bugün

seviyorum, özlüyorum, umutlanıyorum, filler oturuyor, umudum tükeniyor, seviyorum, toparlanıyorum, özlüyorum, seviyorum, sevdikçe özlüyorum özledikçe seviyorum. net olan tek şey var: seviyorum. özlüyorum da ama seviyorum. çok seviyorum çok..
bugün bandırma da sahilde geziyorum ve sevgilileri görüyorum ve üzülüyorum yanlış yapıyorlar.
3 gün sonra yanıma çikolatalarımı depolayıp depresyona gircem sözlük. Çarsamba günü çok önemli bi sınavım olduğu ve çalışmak zorunda olduğum için şu an giremiyorum. Amk okulu iç dünyama bile karışıyor.
ilkokul 2. Sinif ogrencisiyken serin bir yaz aksami annem babam kardesim ve ben sirinyer parkina gittik. Bir suru aile sabah sicaktan bunalip aksam parka gidiyor bizim gibi. Orada merdivenlerin yaninda kaykay ve paten pisti vardi. Hani iki tarafi yuksek duvarli u seklinde olan. Ben kayabiliyordum ama kardesim kayamiyordu daha 3 yasindaydi korkuyordu. Orada bir suru cocuk vardi sirayla kaymamiz gerekiyordu. Kardesimi aldim pistin tepesine cikardim. Ama bir turlu bize sira gelmiyordu. tas catlasin 4 e giden bi cocuk surekli kaykayiyla kayip duruyordu havali havali kimsenin sirasini dinlemiyordu. Hatta kardesimi pistten almam icin bana laf sokuyordu yanimdan gelip gecerken. Sonra ben de "kardesim de kayacak!" dedim. Sanki onun parki mina koyim. Evet sadece "kardesim de kayacak!" dedim ve "kizim seni alan yandi" dedi bana. Lan ne alakaysa artik sok oldum alaka aramaya basladi beynim yandi o sirada bu ne demek istiyor diye. Guya Laf etmisti iste. Cevap vermedim kardesimi de bir guzel kaydirdim.

Simdi eger bu sozlukte yazarsa veya bunu okuyorsa o cocuga sesleniyorum: hadi lan siktir ordan Amk mali!

icimde kalmis.
Malım, çok net malım. Hayatta bir sürü pişmanlığım var. Keşke tekrar o günlere dönsem dediğim çok zaman var. Malım... Geçmişten kopamıyorum. Geleceğimi düşünmek adına da zerre girişimim yok. Düzenli bir işim olmasa nerede akşam orada sabah yaşarım. Buraya nasıl geldim, neden buradayım bilmiyorum. Cebimde kaç para olduğunu bile bilmiyorum. Bu lanet şehirde arkadaşım diyebileceğim bir kişi bile yok. Eski arkadaşlarımı özlüyorum. işleri, hayalleri olmasa hepsini şu evde toplayıp sabah akşam çalışır bakarım onlara eski günlerdeki gibi bir parça ekmeği, sigaramızın son fırtını paylaşabileceğimizi bilsem.

Saçma bir oyunun içinde gibi hissediyorum. Neden çalıştığımı bilmiyor, yaptığım işi sorguluyorum. Bir insanın en büyük hedefi bütün insanlardan uzakta kendi yaptığı ama asla sahiplenmeyeceği ahşap bir evde yaşamak olabilir mi? Malım ben.

Bana göre insan sevdiği işi yapmamalı, insan kendi işini yapmalı. Koltuklar, paralar, markalar zerre sikimde değil. Ama insanlık olarak ilerlemek için çalışmamız lazım saçmalığına da zerre katılmıyorum. Öyle diyenlerin ağzına televizyon kumandasıyla vurasım geliyor. insanlık olarak daha ne kadar ilerleyeceğiz oğlum? Bütün nehirleri kirletene, bütün balıkları öldürene kadar mı? demir yığını fabrikaları görünce kusasım geliyor. "Ayılar, domuzlar şehre iniyor yeaaa" diye bağıran zihniyet, sen gelişe gelişe ayılara yatacak yer mi bıraktın? Elmaya bile etiket basan zihniyetin içinde yaşamak istemiyorum. 10 yıl önce soyulmuş patates alan anamız utanırken onu eve sokmaya şimdi hamburgercide benimki xl olsun diyen zihniyetten tiksiniyorum. Malım ben.

