bugün

"misafir, umduğunu değil, bulduğunu yer" görüşünden etkilenmemiş, dolabında ne varsa misafirin önüne sermek, gönlünü ve evini açmak, elindekileri paylaşmak, misafirin gönlünü hoş tutmak, misafiri "allah'ın gönderdiği bir kul" olarak görmek ve onu memnun etmek, ağırlamak. türk insanlarını güzel yapan önemli bir değerdir misafirperverlik.
(bkz: ufoya taş atan köylü)
eskimolar kadar olmasa da ekmeğini,evini paylaşan daha çok anadolu köylerinde görülen durumdur..
kahveniz nasıl olsun diye sorup farklı arzulara aynı kahveyi ikram etmektir benim nazarımda.
özellikle yabancı uyruklulara, patlayıncaya kadar ,tavuk ,pilav ,salata ,baklava ,börek, lokum ,döner ,kebab ,yedirmek , rakı içmeye ikna etmek * , üstüne türk kahvesi içmeye zorlamak,sonra kasap havası çaldırıp halay çekmeyi öğretmek. karşıdaki daha iyi anlasın diye bağırarak türkçe konuşmak...
-ee ne içersin?
-yok saol teşekkur ederim.
-hanım borek yapmıs ye!
-hayır gerçekten çok saolun..
-aaa bizim burdan yemeden kalkamazsın.
-abi valla billa istemiyorum.
-olmaz bari bir tadına bak.
-..
-..

şeklinde uzayan muhtamalen ev sahibinin üstünlüğü ile biten maç!!
ev sahibinin yorulması ile sonuçlanan eylem. * *
bazen baygınlık getirecek seviyede, bazen eziyet tadında, hatta bazen şiddeti daha da arttırıp, işkence kıvamında bile olsa, en güzel ve en nadide geleneklerimizden biridir...
genelde, "ne zaman gidecek bu" içsesli bir anlayıştır. istediği her şeyi verip, memnun olarak postalama yoluna gidilir ya da bilmiyorum ben tamamen öyle bir insanım, farklısını da görmedim.
aç olmasa bize gelmezdi mantığı yatar, onca ikram sıkıştırmasının altında.
tuvalete bile nerdeyse eskort eşliğinde gitmek ve havlunun temiz olduğunu mutlaka hatırlatmak.
amerika'da arkadaşının evine yemeğe giden bir türk gencinin yemekte sadece çorba olduğunu görmesi, e haliylede bir tas çorbayla doymamasının akabinde ev sahibesinin "bir tane daha içebilirsin bizim için çok sorun olmaz" cümlesiyle karşılaşması, özellikle ikram konusunda ne kadar misafirperver olduğumuzun ufak bir kanıtıdır.

"biz aile meclisi olarak düşündük ve senin bir tas çorba daha içmenin çok sorun olmayacağına karar verdik"

oysa bizde bölemidir? misafir aç mı gönderilir? aksine patlama noktasına gelmeden yollanamaz ki eğer yediği yemeği çok beğendiyse mutlaka evden çıkarken paket yapıp eline tutuşturulur. Evdeki en iyi yicekler ikram edilir. sofralar donatılmaya çalışılır. defalarca üsteleyerek biraz daha yemesi için zorlanır. falan filan.

başka başka milletlerle kıyaslandığımızda açık ara farkla şampiyon olabileceğimiz belkide tek iyi durumdur.
benden windows vista cd si isteyen üst komşunun kapısına gittiğimde aramızda geçen diyalog en güzel örnektir bence.

kronik kuzu:+
komşu:-

+merhaba cd yi getirmiştim ben.
-çok saol,gel bişeyler iç.
+yok valla saolun eve gitmem lazım.
-ya gel bi otur,hanım kek yaptı yeni ondan yersin.
+yok yaa tokum ben,zaten dersim var gidiyim ben.
-yaa ders kaçıyo mu?(kolumdan çekerek içeri sokmaya çalışır.)
+[caps lock on]gelmicem beeee!![caps lock off]
-(tırsarak) peki...sen...bilirsin...
teşekkür ederim ama ben bunları yiyemem bende şeker hastalığı var denmesine rağmen ay benim görümcemdede var o yiyor sende ye gibisinden garip ısrarlar dizisinden oluşur.
elinden gelenin en iyisini yapmaktır, bir de yapamadıklarını düşünüp mahçup olmaları vardır ki...özellikle anadoluda misafirin karnını doyurmak çok önemlidir. elde olmaz, evde olmaz, komşudan istenir. ödünç para alınır. çok uzaktaki bakkala gidilir. ne yapılır edilir misafire en iyisi sunulur. samimiyetin en büyük göstergelerinden biridir. diğer milletlerden en büyük farkımızdır belkide. kimisi vardır ki kapı açarken bile söylenir,kimisi vardır bir ilacı bile esirger. ha bizdede yokmudur böyle ibişler, onları aptal, saf köylü yerine koyanlar. vardır. ama hiçbiri paylaşımcı, içten, dost canlısı anadolu halkını temsil edecek sayıda değildir.