bugün

gerçekçi olalım. kendimizle yüzleşelim. okuduğunuz, zaman zaman mesajlaştığınız, hatta daha da samimi olup telefon alıp verdiğiniz yazarlardan kaçını dışarı görüp tanısanız selam verirsiniz? sanal ile gerçeği ayıralım lütfen. aman aman şu girin çok güzel olmuş denilen yazar görülse, insan kendinden iğrenip yolunu değiştirir ya. kılığı kıyafeti geri zekalı halleri filan... düşünsenize, sınıfta iş yerinde allahın eziği, zavallısı burada sizle eşitlenmiş, sırf kelimeler yüzünden. kimsin lan sen it?

gerçekten de üzerinde düşünülmesi gereken bir soru bu. büyük çoğunluk için kolay olabilir
cevabı. çünkü genel itibarıyla aşağı yukarı aynı kategoriye, titre, seviyeye, hiçliğe sahip
insanlarsınız. aynı şeylere gülüp aynı erkenlikte boşalıyorsunuz. hepinizin okul yıllarında ezilmiş, dayak yemiş, sevgilisi elinden alınmış insanlarsınız. çoğunuz sevmeye bile cesaret edememiş. neyse uzatmayayım. birbirinizle karşılaştığınız zaman haliyle selam vermeniz gayet doğal. görmezlikten de gelebilirsiniz elbette. ancak eşit şartlarda olduğunuzdan bu bir tercih meselesinden öteye gitmez.

fakat.... ortalamın üstünde, hem de çok üstünde bir karaktere, karizmaya, seviyeye sahip bir yazar
sizi sokakta görse selam verebilir mi? tabi ki veremez. yazarlık vasıtasıyla bir şekilde bazı elit
insalarla aynı ortamı solumuş, aynı yerde yazmış, aynı başlıklarda nickini döndürmüşsünüz.
muhtemelen de bu sizin hayatınızda olup olabileceğiniz en büyük konum olacak. peki ya bundan sonrası? işte orada duracaksınız. götünüzün durduğu yeri, haddinizi, kim olduğunuzu unutmayacaksınız. bazı gerçekler vardır ki öğrenilmediği, yok sayıldığı, kalkan anüsler yüzünden unutulduğu takdirde acısını fena çıkarır.

bakın... burada yazmanız sizin için şans. ne kaparsanız kar yanınıza. hayatınızda umumi tuvalette bile yan yana gelemeyeceğiniz insanlarla aynı platformda yazı yazıyor, her ne kadar feedback alamasınız da onun bir mesaj uzaklığında olduğunu biliyorsunuz. biliyorum, ağır bir sorumluluk bu. kendinizi bi sikim sanmanız gayet normal. görmemiş olduğunuzdan böyle bir durumla
karşılaştığınızda ne yapacağınızı şaşırıp, kendinizi kaybediyorsunuz. açıkçası kaliteli yazarlarla aynı ortamı paylaşan bu asalak, dandik yazarlarınn psikolojisi için ben çok endişeliyim. hatta bir takım testleri geçmeden alınmamaları taraftarıyım. ama olmuyor tabi. çarkın işlemesi gerekiyor.

sözlükte her durduğunuz saniye tekrar tekrar kendinize sormanız gereken bir soru bu. sizin için
verir misiniz değil, verebilir misiniz olmalı aslında. ben şahsen sokakta bir sözlük yazarının bana yanaştığına, güldüğüne, selam verdiğine filan şahit olsam, inanın önce afallar, buna cesaret, haddini bilmezlik diye düşünerek yüzünü tanınmayacak hale getiririm. uyanın artık. sanal sözlükler, cenaze törenleri gibi insanların belli süreliğine eşitlendiği, statülerin kalktığı yerlerdir, bu duruma kendinizi fazla kaptırıp hayal aleminde yaşamayın. etiniz budunuz hiçliğiniz ortada.
ekrana salak salak bakıp vakit geçiren regular insanlarsınız. ve bunu bilerek yaşadığınız sanal
eşitliğin tadını çıkartarak aynı ortamı paylaştığınız değerli insanlara nankörlüketmeyecek, yabguya , muktedir yazara biat edeceksiniz.
cevabı '' yüzlerini görmedim ki tanıyıp selam vereyim '' olan soru. yoksa selam vermek iyidir.
yarbayken daha mütevaziydi sanki.
albay olunca götü mü kalkmış ne? bir foto atsa da değerlendirsek.
Delişmen bir soru.
Küçük albay'ın fotosunu atamam ama reelde gösterebilirim.
albay götü kastediliyor orada, anlayamamışsın.
diğerinin küçük olduğu gün gibi ortada zatenfdhjf.
selam vermeyeceğim 1 kişi var.

(bkz: o kendini biliyor)

dur bak sinirlendim şimdi, bırak selamı ağzını burnunu kıracağım hatta denk geldiği yerde.