bugün

çok canım sıkkın sözlük çok.bu askerlik yüzünden işe giremedim.2 yıla yakındır memleketimden 400 km uzakta bir işyerinde çalışıyordum.el işi adamın anasını ağlatıyormuş her baba yiğidin harcı değilmiş.şuan memlekette pineklemekteyim.zormuş bu kadar zaman sonra memlekete dönüp buralarda boş boş gezmek...Allah yar ve yardımcımız olsun.Herkesin gönlüne göre versin mevlam.saygılarımla sözlük...
benim itirafım ve pişmanlığım değil, ama böyle giderse ileride acı bir itirafım ve pişmanlıklarım olacak.

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim,
seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya,
Daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu,
hayali olanların yerine.
Yaşamın her anının gerçek ve
verimli kılan insanlardan olurdum.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar, siz de "an"ı yaşayın.
Hiçbir yere, yanına; termometre, su, şemsiye ve
paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.
Yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda, pabuçlarımı atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'imdeyim ve biliyorum, ölüyorum.
3 kasım için ciddi ciddi totem yapmayı düşünüyorum.
birden fazla karaktere sahip olmak bazen ve özellikle de yaş ilerledikçe insanı yoruyor.

istediğimi bildiğim bir elde etmek isterken uğruna yapmayacağım şey kalmazken öte yandan da kaybetmek içim elimden geleni yapıyorum.

ne şiş yansın ne kebap mevzusu değil bu asla.

kimseyi kırmak istemiyorum herkesi kendim gibi zannediyorum sanırım. ama gerçeğin öyle olmadığını her gördüğümde yine en başa dönüyorum. bir tarafımın baskın olmasını gerekiyor bazı şeylerin yolunda ve düzgün gitmesi için ama her iki tarafıma mesafem %50 ! dengeli görünen bu durum aslında yaşantımda çok büyük bir dengesizlik yaratıyor. olayları çok çabuk sonuçlandırma isteğimin önüne geçemediğim sürece daha çok yanlış yapıcam sanırım...

şimdi yine en baştayım. yeni bir faciaya yelken açıyorum.
aslında yazacak çok şey vardı uzun zaman da olmuştu yazmayalı ama nedense utanıyorum. ve yazacaklarımdan korkuyorum. ben. ben ki utanmaya başlamışım ben ki düşünmeye başlamışım. ne olmuş bana ya.
geçen sene ki üniversite sınavında bir matematik sorusunda cevabı 4/2 bulup, "şıklar hep tam sayı lan nerede yanlış yaptım" diye 3-5 dakika düşünmüştüm.
(bkz: sözlük yazarlarının itirafları/@legendkiller)
yaşasın çaylaklıktan an itibari ile kurtuldum.
çok soğuk biriyim, yeni tanıştığım insanlara istem dışı mesafeler koyuyorum yakınlaşmak, samimi olmak istesemde yapamıyorum.
ben sergen yalçın.
sözlüğe girmekten korkuyorum nedeni ise her yazdığımı eleştiren birinin olacağını düşünüyorum ya zaten kendine güvenen biri değilim bakın paranoya oldum hatta öyle bir şey yok ama ben hayıflanıyorum.
Biri nickimin altına entry girince mutlu oluyorum çok. hele özel mesaj gelince daha bi mutlu oluyorum. adam yerine koyup mesaj attığınız için teşekkür ederim. ama itiraflarım bununla sınırlı değil. facebook ta profilden profile atlamayı çok seviyorum. bi kaç kere ülke dışına çıktığım bile oldu bu şekilde. taş gibi hatunlar fotoğraflarını gizlemiyo mu ifrit oluyorum. ben o kadar güzel olsam açardım fotoğrafları herkes görsün.

kalem defter almayı çok seviyorum. ilk sayfaya çok özenerek yazıyorum ondan sonra boku çıkıyo tabi abuk subuk şekiller çiziyorum.

bazen sözlükten bi soğuma geliyo. hiç bi şey yazasım gelmiyo. şukela lara bakıp çıkıyorum. bazen de pek geveze oluyorum. abuk subuk şeyler yazıyorum.

küçükken dj olmak çok istedim. bide virtual dj diye program buldum. mına kodum ortalığın. tiesto yu beğenmemeye başladıydım. ancak açık sözlü arkadşım ağzıma sıçınca bu hevesimde geçti.

istanbuldan nefret ediyorum.

bu vize ve final olayına ifrit oluyorum. ben göt zoruyla üniversiteyi kazanmışım hala sınav yapıyolar. ne olsun istiyosunuz olum siz? derdiniz ne lan?
sözlükçüğüm.. itiraf ediyorum manyağım.. psikolog bir arkadaşım yok, manik depresifsin dedi ama bence manyağım. sola döndü uykularım ayrıca.

bir de bu kadar çabuk başa dönmeyi nasıl başarıyorum onu anlamıorum işte.. toparlandım derken daha beter olmak falan, düşünürken bile, sadece bi entryyken bile üzücü. talihim şarap olamamak üzümken..
sözlük;

sınavlarda kafamı toplayamıyorum, lan harbiden de çalışmıyorum ama iyi bi anadolu lisesinde olduğum için inandıramıyorum.

annemin o aradığı ketıl var ya, benim odamda aslında. kahve içiyorum mütemadiyen, çorba içiyorum.

sevgilimle çıkmaya başladığımızda, her gün ayrılasım geliyordu, şimdi çocuğa aşık oldum, çaktırmamaya çalışıyorum.

zayıfım, ama çikolata yedikçe acayip suçlu hissediyorum, yapabilsem kusucam.

