bugün

ne yazacağımı bilemedğim ülkem.

(bkz: şehitleri günden güne artıyor)
ne desem, ne yazsam.
ulus devlettir.
bu kadar güzelliklere sahip olup bunu adam gibi değerlendiremeyen dünden bugüne bi çok salak iktidarlara sahip olmuş ülkem benim.
türkiye'nin genel felsefesi genelde insanlar arasında kuyu kazmak üzerinedir.
tarihi ile övünmekten ve dünün meseleleriyle meşguliyetten, günü yaşamaya ve kazanmaya fırsat bulamayan kayıp nesiller ülkesi.
- bilim ve büyük işler başaran insanların sayısının çok az olduğu ve bu eksiğini kapatmak için mücadele etmeyen, çok kötü bir eğitim sistemine sahip ülke.

+ ören yerleri, kültürü, yemekleri ve iklimi ile dünya'nın sayılı cennet mekanı.

ps: unutmadan üniter bir devlettir. sen hazmetmesen bile...
dünyanın en aptal şehir planları yapılan ülkesi . hatta şehir planı yoktur. şehirleri beton çöplüğüdür. hala daha gecekonduya izin verilmektedir.
lâfa geldi mi mangalda kül bırakmayan yöneticilere sahip ülkem. bir araştırmaya göre kadın erkek eşitliğinde 134 ülke arasında 129. sıraya oturabilmişiz. yobaz diye eleştirdiğimiz iran'da bile kadın erkeğe daha eşit...
enteresan bir ülke bu türkiye. hafta sürmüyor gündem değiştiriyor, yüksek bir ses tonuyla tartışıyor, seviye yerlerde. bir bakmışsın van minüt patlak vermiş, bir bakmışsın mayın yasası patlak vermiş ihale israil'e doğru gidiyor, bir bakmışsın kürt açılımı çıkmış, bir bakmışsın sanatçılarla açılım kahvaltıları yapılıyor, bir bakmışsın vizeler kalkıyor, bir bakmışsın akp ve gülen'i bitirme planları havada uçuşuyor, bir bakmışsın gömülü silahlar çıkıyor, bir bakmışsın deniz baykal'ın kaseti çıkmış raflarda yok ama tıklanma rekorları kırıyor internette. dedik ya, enteresan bir ülke türkiye.
her tür insanın yetiştiği dünya da tek ülke.
aşkım. Uğrunda feda edemeyeceğim bir şeyin olmadığı varlık. Vatanım.
binlerce kopukluğun yaşandığı, insanların "biz türküz!" demekten başka bir halt yapamadıkları ülke, maalesef. her gün dönüp dolaşıp şu başlığa gelmek istemiyorum ama ne yapayım be sözlük, üzülüyorum. şimdi şerefsiz damgası yememek için ben baştan söyleyeyim. daha önce de belirttiğim gibi, türkiye'de doğup büyüyen, ülkesine saygısı olan bir insanım. ama milliyetçi falan da değilim. her ülkenin kendi içinde birlik olması gerektiğini düşünüyorum, yani türkiye türk olsun, kendi ırkını yüceltmeye çalışsın, faşist olmadan. iyi işler yapsın, gelişsin, etsin, her şeyiyle diğerlerine örnek olsun. gibi. bunun ideolojik anlamı nedir bilmem etmem. yoktur da sanıyorum. "kürtçü" ise olabileceğim son şeydir, bunu diyen olursa sarsıla sarsıla ağlarım ciddi ciddi.

hah, gelelim işimize. evet, lafa gelince mangalda kül bırakmaz ama hiçbir şey de yapmaz. ben de bunlardanım lan. ama benim öyle bir derdim yok yani türk şöyledir türk böyledir. kendimce bir insanım, değerlerim var. ona göre yaşıyorum amına koyim. türküm, ezilmem, yenilmem diye bir sıkıntım yok. savaşa girilecekse kanımın son damlasına kadar savaşırım. kanımda olduğu için. "türk yenilmez" diye değil.

