bugün

besleyip büyüttükleri dugularının başkalarının gidişiyle yok edilmesinden kaynaklanır...

size göre ilişkinizin baharındasınızdır... aniden ve bazen hatta genellikle saçma salak nedenlerden ötürü sevdiğiniz, size hayatı günlük gülistanlık yapan insan gitmeye karar verir... "bitsin" kelimesini yüzünüze duygusuzca bakarak söyler ve sizi terk eder... işte bundan sonra sizin baharınız kışa dönmüştür...

terk edenler sadece bir anlık duygusuzlaşırlar... size "bitsin" derken... ama terk edilen gün geçtikçe duygusuzlaşmaya başlar... sevdiği insanın bir anda gidişi kendsinde kızgınlık, öfke vb. şeyler oluşmasına neden olur ve zaan geçtikce bunlar kişiyi karşısındaki insanlara karşı duygusuzlaştırır... tepkileri mantıklı ve günü kurtarmaya yönelik olur...

sevdiği, yüreğine oturttuğu insanların gidişleri onları acıttıkça onlar da insanlara karşı acımasız olurlar... ve artık hayatlarına duygularında sıyrılmış bir insan olarak devam ederler...
kalbin taşlaşması der kimisi bu duruma. ama ben daha tıbbi yaklaşarak, ayrılıktan mütevellit damar sertliği diyorum. bu rahatsızlık ilerleyen yaş ile artsa da, fiziken bir zararı olmuyor. sinir sisteminiz sağlamsa işinize bile yarıyor ileri zamandaki ilişkilerinizde.
terk edilen insanların hayata, insanlara, dünyaya küsmesi sonucunda görülen durum.
geçicidir. dünya güzeli bir afet görünce kalp böle pat küt pat küt * atınca bak bakalım yeniden nasıl duygusallaşıyor. ha daha az üzülmek için fazla sıcak davranmazlar başta ama zaman geçtikten sonra yine kendini kaptırır bu tür arkadaşlar.

yani sonuçta bu gönül meselesi,ferman dinlemez...
insanlar hayal kırıklıklarından dolayı hayatta önceleri içleri nefretle dolarlar. hakiki nefret osuruktan ve suni nefret gibi uzun sürmez. cok cabuk biter. - ne sandiniz-

fakat biten hakiki nefretin yerine yepyeni bir duygu avdet olur. bu insanlari hor görme adam yerine koymama duygusudur. onlarla kedinin fareyle dalga geçmesi misali taşak gecer. alay eder ve hayatlarini kaydirip canlarina okur. - graham greene'in bu temelde yazdiği bir kitap vardir ismi bomba partisidir-

onlarin canlarina okurken içten ice duygusal anlamda kötürümlesir. sadece mekanik ve soguk köpek baliği gözleri ile dünyaya bakar.

fakat bu lanetlenmiş kişi -ki bir ruhu varsa- gitgide bir gayya kuyusunda raks eder. bu gayya kuyusundan kurtulmak için öfke nöbetlerine tutulur ve hemen herseyin canina okumaya calisir.

manyak kral herod tarzi bir yaşam sürer. süphesiz bu halet-i ruhiyede olan kişilerin dünyanin lanetliler bahcesinde bir ismi vardir.

şimdi gelelim terk edilme meselesine. insan temel yasanmişliklari yasamiş ve bütün ömrünü
'sen de basini alip gitme' musikisinde izah edildiği gibi yasamissa, terkediliş ona yıkımdır.

bahsi kaybeden bir kumarbaz gibi sucu karsisindakinde bulmaz. hata bende der. kendisini yargilar ve kendini idam eder. - en gaddar hüküm kişinin kendisine kestiği cezadir-

feslegenler kurudugunda bir daha olamayacağini bildiği -seydim - saydim kerpetininde suyu
cikana kadar kendisini kistirir.

ne dogan günden ne de batan güneşten zevk alir. kerhen yasar. buna yasamakta denmez sadece vade doldurmaktir.

içinde hiç bir sey kipirdamaz. ne tat vardir gecesinde ne gündüzünde ben neyliyeyim gök yüzünde vaziyetindedir.

cünkü giden bir daha geri dönmez. evet başka sanslar vardir, secenekler boldur ama öylesi gelmez. hele ki dünya üzerinde ne kadar insan varsa o kadar karakter hakikati abide gibi karsisinda duruyorsa....

meyler tad vermez, bir birayi zar zor beklete beklete içer.

hayallerin bittiği bir yerde içmek neye yarar?

imgelemi gelistirmeyecekse, kişiyi cilalandirmayacaksa, sadece içmek için içilir mi?

belki de bu geçmişteki şapa oturmalari yuvalarindan hortlattiği için kişinin agzina salincak kurma yüzdesi daha fazladir.

bir alev gibi gezer, dünya büyük gelir ona.

önce hayaller ölür sonra da insan....

fonda sadece sessizlik....
yıllar sonra terkeden kişiyi bir anda karşında görüp hiç bir şey hissetmediğinde anlarsın.
duygu sömürüsüne uğramış olmasından kaynaklıdır. terk edilmek, bırakılmak tam olarak bunu hissettirir. ardından kocaman bir boşluk. ve o boşluğa küçük gelen duygular yokmuş gibi davranır, dışarıdan da kimse varlığını anlamaz.
sizi bırakan ki$inin bunu gayet duygusuz bir $ekilde yapmasıyla olu$an olgudur. "o beni ruhsuzca bıraktığı halde ben köpek oluyorum onun uğrunda, demekki bu $ekilde duygusuz olmak gerekli." diye bir dü$ünceyle de yola çıkılabilmektedir. reçetede özetlemek gerekirse, ki$iden ki$iye deği$en fakat olup olmadığı bir anda gözükmeyen zarardır.
boşluktalık hissinden kaynaklanan, terk edilmenin verdiği duygu yıpranmışlığı sonunda yaşanması muhtemel durum.
kalbin, 3 mideye dönüşmesi..kişinin kendini düşünüp hissetmek yerine , çikolataya , sigaraya , içkiye vermesi hali..