şu hayatta bi trigonometriyi sevemedim bi de roman havasını. "ne alaka lan" demeyin, önümde lys testi duruyo salaktan, dışarda da izmirli taylan eşliğinde asker uğurluyolar.

ve anneme;

o seni içmedim diye inandırmak için kendmi yırttığım akşam,

3tane votka energy
2 tane votka vişne
1tane bira içip midemin bulandığını farkettim
ve geceye kahveyle devam ettim.

o hep konuştuğum çocuk, en yakın arkadaşım değil, sevgilim, ve ellerim onun yüzünden sigara kokuyor.

çok geniş görünüyorum ama lys beni acayip geriyor, götkorkusu bu olsa gerek.

ayrıc bana o e72'yi alman için her türlü kaypaklığı yaparım.
seni seviyorum anne.
ahahahah gülerek farkettim son girdiğim entrylerden ki twitter yazmayı bilmiyormuşum. hiç editleyemem daha öncekileri sevdim bu twitter cahilliğimi...*
Şu bilgisayar denen mereti açtım mı kapatamıyorum bir daha. Saatlerimi yiyor. Ders çalışmam lazım, zamana ihtiyacım var. Ağlayacağım. Sınav haftası. Oh God!
4 kasım 2010 porto beşiktaş maçını beşiktaş'ın kazanıp kazanmaması çok da umrumda değildi açıkçası. ama şu porto'yu destekleyen yavşakları görünce beşiktaş'ın kazanmasını çok arzular oldum. umarım dilediğim gibi olur da şu yavşaklarla bütün gece taşşak geçerim.
emrah'ın unutabilsem şarkısı hoşuma gidiyor.

çok depresif anlarımda dinliyorum.
çeviriye ideoloji karışır sözlük, bu kaçınılmazdır. ama ben bu işi biraz abartıyorum sanırım.
hugo chavez ile ilgili bir belgeseli çeviriyorum ödev için; tarafsız bir belgesel, olduğu gibi anlatıyor chavez'i... fakat abd'ye bir sövmediğim kaldı.
ödevi teslim etmeden bir de nötrleştirmem gerekecek.
ödevi birlikte yaptığım arkadaşım en sonunda isyan etti... "sen amerika ilen alakalı bişey çevirme allah aşkına"

olsun, yaşasın Venezuela!

ayrıca, evimden bıktığımı da söylemeliyim sanırım. sabahtan beri bilgisayar başında çeviri yapıyorum. gördüğüm muamele "sabahtan beri chat yapıyorsun" kahretsin ya...
2 sene önceki hayatımı şu an her şeyden çok özlüyorum.
yurtta harika arkadaşlarım vardı, çok sevdiğim ve beni çok seven bir sevgilim vardı, geziyodum, tozuyodum, dersleri hiç umursamamama rağmen geçiyodum, kısacası hayat bana güzeldi.
şimdi o seneden kalma nerdeyse hiç kimse yok.
yurttan kimseyle görüşmüyorum, sevgilim 8 ay önce beni terk etti, liseden arkadaşlarım bile artık bana yabancı oldular, okulda bir kaç sevdiğim arkadaşım dışında kimse yok.
ya şu an çok yalnızım, ya da 2 sene önce hiç yalnız kalmamışım, hep etrafımda birileri varmış.
ama her şeye rağmen ben düşüncelerimi pozitif tutmanın hayatımı büyük ölçüde etkilediğini bildiğim için, bu düşüncelerimi burada yazılı bırakıp, kafamdan sonsuza dek silicem.
ama en çok da eski sevgilimi özledim lan. of çok arayasım var, bi görüşelim len diyesim var, görüştüğümüzde ona sarılasım, öpesim var.
bitti bu kadar.
senin suratın varken yere tüküren odunlara iki defa kızıyorum.
bi uyumak istiyorum uyandığımda her şey yoluna girmiş olsun, istediklerimin hepsi gerçekleşmiş olsun. *
aslında türkiye ile çok ilgilenmiyorum bir fransızım ama açtığım bazı başlıklar ve entrylerim sözlükte bir şeyler yapma uğraşımdır.
Allah diyen hayvanlara rastlıyoruz. Şaşırmayın! Ben, 'Seni seviyorum' diyenine bile rastladım. *
yaklaşık 10 gündür kaçak elektrik kullanıyorum sözlük.