bugün

şimdiye kadar hırsızlık yapmadım dedikodu sevmem çekememezliğim yoktur. paragöz değilim. ama yinede kötü biri olduğumu düşünüyorum.
hatta bazen aşırı dürüst olmam sorun. fazla genişim galiba çok kişilikli olduğumdan şüpheleniyorum.
bazen namus bekçisi ahlak polisi bazen şırfıntı bazen herşeyden umutlu ve çok mutlu bazem tek gerçek ölüm tarzında umutsuz herşeyi en uçlarda yaşıyorum kötüysem çok kötüyüm iyiysem çok iyiyim ama orta yolu yok sınırları bilemediğimden mi acep.
Artık bir işaret olmalı ki yolumu bulabileyim.
cidden çok sevmiştim.
asi stayla dinliyorum.
Olay geçeli aylar olsa da, keşke görüşlerin farklı olsaydı be. Keşke bu kadar çabuk başından yollamasaydın da uğraşsaydım. Şu halinle gelsen kesinlikle kabul etmem de, bunlardan sıyrılmış bir halin yok mu? Keşke pürüzler bende olsa da bir şekilde halletsem fakat olaylar benden öte. Kendimi de anlamıyorum, o kadar terslendim, üzerine kezbanlık yedim yine de kafam orda. Paralel evren olayı gerçek olsa da orda daha olur halde olsan. Yada iyi olan herşeyini barındıran başka biri çıksa karşıma da uğruna uğraşacağım biri olsa. Reddediyor bünye başka türlü.
sabah esenler otogardan ulusoy'a bindim, ankara'ya gelmek için. tek başıma bir tek ben varmışım hissine kapıldım. baktım herkes camdan birilerine el sallıyor ama kim kime o belli değil. yalnız görünmemek için bende kalabalığa doğru el salladım.

amaç ne derseniz bilmiyorum amk. o ara onu yapmak geldi içimden, yaptım.

yarın psikiyatra gideyim mi acaba. şizofren olabilir miyim?
duyunca bir yaprağın bir dalı seçtiğini bahçemdeki ağaçlar ateşe dönüşüyor takılan her yüzüğün boynuma geçtiğini bilin artık aynalar; hücrelerim üşüyor...
anam beni durmadan evden kovuyor sözlük soruyorum sen niye diğer anneler gibi değilsin millet aman kızım evden kaçmasın diye ödü kopar sen niye böyle yapıyorsun diyorum.
hadi kötü insanların eline düşsem uyuşturucu bağımlısı olsam falan sen benden akıllısın birşey olmaz diyor.

katlanamıyormuş benim evde boş boş oturmama ya çalışacaksın masraflara ortak olacaksın yada gideceksin diyor.

çalışıp para kazandığımdada hep birşeylerden şikayetçi. bu seferde ben param varken evde durmak istemiyorum.

böyle bir paradoksun içindeyim işte 2 3 kere beni polis çağırıp evden attırttı 8 ay boyunca kayboldum ortadan
yalvardı yakardı tamam kovmayacam diye döndüm yine başladı yalnız kalmak istiyormuş.
falan filan vallaha bıktım ya evlenmekte istemiyorum erkek kahrı falanda çekemem yani.

doludan kaçarken yamura tutulmak falan olmaz.

bugüne kadar annemin başına dert açmış kişi değilim .

bu kadın benden ne istiyor anlamıyorum ki. sanki doğururken bana sordu.

hayır birde tek çocuğum yani üç beş tane olsa ne olacaktı acaba.
- inatçılığımdan nefret ediyorum, bazen kıl bir insan oluyorum.

- sinir hastasıyım, tedavi görmüyorum.

- çok az insan tarafından çok seviliyorum, çoğu insan benden nefret ediyor ve bunu biliyorum.

- kitaplarımı ödünç almak isteyen arkadaşlarıma veya yakınlarıma asla kitaplarımı vermiyorum. (çünkü ya geri gelmez ya da kitap harap olur.

- pastırmaya bayılıyorum fakat öğrencilikten maddi gücümüz yetmiyor.

- hayatımı bir içli köfteye benzetiyorum.

- amerikan futbolu oynarken kendimden geçiyorum ama kuralları bilmiyorum.

