bugün

lisans eğitimini tamamlayan genç beynin ülke şartlarında düştüğü boşlukdaki çırpınışlarıdır. nereden başlaması gerektiği sorunsalıyla başbaşa kalmasıdır. *
(bkz: diplomali hiyarci)
okurken birazcik kafasini calistirmis olan kisinin pek de trajedi yasamayacagi durumdur. tabii bu kafa calistirma farkli sekilde anlasilabilir. essekler gibi calisip okulu zamaninda bitirmek ama sadece bitirmek de anlasilabilir ya da hafiften yayarak okulu oldukca gec bitirmek de. tabii bu yayma, kahvede king oynamak, internet cafede multiplayer takilmak, elemanlarla parkta/bahcede efes icmek degildir. bunlari da kapsar ancak bunlarin yaninda kendini gelistirmeye yardimci aktiviteleri de.

sayet okurken okulu bitirme ve biran once is bulma derdinden cok okulu nasil(hangi donanimla) bitirecegini dusunen, hafiften ulke durumuna bakip nelerin populer oldugundan cok nelere ihtiyac duyuldugu ile ilgilenen ve ona gore esnek davranabilen ve de onune cikan firsatlari iyi degerlendiren kisiler pek de bosluga dusmezler. hele de biraz giriskense ve de eziklik degil de kendine guven hisseediyorsa birkac ay kafa dinlemenin ardindan gayet guzel firsatlar yaratabilirler kendilerine.

trajediymis, boslukmus, issizlikmis, boyle seylere ragbet etmeyiniz. kafasi calisan adam(sahtekarliga degil tabii ki) gayet de guzel o diplomanin ve aldigi unvanin hakkini verir, degerini bilir.
yıllar boyu çekilen çileler sonunda amacına ulaşmanın rahatlığı vardır üzerinde insanın ancak hayatın gerçekleri bir bir surata çarpmaya başlar.
öncelikle üniversitede zaten istenilen bölüm okunmamıştır ya da pişman olunmuştur onca senenin ardından.
üniversiteyi meslek veren bir yer olarak görmek ayrı bir derttir zaten; bu şekilde sadece bildiğiniz işi yapmaya programlanır, başka fırsatlara bakmazsınız bile.
eğer erkekseniz askerlik çıkar karşınıza, bu ülkede askere gitmeyene kız verilmediği gibi iş te verilmez.
durum böyle olunca en kısa zamanda tecil bozdurulur askere gidilir.
bayanlar için böyle bir sorun yoktur.
her iki cinsiyet için ise ortak bir sorun çıkar bu sefer: deneyim.
hemen akıllara deneyim deneyim, herkes anasının karnında mı alıyo bu deneyimi sorusu gelir ancak nafiledir.
bunu bir de müstakbel patronunuza söylemenizi öneririm.

(bkz: yeni mezunlar rahatsız)
ülkemiz özel sektörünün gençlerine yaşattığı yegane kepazeliktir. hele bir de mezuniyet sonrası uzun bir süre geçmesine rağmen iş bulamamış bünyeler vardırki, hem yeni mezunlardır hem değillerdir, eşeğin yaşına gelen tecrübesiz biçarelerdir*.
yuksek lisans dusunulerek daha az boyutlara indirgenebilecek olan sendrom.
önemli olan yeni mezun olmak değil önemli olan yeni mezun halinle düzgün bir yerlerde başlayabilme şansını yaratabilmektir. staj yapın dediler yaptık, okulu iyi derceyle bitirmeniz önemli dediler bitirdik. reklam sektörüne girmek için ağzınızla kuş tutunuz tuttuğunuz kuşu yolunuz, yolduğunuz kuşu diriltiniz demelerinden korkmaktayım.
"yeni mezun" adında bir meslek olmalı bence.

"-ne iş yapıyorsun?
+yeni mezunum
-oo güzel iş, kaç senedir bu işle uğraşıyorsun.
+valla 2 senedir yeni mezunum, seneye uzman mezun oluyorum inşallah.
-ne güzel ne güzel."

en azından psikolojik olarak bir süreliğine rahat ederdik, kafamız rahat olurdu en azından.
adamı cidden bunalıma sokacak trajedidir. çünkü 4 seneniz üniversite hayatıyla geçmiş, okul hayatını kendinize benimsemiş bireyken, okul bittikten sonra evde tıkanıp kalıp elinizdeki abidik gubidik kpss kitaplarıyla buluverirsiniz kendinizi. bi şansınız yüksek lisans vardır, okulla bağı kısmen korursunuz ama işsiz güçsüz olmak adamın ağrına gider hele o boşta olduğunuz senelerde.
bir süre idare etmenizi sağlar ancak sonrası meçhul.