ama günümüz facebook gençliğinde öyle bir trip görüyorum ki, sormayın gitsin. türk insanına en çok zararı verecek şey bu. "biz şöyleyiz"den başka bir bok yapmayan bu gencimiz, adını bile türkçe yazmaz, berq der, cnsu der, benqi der. ismi zaten hiçbir zaman türkçe olmaz da neyse geç onu.

türkiye her zaman her şeye karşı koyar, türkiye bölünmez... ulan türbanlıyla türbanlı olmayanın birbirini yediği ülkede neyden bahsediyorsun? kürtler olmasa yine birbirimizi yemiyor muyuz? neyin birliği, neyin beraberliği? herkesin birbirine öcü gözüyle baktığı bir ülke değil mi şimdi türkiye? tamam güzellikleri hala var, hep var ama olmuyor arkadaş, olmuyor.

bir de ilkokulda öğrendiği "türkler şöyledir" temalı sözlerle bir ömür geçirecek gençlere bir çağrım var. içerik paylaşmak yerine okuyup adam olsunlar da ülkeleri adına iyi işler yapsınlar. ülkelerinde kendilerine kafa tutan soysuzlara cevap verebilsinler, "türkiye'yi böldürtmeyiz!" diye paylaşım yapmak yerine, bunu söyletmeyecek adamlardan kursunlar ülkeyi. susması gerekeni sustursunlar.
bir hafta sonraki gündemi bir hafta önceden kestirmenin imkansız olduğu ülkedir.
Karısını aldatan bir adamın kahraman ilan edildiği, insanların o adamı yine parti başkanı olarak görmek istediği ve bu sebebple açlık grevi yaptığı acaip bir ülke.
lig şampiyonluğu sayesinde iğrenç politikacılardan uzak kalabilen güzel vatanım.
youtube'a girilemeyen yirminci sınıf kalitesiz ülkeciklerden biri.
türkün sahip olduğu vatana, toprağa ve devlete verilen isim. insanı toprağına, toprağı insanına ait memleketim.
o toprak ki türkün kanı ile sulayarak, türk adını ve şanını her zerresine zerk ettiği vatanıdır.
o toprak ki, istiklalinin marşı ile gönderine çekilen, özgürlüğü uğruna döktüğü kan ile renklenen ve türklük ülküsü ile başını kaldırıp, aslını haykırdığı ay ve yıldız ile şekillenen bayrağına, bağrına bastığı türk milleti ile birlikte selam durur.
bir toprakla, bir millet bu kadar bağlanmamıştır, sevdalanmamıştır birbirine. işte bu sevdanın adıdır türkiye.
mücadele ettiği en önemli unsur kendisi ve malesef kendini yenemiyor türkiye! sığ siyasetçilerden arınamıyor. fakirlikten kurtulamıyor. kahve muhabbetinin ülkesine egemen olmasının önüne geçemiyor. gerçekten sağlam bir aristokrasisi yok, burjuvazisi yok. kavgadan, şiddetden, kinden, nefretden, yalandan, baskıdan kurtulamıyor. cehaletini yenemiyor, kendisini bilmiyor, geleceğini göremiyor türkiye.

buna rağmen yinede iyi olduğunu, iyi yerlere geldiğini düşünüyor. zenginleşeceğini, rahatlayacağını, huzurlu bir ülke olacağını, halkının doğru yolda ilerlediğini düşünüyor.

eski bir söz vardır ehven-i şer şerlerin en kötüsüdür diye... bunun farkında değil türkiye.
alabileceği en büyük futbol organizasyonu şampiyonlar ligi finali olan ülke. diğer branşlarda iyi sayılırız ama futbol konusunda yapacağımız ev sahipliği bir gecelik. belki 4 yıl sonra bir şampiyonlar ligi finali ya da uefa finali daha alırız.
vatan.