- ofsaytı bilmiyorum, çünkü olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Her gece ateşler içinde uyanıyorum, kalkıp bir bardak soğuk su arıyorum fakat yok. Soğuk suyu bitirip yerine koymayan aile ferdine şuradan bir sitem edeyim.

Soğuk suya ikame olarak iki önceki gece saat üç civarı kola içmiştim -evet-, bugün de domates yiyorum. Işbu entry domates yerken yazılmıştır.

Sonuç: soğuk suları yerine koyalım.
8.5 yıldır traş oluyorum ama hayatımda bu kadar pürüzsüz bir traş olmamıştım. yeminle buz pisti gibi kaygan suratım helal bana.
benim guvenimi yiktin.git.
beni sevmeye zorlandin.git.
ilk yagmurda birlikte islanamadik.git.
yerime kimi koyduysan onunla git.
gulumse'yemedik bir daha sirf bu yuzden git.
gitmek bile sana bakinca ozensin oyle git.
birbirimizi cok uzduk ama sen beni uzmekle de kalmadin beni yok saydin. bunu bile bile git.
işe ihtiyacım var mevcut işim yetmiyor var mı bildiğiniz günü birlik stand işi filan ?
o içine giren dışına çıkınca ben yine içine girmek isteyen adam olucam.
Kafa iznine ayrilacagim tekrar. hosca kal sevgili sozluk.
Daha henüz 35 yaş üstü tanıdık, akraba, eş dostun facebook paylaşımları ve mizah seviyeleri, o yaşta ben de buna mı dönüşeceğim diye korkutuyor beni.
insanların tepkisizliği beni çıldırtma noktasına getirdi artık.

otobüse biniyorsun mesela, kaçırmamak için koşmuşsun, beklediği için "teşekkür ederim" diyorsun. cevap yok, cevabı geçtim suratta tepki dahi yok.

markette kasadasın. "merhaba diyorsun" cevap yok. para alış verişinden sonra çıkarken "kolay gelsin" diyorsun yine tepki yok.

merdivenlerden iniyorsun. birisi siliyor merdivenleri. "kolay gelsin" diyorsun. cevap yok.

fırından ekmek alıyorsun. çıkarken yine bütün iyi niyetinle "kolay gelsin, iyi akşamlar" diyorsun. asla ama asla cevap yok.

ne günaydına cevap veren ne iyi akşamlara ne kolay gelsine cevap veren bir allahın kulu yok. neden yok? deliricem.

pazara gidiyorsun. işte orada cevap var. yarım kilo da alsan beş kilo da alsan aynı cevap. "bereket versin abla" "bereketini gör, hayırlı işler" bu kadar basit işte.

ama sonra kasaba giriyorsun yine cevap yok, fatura ödüyorsun yok, bankacılar zaten "neden geldin, allah belanı versin" tavırlarından asla taviz vermiyorlar. "geldik ama ayıp oldu, gelmeden bi arasa mıydık acaba?" diye düşündürüyorlar resmen insanı.

öyle binlerce lira harcayan bir insan değilim ama yine de yaptığım alış verişleri bölmeye çalışırım. bir gün bir dükkandan alıyorsam diğer gün bir başkasından alırım. ne bileyim bir sefer bir eczaneden ilaçlarımı aldıysam, bir dahaki sefere diğeri de kazansın diye düşünür bildiğin şehrin içinde tur atarım. ama artık bunu yapmıyorum. iki üç tane esnaf var güler yüzlü. hep onlara gidiyorum.

valla bıktım suratsızlıktan. güler yüzlü olmak tuhaf karşılanır olmuş memlekette.
Ne zaman minibüse binsem o çalan arabesk şarkıları beni mahvediyor. Kendimi acı çekerken yakalıyorum. Gözgöze geldiğim her dişiye aşık oluyorum dişi sinek bile olsa. Minibüsten inince herşey normale dönüyor gene.
endüstrileşen futbol yüzünden artık futboldan da tuttuğum takımdan da yavaş yavaş soğuyorum. artık daha mantıklı davranıyorum, davranacağım bu konuda. takımım kazanırsa sevinirim ancak yenilirse üzülmem. kazandığında sevinirsem vücut, mutluluk hormonu salgılıyor ancak yenildiğinde sinirlenirsem vücuda zarar. bundan sonra olabildiğinde pragmatik davranıp yalnızca bana yararlı olan davranışı sergileyeceğim bu konuda. takımın çok kötü oynasa da stada gidip destekliyorsun ve "1-0 olsun, bizim olsun." mantığıyla hareket ediyorsun. saçma değil mi? neden kendi kendimizi takımın kölesi yapıyoruz? estetik yönden zevk vermese de karşılaşmayı kazandığı için manevi yönden zevk verdiği için mi kötü oynayan takımımızı bile destekliyoruz?