Bir tanrıya da inanmıyorum. Tanrı hiç olmadı. Hiç bir zaman da olmayacak. Tanrı korkakların sığınağıdır. Her insan tanrının varlığına kanıt olarak "ama bu dünyada yaptıklarımızın bir mükafatı olmalı" diye düşünüyor. Evet bu dünyada yaşadıklarınızın bir mükafatı var. ama sadece bu dünyada... annenizin yavrum diye sarması sizi mesela. Çocuğunuzun bir gülümsemesi. Veya sevdiğiniz kadının göğsüne sokulup uykunuza 5 dakika daha eklemeniz. Bunlar bu dünyanın cennet manzaraları. Cennete gideceğim diye ona buna para dağıtmak, sağa sola bağış yapmak sizce de ikiyüzlüce değil mi? Bunları sadece karşınızdakine değer verdiğiniz veya doğru olduğuna inandığınız için yapsanız daha güzel değil mi ulan. tanrı neden çocukların ölmesine müsaade ediyor? Tanrı neden kötülüğü yaratmış? bunları düşünüyorum hep. malım ben.

malım ben. Bu dünyaya ya bir eksiğim ya da bir fazla. malım ben. rakı sofrasında çay molaları veririm. malım ben. sadece mutsuz olduğumda içerim. içerim ama unutamam pişmanlıklarımı. malım. öğlen 11'den önce akşam 7'den sonra çamaşır makinesi çalıştırmam. Tabaktaki son meyveyi veya çerezi hep arkadaşıma bırakırım. asla yatağımda yatmam. çekyatı bile açmam. malım, çok net.
Dipten kum çıkartabiliyorum!
amına kodumun ankarasında boğuluyorum gün gectikçe, zaman gecmiyor.
whatsappdan yazsa da konuşsak.
Marketten pringles aldığım sırada, yaşlıca teyzenin biri bana evladım benim de çok canım çekiyor acaba çok tuzlu mu bu diye sordu bende evet teyzeciğim oldukça tuzlu, ne oldu sana yasak mı dedim, o da evet evladım neyse dedi o an kendimi bir garip hissettim, teyzeciğim olsun bi dene istersen deyip 3-4 tane uzattım, bir tanesinden ufacık bir ısırık alıp teşekkür etti akabinde sağlımı korumam gerektiğini söyledi. insanın canının çekipte yiyemediği bir şey olması oldukça kötü bir his olsa gerek.
Cuma dogum gunum ulan!
hayatta ettiğim en büyük yemin evladımın üzerine ettiğim yemindir, bir daha atılan mesaja cevap vermeyeceğim yemini.
bunu okumayacaksın biliyorum ama boşa bekliyorsun. yazmayacağım.
Ben her saniye düşünmekten yoruldum sen anla halimden. Hissiz diyorum sana hissediyomusun bilmiyorum. Dinlediğim her şarkıda hayalini kuruyorum adı üstünde hayal işte sadece uykumdan çalıp beni uçurumun kıyısına sürüklemeye yetiyor.
deger vermek diye birsey var ya o cok farkli birsey. sen istediğin kadar detgrr verdiğini soyle karsindakine bunu hissettiremiyorsan olay bitmistir, yalandir o.
bütün arkadaşlarım evlendi çocukları var, oysaki hepimiz 26 27 yaşındayız, evdemi kaldım yoksa normalmi benim bekar olmam. kıskanmıyorumda.
(bkz: fc basel) taraftarlarının tribün videolarını izledikçe "benim bu ülkede ne işim var amk" demekten kendimi alamıyorum. fc basel bu noktada aslında sadece bir vesile. ben aslında deliler gibi isviçre'yi özlüyorum ama geri dönebilmek adına da elden hiçbir şey gelmiyor.
hiç zaman yok ve benim epey bi zamana ihtiyacım var.
Hep böyle olmaz mı zaten.
sen benim yerimde olsan kendine güvenir miydin?
breaking bad ve game of thrones' in sadece birer bölümüne denk geldim. ilgimi çekmedi. bu yüzden de izlemiyorum. ancak izleyen ve sevenlere saygı duyuyorum.
yoruldum. ah sonunda itiraf edebildim.
sana git derken gitmeni istememiştim.
benden memmun degilsen gidersin demiştim sadece.
ama senin bana siktir git dediğinde gitmiyorum lan demiştim ya ben hani gururumu ayaklar altına alarak.
ben de senin öyle bir şeyler söylemeni istemiştin , gitmeni değil. ama gittin.
bu şarkı da cem adrian 'dan geceye gelsin.

http://www.youtube.com/watch?v=0MJbHq43_AE

yüzünde korkularla,
içinde çığlıklarla,
kalbinde simsiyahla,
nereye gidiyorsun ?

hep bu şarkılarla
kıymetsiz dualarla
utanmaz bir yağmurla
nereye gidiyorsun ?

çocuk, her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı.
çevir gökyüzüne başını, bakma arkana, daha sert basa basa daha güçlü, anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla.
gitmek yenilmek değildir kazanmak da, gitmek gitmektir işte hepsi bu.
Şu "piç erkek" diye tabir edilen bir erkek modeli var ya. Mıknatıs gibi kendime çekiyorum amk. Neden beni akıllısı bulmaz?
Bu saatte hillary clinton ın hayatını okuyacak ve bundan garip bir zevk alacak kadar boşlukta nasıl olabilirim?
Kafam çok karışık sözlük. Biri var ve ben onun ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum. Keşke gökten yardım inse.
Hayat öyle bir noktaya getirir ki insanı, eskiden “ hiç bitmesin ” dediğin günlere, keşke hiç yaşamasaydım dersin.