inşallah verilen yanlış kararlar sonucunda araplardan yardım bekleyen ülke konumuna düşmeyecek olan dünyanın en anlamlı, kıymetli toprakları.
dış politikası sayesinde işsizliğe yeni bir boyut kazandırmış ülkedir. yeni işsizlerimiz için;
bkz=> büyükelçiler.
son bir hafta on günde yaklasık yirmi vatan evladını şehit veren, otuz madencisini göçük altında kaybeden, terör örgütü elebaşısının cezaevinden "31 mayıs tan sonra dikkat edin!." diye tehdit savurduğu, kendi limanından kalkan gemi başka ülkenin komandoları tarafından basılıp insanları öldürülen; tüm bunlar olurken kendisi ve ikiyüz ( 200 ) yalakasıyla güney amerika da " ülkesini pazarlamakla mükellef " bir başbakana sahip, gerçekten bir kaç hergelenin ayağı altında heba olup giden ülke.
filistin krizi ile birlikte olayın tam ortasında kalmış ülkedir. filistin'e yapılan büyük insanlık suçunu, hem halk bazında hem de siyaset bazında en ciddiye alan ülkedir ayrıca.

bunun yanı sıra, diğer arap ülkelerinin yani müslümanların * götünü kaldırıp bir açıklama bile yapma zahmetinde bile bulunmaması manidardır.
bulunduğu coğrafyada olması hazmedilememiş ama bir türlü bu topraklar üzerinden gönderilememiş insanların yaşadığı ülke.

en azından gönderemeseler de etkisiz eleman yapma çabası içinde önce osmanlı ile sonra türkiye ile uğraşılmaya devam ediliyor. dış güçlerin oyunları kadar kendi siyasi hırsları ile kendi içinde de güçsüz bırakan birçok öge barındırır.

anestezi nedir bilir misiniz? anestezi yapan doktorlara anestezist denir. anestezi ise bir hastayı bilincini kaybedecek şekilde masada tutmaktır. anestezistler hastayı ölüm ile yaşam arası bir yerde tutarak bilincini yok etmeye çalışırlar. anestezi bir hastayı uçurumun kenarına getirip aşağıya iteledikten sonra arkasından zayıf bir iple sallandırıp durmaya benzer. ameliyat boyunca hasta ipin ucunda sallandırılıp durur ve bir dengede tutulmaya çalışılır. bizim düşmanlar da öldüremedikleri bu ülkeyi kendi amaçlarında kullanmak için anestezi uygulamış şekilde uçurumun kenarına getirip itelemeye çalışıyorlar. sonuçta bilincimizi kaybedip olmadık durumlar yaşıyoruz ama neden yaşadığımızı hesaplayamıyoruz. çünkü bilincimiz bulanıklaşmış.

bir insan bilincini kaybettiği zaman hatalar yapar. hayvanlar ise bir bilince sahip olmadığı için sadece tehlikelerden kaçarak hayatta kalmaya çalışır. teknik olarak üç beş kişiyi kandırmak kolayken milyonlarca insanın bilincini bulandırıp olmayana inandırmak zordur.

düşmanlarımız bizlerin algısını bozmak ve bilinçsiz hayvanlar gibi sadece hayatta kalan hayvanlar olmamızı istiyorlar. böylelikle yok edemedikleri canavarı zararsız hale getirecekler. bizleri uçurumun kenarından atarak heyecanlandıran, böylelikle bilinçsiz hastalar haline getiren geçmişimize ve günümüze bir dönüp bakalım. bizim en büyük sorunlarımız neler?

fakirlik ve işsizlik; basit örneklerle kısaca bitirmeye çalışayım. yıllarca kredi derecelendirme kuruluşunda görev yapan bir türkiye düşmanı türkiye hakkında defalarca olumsuz raporlar yazıp yüksek faizli kredi alabilmemize neden oldu. türkiye bir tek adam sayesinde milyarlarca dolarını yüksek faizlere ödedi. ödemek için daha yüksek faizle borç aldı. bu birbirini destekleyen sistem bize her gelip geçen siyasiden daha çok zarar verdi. bu ortaya çıktığında o kredi derecelendirme kuruluşu kuru bir özür diledi. başka da ne yapılabilir zaten...

