem hacmi genişliyor. sıcak paraya dayalı bir ekonominin büyüdüğünü iddia etmek ya cahillik yada yalancılıktır.
sigara zammıyla borçlarını ödeyen bir ülkeden bahsediyoruz. evet son model cep telefonlarımız var. zira 12 taksitle her şey alınabiliyor ama bu da yıllardır önümüze konulan tüketme kültüründen dolayı. hem kim istemez ki en iyisi kendinde olsun, en yenisini kullansın.

her neyse, maaşlara yapılan zamlarla ürünlere gelen zamların uzaktan yakından alakası yok. bu böyle sürer giderse ülkede orta sınıf diye bir kavram kalmayacak, sadece zenginler ve fakirler olacak.
(bkz: #18524793)
belli faktörler üzerinde durulabilir.

büyümenin bayrak gemilerinin ölü sektörler oluşu*.

hizmet sektörünün yapay bir iç talep pazarı oluşturması. iç pazar oluşturma konusunu çin bile önemli ölçüde halletti.

kısacası büyümenin fazla bir meyve vermemesidir beğenilmeme sebebi. ha; hiç mi meyvesi yoktur, elbette var. yollar, yeni yapılar, devlet yatırımları vs...

büyümede kullanılan finansman ise yabancıların tasarrufları üzerine kurulu, buna karşılık merkez bankasında tutulan döviz rezervi ise sigorta görevi görüyor.

büyümenin beğenilmemesinin temel sebebi ise piyasaya yansıdığı halde vatandaşın gelirine yansımaması ki burada insanlar kesinlikle haklı. ancak cari açık, kaynakların kullanımı, gelir eşitsizliği ve vergi adaletsizliği büyümenin değil ekonominin beğenilmemesi başlığı altında eleştirilmeli. zaten türkiye de bozuk olan ve gittikçe daha da bozulan vergi sistemini beğenen adam bu işten bir halt anlamıyor demektir, ister anglosakson tipi vergilendirmeyi, ister dolaylı vergilendirmeyi savunsun.
çümkü bir büyüme söz konusu değidir. sadece şişme vardır. oda sıcak paraya dayanır ki dünyanın en yüksek gecelik faizini ödemekteyiz bu sıcak paralara... bu para kesildiği an boku yediğimiz gün olacaktır. ve bize buna bağımlı hale getirende akp dir.
yandaşların kesesi dolduğunda olabilir.

emekli, memur, işçi hepsi aç. tüketim maddeleri eskiye göre 5 kat zamlı. akp taraftarları her şeyi çalarken, halk kan ağlıyor bu yüzden.
Şöyle bir yaklaşımla anlaşılabilecek durumdur:

- Şimdi efendim ülke içerisinde dolaşan toplam paranın ( yurt-içi hasıla ) hepsini insanlara eşit şekilde dağıttığımızı varsayalım. Bu durumda ekonomik büyümeyi herkes bilfiil hissedecekti. Ancak, ekonomik dağılım ( ilgili kimseler bunun için Lorenz eğrisi adı verilen dağılım şemasına bakabilirler ) hiç de öyle değil. Zaten eşit dağılım da çok ütopik ama, Türkiye'de son 10 sene içerisinde belirli bir kesim çok zenginleşirken, belirli bir kesim de çok fakirleşti. Yani bunu bir kum saatine benzetebilirsiniz. Gittikçe azalan bir orta sınıf, zenginleşen üst sınıf ve fakirleşen alt sınıf gibi. Hal böyleyken, ekonomik büyüme en fazla zengin kısmı etkilemekte olur ki, bunu da elbette orta sınıf ve fakir sınıf hissetmeyecektir.
- ikinci bir madde olarak, türk ekonomisindeki büyüme sıcak paraya, yabancı yatırımcıya muhtaçtır. Ürettiğimiz ve ihraç ettiğimiz mallardan değil de, özelleştirdiğimiz, kullanım hakkını verdiğimiz yabancı yatırımcı sayesinde bir endüstriyelleşme var ortada. Bu durum da, politik bir hata olması durumunda yabancının parasını piyasadan çekmesi durumunda büyük bir ekonomik kriz oluşması riskini beraberinde getiriyor. Yani bu "kırılgan" bir ekonomi olması anlamına geliyor. Örneğin Almanya ya da Çin gibi ihracat üzerine kurulu ekonomiler böylesi bir durum söz konusu değil. Ancak kabul etmeliyiz ki Türkiye hala "kalkınmakta olan ülkeler" statüsünde ( yani bildiğin 3. dünya ülkesi ) olduğundan "ekonomimiz çok büyük yeaa" tribine girmenin pek de bir alemi yok açıkçası.
bu büyümenin şirketsel olması, toplumsal olmaması veya topluma çok dolaylı yansıması!
sadece büyük olanlar büyüyor, orta direğe bir şey yansımıyor...