bugün

6. nesil bir yazar.ama pek takılmıyor herhalde sözlük semalarında.*
altıncı nesil melek.
bir çeşit radyo formatı ve yumruk gibi bir film. ikisine de ayrı ayrı değineceğim.

talk radio sunucunun belirlediği başlıklar üzerinde fikirlerini beyan etmek üzere dinleyicilerin telefonla proğrama katıldığı radyo formatıdır(ki bunu kuramsal bir tanim sayabiliriz. kaynak: wikipedia, talk radio(1988)) talk radio adlı filmde ise; barry* radyoyu serbest bir kürsüye benzetir ve amaç amerika'nın sorunlarına değinmektir. ancak bu bir başlangıçtır, dinleyiciler bu formatı çok seveceklerdir ve farklı konuları konuşan bir çok talk radio türeyecektir (bkz: howard stern), (bkz: the howard stern show). bugün hala talk radio formatlı programlarının olması radyo için ne kadar büyük bir devrim olduğunun kanıtıdır. insanların neden - farkında olmasalar dahi- bu formatı bu kadar sevdiklerine biraz da filmden bahsettikten sonra değineceğim.

1988 yapımı, baş rolde eric bogosianin olduğu, bir oliver stone filmi. eric bogosian ve oliver stone'un birlikte yazdıkları senaryo - ki aslında eric bogosian'ın bir oyunudur - radyoyu her türlü kişiliği sorgulamak, sorunları irdelemek için bir platform olarak kullanır. bunun en zor yanı hiç bir görselliği olmayan radyo üzerinden diyalogları işlerken seyirciyi sıkmamasıdır. bütün bir film eric'in yüzüne bakıyoruz. konuyu dağıtmamak adına filmin konusuna vs. girmiyorum, izlersiniz.

peki talk radio neden bu kadar tuttu? bunu şöyle açıklıyor barry; ''arıyorsunuz, çünkü kendinizi diğer arıyanlardan farklı hissediyorsunuz, dinliyorsunuz çünkü başkalarının aşağılandığını duymaktan zevk duyuyorsunuz.''