terör; kaynağı "dikta özlemi çeken antidemokratik" yapıya tepki olarak ortaya çıktı. kendi vatandaşlarımız için çekim merkezi olamadık. dışlananlar düşmanlarımızdan destek görüp "haklısınız, biz size para verelim , destek verelim siz savaşın" diyerek üzerimize salındı. demokratikleşmeyle çözülecek sorunlar; içerde siyasi görüş farklılıkları ile dışarda teröristleri ve antidemokratikleri destekleyen düşmanlarımızca desteklendi. darbeler dönemlerine bakarsanız hiç dost olamayacağımız en despot ülkelerle dost hale geldiğimizi görürsünüz. doğal müttefikimiz olan ülkelerle ise hep sorunlarımız var.

demokratikleşme; en büyük sorunumuz ve diğer sorunların kaynağı da bu. demokratik olmayan ülkelerde insanlar siyasi çıkarı uğruna veya dışarıdan satın alınmakla kolayca dilediğiniz noktaya çekilebilir. demokrasilerde ise tüm insanları aynı noktaya çekmek oldukça zordur. bu sayede ülkenin vicdanı ve aklı kişilerin emellerinin önüne geçer. anti demokratik bir yapıda çoğunluğu veya azınlık bir grubu kolayca ezebilirsiniz ve o ülkede o sorunları yıllarca sürüncemede bırakabilirsiniz. örnek vereyim; türban sorunu ve kürt meselesi vb. ne zaman bunlar demokrasi içinde çözülmeye kalksa birileri ülkede karışıklık çıkarttı, darbe yaptı ve bunun gibi bir çok sorunun çözülmesinin önüne geçildi. kürt sorununu çözmek isteyen bir irade çıkması oldukça zor. sonuçta hepimizde bir kuyruk acısı oluşmuş. demokrasi ile insanlar zor da olsa çözmeye kalktığında provokatif eylemlerle toplum tekrar kutuplaştırılıp zayıflatılıyor. bazı insanlarımız sonuçta öyle faşizanlaşıyor ki her şeyimi kaybedeyim ama demokrasi olmasın diye çabalamaya başlıyor. bu faşizanlık had safhaya gelince ise terör eylemlerine ara verip bir denge sağlanıyor. denge olmadığı zaman ya faşizanlık galip gelip düşman gördüğü tarafı tamamen sindirip kavgayı bitirecek ya da azalan faşizmle demokratik bir ortama kolayca ulaşıp kendi içimizdeki kavgaları sonlandıracağız. her ikisi de sonuçta kargaşayı bire şekilde bitiriyor. fakat bizi öyle bir yerde tutuyorlar ki ne aşırı faşizanlaşıyoruz ne demokratikleşiyoruz. kürt meselesinin yarattığı terörün kaynağı geçmişteki faşizan uygulamalar iken insanlar artık ne için teröre bulaştığını unutup en faşizan dönemlerde en çok eylem yapması gerekirken demokrasiye yaklaşılan dönemlerde eylemlere başlıyorlar. *
uzun lafın kısası kendi içimizde sırf siyasi sebeplerle birbirimize düşman olmayı bırakıp birlik olsak hiçbir sorunumuz kalmayacak. demokratikleşme olmadıkça bu ülke insanları huzur bulamaz.
tcg muavenet,
süleymaniye çuvalı,
sözde ermeni soykırımı,

ve nihayet gazze'ye yardım gemileri sayesinde, gururu fevkalade incinmesine rağmen hiçbir tepki göstermeyen canım ülkem...
dünyada en çabuk gündemin değiştiği ülkedir. daha bir hafta önceki maden işçileri hemen unutulmuştur.