bugün

merhum iş insanı üzeyir garih'in buyurdukları bir söz imiş bu.
tipik bir patron bakış açısıyla söylenmiş gibi duruyor. duyan da dışarıdaki işsizler ordusu tembel olduğu için, oturdukları yerde para kazanmak istediği için iş beğendiremediği insanlardan oluşuyor sanacak. bu ülkenin çalışanları değil çünkü patronların koz olarak kullandığı yüksek işsizlik tehdidi altında rezil çalışma koşullarına, uzun mesai saatlerine, ödenmeyen fazla mesai ücretlerine, sağlanmayan iş güvencelerine rağmen haklarını arayamayıp razı olan, üç kuruşa ne iş olsa yaparım abi diye ömür çürüten. çok çalışan çok para kazanır, zengin olur masalı gibi bir şey.
ayrıca kahve köşelerinde çevrilen en nadide muhabettir.
tabi tabirler değişir, "...iş yok diye zırladıklarına bakma bilader, iş var ama çalışacak g.t yok..." şeklini alır. nedense bunu söyleyenler ya emekli olanlardır ya da çalışması garanti olan insanlardır. en nihayetinde aç ile tok arasındaki halden anlamazlık mevzusudur.
çok da yanlış olmayan önerme. türkiye'de nasıl açık işsizlik varsa bunun yanında gönüllü işsizlik ve friksiyonel işsizlik de vardır. aslında süreç olarak friksiyonel işsizliğin devamında piyasalardaki beklentilerin yeterince oluşmaması da yaratır gönüllü işsizliği.
düpedüz bir patron yaklaşımı olduğunu savunmak yersizdir. gönüllü işsizlik her ne kadar açık işsizlik kadar sarsıcı etkileri olmasa da tehlikelidir. ve bunun nedeni sadece ve sadece kişilerin çalışmayı istemiyor olması da değildir. piyasalarda bazı iş kollarında atıl işgücü bulunması, belli iş gruplarında ve mesleklerde gereğinden fazla yığılma olması, gerçek ücret düzeyinin biraz üzerinde seyreden ücret düzeyleri ve hatta piyasa reel faiz düzeyinin yüksekliği bile gönüllü işsizliğe sebep olabilir.
elbetteki türkiye'de gönüllü işsizlik vardır. en az açık işsizlik kadar yoğun bir biçimde.

teorik kaynak olarak şunlar araştırılabilir:

(bkz: david ricardo)
(bkz: john stuart mill)
ve tabi ki:
(bkz: karl marx)
birçok işsiz için haklılık payı olan söz. ben asgari ücrete çalışman diyen de var, bu iş bana göre değil diyen de. istediğin işi bulana kadar üç kuruş olsa çalışmak en iyisi. boş kaldıkça insanda tembellik tavan yapar. hayat şartları ne kadar zor da olsa, dışarda en zor işlerde çalışanları görüp, onlar gibi mücadele etmek gereklidir. sistemi sorgularsak, iş hayatı modern çağın paralı kölelik düzenini getirmiştir. patronların elinde imkan olduğu halde az para verdikleri de su götürmez bir gerçektir. madalyonun diğer yüzü de mutlaka irdelenmelidir.
iş gücü sömürüsünden bihaber olanların ya da aslında tam anlamıyla işgücünü sömürenlerin bahanesidir.

tıpkı beğenmiyorlarsa izlemesinler efendim diyen tv yapımcısı adamın yüzsüzlüğünü barındırır içinde.
Türkiye de işsizlik yok iş beğenememe var. Her 4 yıllık üni bitiren adam 1 milyardan işe başlamak istiyo ama o işler öle olmuyo..doğal bir istektir tabiki ama işe çok ihtiyacın varsa şayet açta kalmassın bu ülkede.
kapitalist yakarışı.

