bugün

illallah ettirir adama.

Özellikle de Mongol filminden milyon tane kare paylaşırlar.

görsel
anormal sayılmaz, yakın akraba hatta kardeşiz ve o görseller en çok onlarda var.
ha paylaştım mi, hayır. eski başarılarla övünmek yerine yeni başarıların görsellerini paylaşmak için bekliyorum.
Moğollar Türklerin nesi oluyor? Hemen söyleyelim: Hiçbir şeyi. Türklerle Moğollar farklı halklardır. Aynı bölgeyi ve bozkırı paylaşıyor; aynı hayat tarzısını sürdürüyor olmaları sebebiyle örf ve âdetlerinde bazı benzerlikler vardır; ama herhangi bir kan bağı söz konusu değildir. Ancak, şurası bir gerçektir ki, Türklerden Moğollaşan kabileler olduğu gibi, Moğollardan Türkleşenler de olmuştur. Çünkü kucak kucağa yaşamış, akrabalık tesis etmişlerdir.

Mong-gu kabile adı çok eski bir geçmişe sahiptir ve “Ta-ta” (Tatar) adıyla karıştırılmamasına rağmen, tarih kaynaklarında çok az geçer. Moğollar müstakil bir halk olarak ancak XII. yüzyılda görülmektedir.

Mirza Uluğbey, “Dört Ulus Tarihi” adlı eserinde Mücenne Han’ın iki oğlu olduğunu, birine Moğol, diğerine Tatar adını verdiğini anlattıktan sonra, zamanla bu ikisinin sulbünden gelenlerin Moğol ve Tatar halklarını oluşturduklarını belirtmektedir.

Gök-Türk devletinin yıkılmasından sonra şimdiki Moğolistan’da yaşayan Türk kabilelerinin önemli bir kesimi Orta Asya’ya doğru kayınca, onlardan boşalan yere Moğollar ve Tatarlar gelip yerleştiler. Moğolistan’da IX. yüzyıl ortalarından Çingis-han dönemine kadar olan etnografik tabloyu şu şekilde çizebiliriz: Güneydoğuda – Tatabılar ve Öngütler; onların kuzeyinde kalabalık Tatar boyları; Tatarların kuzeyinde ve kısmen batısında, çoğu Onon ve Kerulen nehirleri boylarında yaşayan Kireyler, Calayirler ve Moğollar; onların batısında Tamir ve Orhon nehrinden irtış’a kadar uzan bölgede Naymanlar, onların kuzeyinde, Selenge nehri sahillerinde Merkitler, Koso-göl ve Tannu-ola civarında Oyratlar, Tubalar ve değişik “orman halkları”; Yenisey boylarında Kırgızlar ve Kıştımlar, onların batısındaki Altaylarda Tölesler vs.. yaşamaktaydılar.

Demek ki, Uygur devletinin yıkılışından Çingis-han’a kadar Moğolların ortaya çıktığı uzak kuzeydoğu kesimleri hariç, Moğolistan yine Türklerin yaşadıkları topraklardı. Bu Türk boyları kendi aralarında ittifaklar oluşturmuşlardı, ama bunların hiç biri Moğolistan’da yaşayan diğer boyları ve ittifakları hâkimiyet altına alacak yahut tüm Moğolistan’ı birleştirebilecek kadar güçlü değillerdi veya bunu başarabilecek liderlerden yoksundular. Çengiz-han’dan önce Moğolistan’da yaşayan Naymanlar Türk kabilelerinin en güçlüsü idiler, fakat onlar da kendi aralarında ikiye ayrıldıkları için Moğollara kolay lokma oldular; Moğolara itaat etmek istemeyenler bölgeyi terk ettiler. Kalanlarsa Moğollaştılar. Moğollar güçlerin zirvesine ulaştıklarında pek çok kabile azamet ve şöhret elde etmek için kendilerini Moğol ve bazen Tatar olarak takdim etmeye başladı. Hatta Reşidüddin bu konuya işaretle şöyle demektedir:

“Birçok kabile kendilerini Tatarlara mensup saymak ve Tatar adını almak suretiyle azamet ve onur elde ettiler. Tıpkı bunun gibi Naymanlar, Celayirler, Öngütler, Keraitler ve belli isimleri olan diğer kabileler azamet ve şöhret kazanmak maksadıyla kendilerini Moğol olarak adlandırdılar. Bunların torunları ise, aslında geçmişte hiç sahip olmadıkları bu ismi, güya ezelden beri taşıyorlarmış havasına kapıldılar.”

Bu kabilelerin ve torunların çoğu aslında Türk idiler ki, bizim Moğollarla olan akrabalığımız da bununla sınırladır. Yoksa tarihin derinliklerine giden herhangi bir akrabalığımız söz konusu değildir. Fakat Moğollar nüfusça çok az idiler. Altın Orda hanlığında Moğollar sadece yönetici kesimi oluşturuyorlardı. Ordu safları Kıpçak Türkleriyle doluydu. Halkın ezici çoğunluğu yine Türk’tü. Bu yüzden Moğollar zaman içinde Türkleşmekten kurtulamadılar. Çağatay Hanlığı ve ilhanlılarda da durum aynıydı. Yalnızca Moğolistan’daki büyük hanlığın sakinleri arasında Moğol nüfus nispeten fazlaydı. Bu yüzden Orta Asya ve Yedisu bölgesinde ortaya çıkan Türk-Moğol karışımı yeni halka “Moğul” denildi. Batılılar ve Ruslar, Moğolları “Mongol” şeklinde yazar, fakat melez halkı diğer Moğollardan ayırmak için “Moğul” derler ki, bazı Batı tarihçilerin (örneğin J. P. Roux) bu iki kelimeyi aynı şey zannederek Babür imparatorluğu’na Moğol Devleti demelerinin sebebi budur. Yoksa “Moğolun elinden şeker bile yeme!” diyen Babür’ü Moğol olarak göstermek aptallık ve cahilikten başka bir şey değildir.

https://www.google.com.tr...o9nAlcBLbZOwn4rXzW7tLgEcw