bugün

mehmet ali birand'ın reha muhtar'a karşı kaleme aldığı yazının başlangıcı. gayet hoş duruyor bence. tosuncuk.
bakalım tosuncuğa neler yazmış. buyrun:

--spoiler--
Tosuncuk,

Bitmiştin. Yaptığın programlar arka arkaya rating getirmediği gerekçesiyle bitirilmişti. Kimse senin yüzüne bakmıyordu. işte böylesi bir dönemde hakkımda yazdığın onca hakarete, iftiraya karşın seni işe almaya karar verdim. Herkesin son bir şansa hakkı vardı. Onu kullandın.

Geçen yıl haber kanalındaki programı sana verdim. Yeniden adından söz ettirdin ve sonra o program bittiğinde, bir sabun köpüğü gibi gene yok olup gittin.

Şimdi köşenden kinini kusuyorsun. Biten programın nedeniyle intikamı soğuk yenen bir yemek zannediyorsun.

Yine yanılıyorsun.

iştahlı evladım! Bu defa ki hakaret ve iftiraların kaynağı olan, o terliklerini giyip köşesine çekilmenin sinirini yaşayan emekli paşanın kulağına fısıldadıklarını gerçek sanarak yazdığına göre son kullanım tarihin en azından journal olmasa da jurnal sektöründe henüz geçmemiş.

Ben gazetecilik sektöründe vefanın bir semt olduğunu öğreneli çok oldu. Onun için senin yazdıkların benim için bir tosuncuğun hezeyanlarıdır.

Ama bir şey var ki evladım biri gerçekten seninle dalga geçmiş. Haklısın geçmişte bana en büyük kötülüğü yapan birinin akrabasının haber kanalında çalışmasına itiraz etmedim. Üstelik bu bir sır da değil.

Yani yine çuvalladın!

Haber Toplantısı programında canlı yayında işini iyi yapanlara kapımızın açık olduğunu ve bu nedenle de salt bir akraba olduğu için genç ve başarılı bir insanın mesleki gelişimine hiçbir biçimde engel olmayacağımı açıkça söyledim.

insanlık lisanında buna adalet ve vicdan deniyor. Yani senin bilmediğin bir dilden konuşuyorum. Senin gibi biriyle bile çalışabilmişsem tabi ki genç bir yeteneği, sırf akrabası bana kötülük etti diye işten atmayı kendime yediremezdim.

Şimdi tosuncuk, o Çin atasözündeki gibi yeniden beklemeye başladım. Zira biliyorum ki, nehrin kenarında yeterince sabredersem sen de önümden geçeceksin.
--spoiler--