mühendisler aç kalmak istemiyorsa garsonluk yapsın, mağazalarda reyon dizsin, pazarcılık yapsın yapsın allah yapsın... aç kalmazsın böylece. tabi bu sırada bir garsonluk kasiyerlik işine bile mühendis olduğun için girememeni de göz önüne almıyorlar ya neyse.iş veren dallama diyor ki sen mühendissin 1 ay sonra mesleğin ile ilgili iş bulur kaçarsın seni alacağıma lise mezununu alsam daha garnti olur.

diyelim ki aldı seni işe asgari ücretle aç kalmayacağını düşünür bu dallamalar. aç kalmazsan açıkta kalırsın yavrucum. en iyisi aile, arkadaş bir yere sığınmak zorundasın. kiraların kaç para olduğuna bakmıyorsun tabi altın kuru karnın tok.
Doğru olabilecek bir önermedir. Tükiye de bir de iş beğenmeme durumu vakıf olmuştur. Avrupada yaşayan gurbetçi insanlara sorun nereden çalısıyorlar eğer türkiye de olsalar bu işi yaparlar mı ? . bizzat yaşadığım ve sorduğum için cevap kibirli bir şekilde hayırdır.
çözümü basittir. işveren işçisine sadece aldığı iş için çalıştırırsa sorun kendiliğinden çözülüyor. Mesela fabrikaları ele alalım endüstri mühendisinin yaptığı işleri bünyendeki makine mühendisine yaptırırsan endüstri mühendisleri iş bulamaz. Başka bir örnek verecek olursak bir garsona bulaşıkları yıkattrırısan veya yerleri temizlettirirsen komiye ve bulaşıkçıya ihtiyaç kalmaz.
Ayrıca önemli konulardan biri de ne iş olsa yaparım mantığıdır. Bu sebepten yukarıda yazdığım koşulları oluşturan düşüncedir. Bir iş yerine "iş olsunda ne iş olsa yaparım" düşüncesiyle girersen ve her işi yaparsan diğer iş dallarında ki insanları saf dışı bırakmış olursun.
Günümüz ele alınınca herkes iş seçmelidir. Seçmezsen iş veren bunu lehine kullanır işsizlik sorun olur. Bu yazıyla bir nevi başlık çürüyor. Tembellik yerine bilinçli çalışan devreye giriyor.
Bir Kapitalist söylemi.
Siz bu kafayla devam edin, en fazla çin gibi olur dünyanın bilmem kaçıncı güçlü ekonomisiyiz deyip öğünür, mesai bitince yol parası yüzünden evinize gidemeyip çalıştığınız masanın altında yatarsınız.
Asgari ücretle haftanın 6 günü günde 10 saat çalışacak köle arayan götverenlerin sıklıkla sarf ettikleri cümle.
Adam dört yıllık bölüm okusun. Alın teriyle çalışıp emek versin mezun olsun. Sonra da atanmayı ya da istediği pozisyonun verilmesini beklesin. Sonra da iki kendini bilmez gelsin lokantaya bulaşıkçı eve temizlikçi aranıyor gel sen yap desin. Reddedince de iş beğenmiyor olsun. Onca emek bunların olması için mi veriliyor? O adamın ağız kokusunu çekmesi gereken kişiler bunlar gibi kendini bilmezler olamaz.
Bunun adı tembellik değil. (anlayana)
Tembellik dediğini karısını kızını çalıştırıp çoluğun çocuğun rızkını içki masalarına meze yapanlar yapıyor!!
aynen panpa, her hafta kapımızı çalan emekçi kadın ve erkek kardeşlerim de tembellikten iş beğenmediklerinden kapı kapı dolaşıp öz geçmişlerini bırakıyorlar. ilk geldiklerinde bunu onlara söyleyeceğim ama yüzüme tükürdüklerinde suratımı silecek havlum yok.
işsiz olanlar da gerçekten maddi açıdan sıkıntı çekiyorum diye yakınmasın, insan zorda kalınca fiziki yorgunluğu da zihinsel yorgunluğu da çekmek durumunda kalıyor ne yazık ki.