ayrıca futbolcular ve teknik direktör, eşek yükü para kazanırken ve futbolu meslek dalı edinmişken onların başaramadığı bir şey için benim üzülmem çok saçma. bu yüzden bundan sonra stada gidip maç izlemem -ki ankara'da yalnızca iki maçına gittim galatasaray'ın-. kendi adıma konuşuyorum, hem hayırsız bir taraftar olup hem de tuttuğum takımdan çok şey bekliyorum, bekleyeceğim. ne forma alacağım ne de başka bir şey. bunu diğer taraftarlar yapsın, ben çıkarcı ve iki yüzlü olacağım bu konuda.

bir de futbolculara yüksek maaş verme dönemini kim başlattıysa allah onu bildiği gibi yapsın. milyon eurolar, dolarlar, liralar kazanırken kimse "kolay değil. sakatlık var, antrenman var, yolculuk var." demesin. diğer mesleklerin zorluğu yok mu? hem diğer meslektekiler o kadar yorulurken bunlar gibi milyon eurolar, dolarlar, liralar mı kazanıyor? bir futbolcu -kendi sosyal (maddi ve manevi) durumu gereği- kendini sıradan doktordan üstün görebilir ancak sakatlanıp da "iyileştirin beni, futbol yaşamım tehlikede!" dediğinde onu kurtaracak olan, bu iş için yıllarını vermiş doktordur ve bu çok adaletsizcedir. doktor, bu işe yıllarını vermese bu futbolcu denen bozuntu, belki de aç kalacak. acaba allah adaleti böyle mi sağlıyor? "birinde beyin var, diğerinde yok; birine doktorluk, diğerine futbolculuk yeteneği vereyim." mi diyor?

futbol, özünde zevk vermesi için oynanan bir oyundur ancak bu endüstrileşen futbol, her şeyi batırdı. futbolun ilk yılları ne güzeldir. gerçek futbol, profesyonelleşmemiş yani amatör olarak oynanan futboldur. yüksek gelir getirmez. takım ve taraftarları, bölgesel olduğu için futbolcular da taraftarlar da içtendir, birbirlerini tanırlar; çıkar ilişkisi pek yoktur. artık her şey para, para ve yine para. metin kurt'un güzel bir sözü var: "futbol borsada değil arsada güzel"

girdiyi de şenol güneş'in sözüyle bitireyim: "futbolu eskiden açlar oynar, zenginler izlerdi. şimdi zenginler oynuyor, açlar izliyor."
Saçlarımla ilgili ciddi Problemlerim var bugün gittiğimiz mağazanın güvenlik kamerasından tepemin iyice açıldığını gördüm o telaşla saçımı kabartıp açık yeri kapatmaya çalıştım ama oldumu bilmem. Takıntı halini aldı bu bir kız için ne kadar önemli saçları bilirsiniz. Çok seyrek ve ince telli olduğu için tepeme yapışıyo özgüven falan kalmadı resmen.
salağım ben insanlara güveniyorum.
herşeyim belirsizlik üzerine kurulu diplomam bile.
eski kız arkadaşımla bi kerecik olsun tekrar konuşmak istiyorum lan. biliyorum ona ne kadar sövdüysem ne kadar küfrettiysem bile bana bir çok şey kattığını ancak anlayabildim.
bugün başıma gelen olaya bak amk.

hani şu işyerlerinde, su içmek için konan zımbırtı var ya büromatik mi deniyor su sebili mi deniyor her neyse. arkadaş bunun önünde oturuyorken arkasından geçmek istedim ama ikisinin arasında sıkıştım. o esnada götümle sıcak su musluğuna basmışım. ulan götümde bir yangın var, panik oldum bildiğin. lan götü elektrik tesisatına mı soktum diye düşündüm bir an. sonra bir baktım götü haşlamışız.

ulan sakarlıkta level atladım yemin ediyorum.
Kafa yavaş yavaş geliyo tam da o yüzden yarramı yiyin niggalar.