bugün

"Türkiye cumhuriyeti bağımsızdır" diye nutuklar atılıyor, "bağımsızlığımıza leke sürdürmeyiz" deniliyor kimileri tarafından. Kimisi de laf söyleyince "bağımsızlık batıyor size" falan diye çıkışıyor. Sormak lazım acaba dış politikamızı abd'nin çıkarlarına göre yönlendirmek mi bağımsızlık, sınırlarımız içerisinde abd askeri üsleriyle, onların barbar askerlerinin yaptığı her pisliğe eyvallah çekmek mi? Sormak lazım hangi memleket piyasasındaki %70'lik dış yatırımcı payıyla bağımsız olur; bu yatırımcıların canını sıkacak olan ve piyasadan bir çekilseler ortada memleket kalmaz ki bağımsızlık olsun... Hangi bağımsızlık? NATO Libya'ya asker gönderirken "olmaz, gönderemezsiniz, ben karşıyım" deyip karar onaylanınca s. s. göndermek zorunda kalınan türünden mi?
eğer böyle bir şey varsa kurulduğundan beri bu böyle yok böyle bir şey sadece hayal ürünüyse hassiktirin gidin o zaman.
maalesef 1951 nato'ya girdiğimiz için...

dp-chp, sağ-sol, o-bu ve devamında herkesin yanlış yorumladığı garip bir ergenekon'a dayandık.

tsk, nato bünyesine girmek istememişti, girildiği için 1951'den beri muhaliftir. tsk 1960 darbesini 1951'de yapmalıydı ki şimdi bağımsız olabileydik. siyasetçiler kendi çıkarları için ülkeyi batı emperyalzminin kucağına oturtup tsk'yı suçlar. değişmez taktik.

o nato dediğiniz kuruluş abd ve batı'yı her anlamda ayakta tutan, her an aktif bir oluşum.

(bkz: 53 üncü eyalet)
siz yeni yetmeler için bunca elinin altında araştırabilecek seçenek varken ulaşılması zor olmaması gereken sonuçtur..hatta ufkunuzu genişletim ingilizce bilmeyenler için, lakin yasaktır bu söyleyeceklerimi dillendiren siteler, gerçi bakmadım yasak mı diye ama değilse de bile szin avantajınıza...

türkiye cumhuriyeti devleti zaten kurulurken, ona verilmiş şartlarla kuruldu..biz türklerin en büyük şansı, bolşevik devrimiyle yakın zamanda hareketlenmeye başlamamızdır..hatta bizim hareketlenmeye başlamamız bolşevik devrimiyle orantılıdır..fikret hocanın - fikret başkaya " paradigmanın iflası" - dediğine göre ki belgelere dayandırır, kurtuluş savaşımızın gidişatını değiştiren en önemli etmendir bolşevik devrimi..ki hiç bir şey okumadan bilmeden sadece beyin fırtınası yaparak da ulaşabileceğimiz bazı noktalar yok değil...neyse her şeyi anlatacak kadar ne ayığım ne de enerjim var...açarsınız bulursunuz efenim, istiklal mahkemeleri neden ve nerelerde kuruldu..efenime söylim,yedi düvele savaştan ziyade kimlerle savaştığımız, anadoluda kurulacak ggüçlü bir türk devletinin -ki tesadüfe bakın bu biz oluyoruz- bolşevik devrimine karşı, anadolunun parçalanarak örneğin izmir ve çevresinin yunanistana verilmesinden sonra, bölgede kurulabilecek zayıf türk devletinin tampon görevini ne kadar karşılayabileceğine kadar..her şey ama her şey planlanmıştır..inönünü savaşlarını hatırlayın..yunanistan tam gücüyle anadolunun içlerine doğru ilerlerken bir anda bizim ismet paşamız geri püskürtmeye başamıştır yunan ordularını..tesadüfe bak, aynı dönemde de bolşevik devrimi olmuştur vay anasını amk *

neyse bunları geçelim..yazar fazla alkollü oldğu için kısa kesmek istemektedir..bir tek şunu paylaşmak istiyorum..sağolsun tarih bölmünde master yapan bir arkadaşımız vardı vakti zamanında...ege üniversitesinde..ilginç teorileri vardı, ve benim yazdıklarımı okurken sizin verdiğiniz tepkileri veridik biz de...bir gün elinde, dışarıya çıkarılması yasak olan br kitapla geldi...basılma yılı 1917 ya da 1918 di...hatırladığım tek şey kurtuluş savaşı diye bize yutturulan savaştan çok önce yazıldığıydı..yahudi bir tarihçi tarafından kaleme alınmış ve adı kemalizm di..biz mal gibi kaldık...bildiğin kaldık...

aziz nesin ne güzel demiş, bugün başka bi entrymde de kullandım bunu :

benim güzel ülkem, o kadar güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım..