bugün

yolda yürürken arkadan gelen minibüslerin korna çalmasından nefret ediyorum. sırf bu yüzden sabahları servise yürüdüğüm yolu uzattım. artık minibüslerin geçmediği bir yoldan yürüyorum. adamlar gördüğü tüm insanları kör zannediyor sanırım. yada o dat dat arkadan öttürürken bir anda vahiy gelecek "hımm minibüse binmeliyim, evet".
ama bir sabah durduracağım o minibüsü;
-kadıköy di mi?
-evet
-altunizadeden gidiyorsun di mi?
-evet
-burdan kadıköy kaç lira?
-* lira
-kaç dakika sürer peki?
-* dakika
-hımm peki hayırlı işler, benim servisim bekliyor da. *
-?!<#
yılbaşı günü birayı ağzına sürmemiş insanoğlu olan ben sabaha kadar vodka içicem.
kendime hiç bakmıyorum sözlük. ve şu an ciğerim sökülürcesine öksürüyorum. hastalanıyorum galiba.
kızmak ve sevmek aynı türden duygulardır cinsleri aynıdır. ama bazen birisi daha ağır basar ve sonucunda özlemeye neden olur. Bende cok özlüyorum sözlük.
sözlükten atıldım millete laf yetiştiremedim baktım ki tek klavye yetmiyo 3 klavye daha alıp geldim. en güzel entryler benim olsun.
yeni yılda, daha az nikotin ve kafein kullanacağıma dair kendime söz veriyorum. *
bu senenin ilk seneye görüşürüz'ü kimden gelecek diye bekledim bekledim bekledim.
caaanım ispanyolca hocamdan geldi. hayata küstüm. * oldu mu pablo?
aşk meşk işlerinde çevremdeki insanlara süpersonik şekilde akıllar veriyorum ve işte yaradıklarının da görüyorum çünkü arkadaşlarımdan düzelen ilişkileri için teşekkürler falan alıyorum son derece gururlanıyorum böyle şeyler duyunca tabi. ama gelin görün ki iş bana dönünce kendim için birşeyler yapmam gerekince sağa sola verdiğim akılların hiçbiri bende bir gram işe yaramıyor, fayda sağlamıyor. kendi hayatımın içine bir güzel ediyorum yani. son derece gıcık bir durum bu.
az evvel yeni yıla cenabet girmeyeyim diye çifte abdestli duş yaptım.

(bkz: yeni yıla nasıl girersen tüm yıl öyle geçer)
sözlük arkadaşlarım ben eh işte butonundan hazetmiyorum. bana ya beğendim ya beğenmedimlerle gelin eh işte demeyin lütfen. hoşlanmıyorum. kıl oldum bu zımbırtıya. ne demek eh işte? o solunda üstüste binmiş yuvarlağı görmek hoşuma gitmiyor. böğh iğreeenç hissi uyanıyor bende doğrudan.

eh işte verenin ağzı eh işte gibi olsun...
krediye zam geldi, ipod alacaktım bu vesile ile. okulda elime kitap kataloğu tutuşturdular. avon'dan parfüm alır gibi set set kitap aldım. pişmanlık yok değil. 12 ay ödeme mi yapılır şimdi?
beni görmemezlikten geliyor buna inanamıyorum sözlük.
sensizlik mi zor? yoksa ben mi abartıyorum? kalbim durmadan çarpıyor ama neden? çarpması için sebep mi var? ben mi deliriyorum? yoksa hayatın kendisimi deli bilemiyorum bildiğim şey, sol yanımın çok sızladığı bazen nefes bile almak zor geliyor gittiğinden beri öyleyim gözlerim kapanmıyor, uyuyamıyorum her şey darmadığın eskiden ne güzeldi her şey, yoksa ben mi abartıyorum? sensizlik zor be dayanamıyorum.
ağlayan bir ses vardı telefonun diğer ucunda...

güçlükle, "hamileyim" dedi.

buz gibi bir mantıkla,"doğurmayı düşünmüyorsun herhalde!" dedim.

hıçkırıkları arasında "karnımda canımdan bir parça var! ben ondan nasıl vazgeçerim?" diyordu...

sessizlik oldu...

o, o sessizlikte parçalanıyordu... köşeye sıkışmış yaralı bir kedi yavrusu çaresizliğinde kıvranıyor, acı çekiyordu.

bense, içim delice sızlasa da, hayatına yeni parmaklıklar getirip, onu bir daha asla kurtulamayacağı zindana kilitleyecek olan kararından vazgeçirmeye çalışıyordum.

evet minicik bir can vardı karnında. tüm masumiyetiyle can buluyordu oracıkta. bense en sevdiğim arkadaşıma onu öldürmesini öneriyordum. o an için ben de ölmek istedim. hayat ne kadar da acımasızdı.

keşke büyük bir sevinçle, "yaşasın! yeniden teyze mi oluyorum? tebrik ederim tatlım!" diye neşeyle şakıyabilseydim...

keşke,
yeni güne uyuşturucu kullanarak başlayan,
bir önceki evliliğinden olan oğlunun yüzünü görmeyi arada sırada yapılması gereken bir mecburiyet olarak gören,
"evine gel" dediği için, bir süre önce hastalıkta sağlıkta yanında olacağına söz verdiği eşini döven,
kazandığı üç kuruşu sokak fahişelerine yediren,
onu haketmeyen bir adam olmasaydı keşke!
bu her şeyden habersiz anneciğinin karnında hayat bulan masum miniğin babası...

arada sırada uğradığı evine bir gün sarhoş gelip, içki kokan ağzı ve uyuşturucudan sersemlemiş bedeniyle sahip olmuştu karısına. ve bu masum ruh o gün düşmüştü bu yüzü gülmeyen kadının rahmine. ne acı!

onu öldürmesini öneriyordum en sevdiğim arkadaşıma. küretajdı adı bu vahşi cinayetin. aldırmalısın diyordum. sanki kuaföre gidip kaşlarını aldıracakmışcasına...

peki ya yaşaması?

o daha günah değil miydi?

5 yaşındaki yavrusuna, bin bir parasızlık, bazen moraran gözler ve evine uğramayan bir kocayla bakan kadına yazık günah değil miydi?

aklı erdiğinde ilgilenmeyecek, rol model olarak şiddeti, uyuşturucuyu öğretecek bir babayla yaşam bulmak, gözü yaşlı çaresiz bir anneyle yaşamak, nasıl bir yere geleceğinden habersiz bu minik meleğe günah değil miydi?

ne zor bir karardı...

işe yaramayacak saçma teselli cümleleriyle cinayet önerimi karıştırıp cümleleri uç uca eklerken kanıyordum...

o, canından bir parçayı mezara mı, yoksa bu mezardan beter yaşamamı göndereceğini düşünüyordu...

med cezirlerde sürüklendik.

mucize bekledik. her şey düzelsin istedik. ama mucizeler yalnızca masalarda oluyordu ve biz masal kahramanı değildik.

yedi gün yedi gece düğün yapmamışlardı,

sonsuza dek mutlu da yaşamayacaklardı,

bu bebek de birbirini çok seven prensesle prensin aşk meyvesi değildi.

sarhoş ve uyuşuk bir spermin mecburi açılan bacaklar arasında kendine bulduğu adresti...

masalda değildik. masum meleğin yaşamı, yaşama başladığı gibi olacaktı.

aşikardı...

ağladık...

içinden çıkamadığımız kör bir kuyuydu telefon konuşmamız.

daha da derine sürüklenerek kapattık...
*iğrenç bir insanım.
*allah belamı versin diye o kadar dua ediyorum ki bilemezsiniz.
*yarına mükemmel planlarım var fakat ben oturup ağlamak ve hiçbirini gerçekleştirmemek istiyorum.
*param yok.
*param hala yok.
*benim hiç param olmadı ki.
*moralim bozuk.
*insanlar beni rahat bıraksın istiyorum.
*en yakın arkadaşlarım sevgili.
*en yakın arkadaşım beni sevgilisinden kıskanıyor.
*en yakın arkadaşım daha fazla en yakın arkadaşım olamayacak.
*para lazım.
*dünyadaki bütün paraları toplayıp yakasım var.

devam edecek.
bu aralar hayatım çok ot gibi geçiyor sözlük. yılbaşı yarın ve ben hala gidecek bir yer bulamadım satan arkadaşlarda cabası ne yapacağım bilemiyorum. evde geçirmekte koyuyor adama yılbaşını.
annem beni ekşi sözlükte yazıyorum biliyor..
yılbaşı için bütün planları bozdum. satan kişi ben oldum anlayacağım. evime gelip annemle oturmak fikri gayet cazip gelmişti. galiba yavaştan pişman oluyorum. arkadaşlarla sabaha kadar eğlenmekte fena olmazdı hani. amaaannn param yoktu zaten iyi oldu iyi *
ah ulan sözlük, kendi kendime pişti oynadım, tavla oynadım hatta satranç oynadım. hepsinde ben yendim tabii, ama sonradan düşününce hep kaybettim ulan sözlük. sana ulan demek de istemezdim ya, yalnızım be sözlük.
galiba odamda bi hayaletim var, hayal ettiğim gibi.
çok özledim be sözlük... boys don't cry diyorlar da sınırları zorlamaktayım şuan...
iki yıllık unıversıteyı bıle bıtıremdım. oysa kı tum sülalem mezunum sanıyor.
onlardan habersız taa muglaya sınavlara gıdıyorum
eğer burnum hafiften akıyorsa ve o an için mendilim yoksa burnumu çaktırmadan eldivenime silerim.
bir yıldır sözlüğe girmiyordum.yarın gece girseymişim iki olcakmış bak tüh.
*hüzünlendim lan.
*entry nasıl girilir unutmuşum.
*kaçıncı nesiller geldi haberim bile yok.
*ilaç gibi olmuşum gençler. *
istekli edit: bana biri anlatır mı neler oluyor burda?
ateist değilim.