bugün

çok ironik belki ama 12 eylül'ün mahsulüdür!

(bkz: lambaya püf de)

edit: lamba ile akp göndermesi yapmadım.. (bekir coşkun tipi mizah yapmayacak kadar sağlıklıyım!) fikri karanlıkta kalmışlığın simgesiydi o..
belirli oranda bir kısırlığın veya tarihi o noktada durdurmanın ürünü olabilir bu kuşkusuz. diğer yandan ise eğer siyaset yapan biriyse analiz etmekten çok bir şeylerden yakınmak üzerine diyor olabilir. halbuki siyaset yapmak her şeyden öte mevcut tabloyu değiştirmek ve umudu koruamk demektir. yakınmak ise vicdani bir rahatlamayı getiretebilir ama günümüzün siyasetinde yeri yoktur.

bir de işin bir diğer boyutu var. ülkedeki pek çok 12 eylül'ün günümüz siyasetini belirlediğini söylemektedir ve çeşitli önermelerde bulunmaktadır. bu kesimlerden biri sivil siyaset-bürokratik devlet ayrımı güdenlerdir. bu kesimin ana tezlerinden biri bugünün baskıcı ortamının sorumlusu 12 eylül'dür ve bu sivil toplumla değiştirilmelidir. elbette türkiye'deki sivil toplum unsurunun göreceli olarak geri kalmasını da yüz yıllık masallara bağlamaktadırlar. ancak görünen köy kılavuz istemez lafı bu kesimi çok güzel bir şekilde tarif etmektedir. darbeler tarihini 27 mayıs'tan başlatarak hemencecik 28 şubat'a atlayanlar sivil toplum olarakta cemmatleri veya ab destekli kuruluşları görmektedirler. buradan bir özgürleşme çıkar mı, bilinmez ancak otorite yarışından birbirlerine alan tanımayacakları kesin.

elbette bir de diğer kesim var. bu tezde sivil toplum- bürokratik devlet vurgusunun ön plana konulması 12 eylül'ün kimi veçhelerini silikleştirdiğini bariz bir biçimde bildiklerinden ötürü daha farklı yaklaşmaktadırlar. 12 eylül ile 24 ocak kararları arasında bağı kuran bir kaç cevval iktisatçı ile dönemin yönetememe krizini ortaya koyan kesimler olmasa 12 eylül palavralarını kabullenebilirdik. ama bu kadar hafızası güçsüz bir toplumun için bile zor bu. 12 eylül'ün arkasında gazetelere ilan veren patron örgütleri vardır. 12 eylül'ün arkasında "bizi 20 yıl boyunca uğraştırdınız" diyenler vardır. ve hiç şüphesiz bugünkü siyasal iktidarın yolunu milli eğitimiyle, sermayesiyle, büyük gücüyle açanlar gene 12 eylülcüler'dir. örnek mi isterseniz; işte 12 eylül'ü tartışalım denildiğinde etekleri tutuşanlar var ortalıkta. üstüne üstelik o 12 eylül'ü bile tartışmaya açalım diyen kesimler eylülizmin arkasında halk düşmanlığını göremeyecek kadar da körlerdir. bundan korkanların asıl olarak analiz yapmadıkları ortada. bir durum değerlendirmesi yok ortada. yalnızca etrafta dolaşanlar 12 eylül'ün özünün kendi siyasi iktidarlarını düzenin tüm cephesine borçlu olduklarını bildiklerinden sorumluluk almaktan kaçmaktadırlar.

tez üretememe siyasette umutsuzluğa ve tabloyu değiştirmemeye bakar. ancak basit bir değerlendirmeden öte karşı bir taaruzu andıran sözler karşı siyasetin işi olabilir. orada ise her kesiminin kendine dönüp bakması gerekiyor. chp'linin de, akp'linin de...
12 Eylül 1980 darbesi sanki yeni yeni eleştiriliyormuş hissiyatına kapılanların anlayamayacağı iştir. Bu ülkede 25 yıldır sol sendikalar ve partiler barın barın bağırıyorlar bu adamları yargılayın diye. Ama ergenekon revaçtayken 12 eylül'e saplanıp kalmak ne hacet! Chp'nin teklifi de yüzeysel bir siyasi manevradır. Tusiad'ın 12 eylülcülerle ilişkisini ortaya dökmeye cesareti ve niyeti yoktur. Kaldı ki bu iş sadece 12 eylül'de biten bir iş değil 12 mart ile başlamış, 12 eylül ile türk-islam çizgisine oturtulmuş, 28 şubat ile islami kesime devredilmiş bir süreçtir. Sadece 12 eylül'de kalınması tabi ki yanlıştır; ancak şimdiki kapitalist-islamcıların ileri sürdüğü gibi kendileri ne sütten çıkmış ak kaşıklardır ne de kendilerine bu iktidar gökten zembille indirilmemiştir. Malum işbirlikçi refleks bir zamanlar 28 şubat'ı yaptıkları için orduyu eleştirmeyi gerektirirken, 12 eylül'ü de unutturmaya çalışıyor. Oysa bunlar aynı hedef doğrultusunda yapılan birbirinin devamı olan hem siyasi/iktisadi hem de sosyal/toplumsal mühendislik projeleridir.
(bkz: Ertuğrul Özkök)