bugün

Lan sözlukte ziyaretciyken her gun bakardim bu basliga simdi hic ugramiyorum hatta sogudum hayat ne garip amk.
kendime güvenemediğim için, bütün vücuduma yayılan korkunç bir gerginlik hissiyle gelecek kaygısı yaşıyorum. biri bana umut versin hatta biri gelip zihnimi ele geçirsin, sıçıp batırdığım her şeyi düzeltsin ve sıçıp batırma dürtümü yok etsin diye neler verebileceğimi ciddi ciddi düşünüyorum, ama sonra kontrole tekrar geçtiğimde bu düzenlemelerin içine edeceğimden de son derece emin olarak kendi hayalimde bile umutsuzluğa kapılıyorum. hayal dünyasına tam geçiş yapmam yakındır gibi geliyor. delilik çizgisi belirsizleşiyor zaman zaman benim için ve artık onu geçmek fazla kolay görünmeye başladı. yoruldum ve işin daha vahim kısmı, kendimden yorulmuş olmam.
az önce izlediğim kim milyoner olmak ister yarışmasında pinokyo masalın sonunda idam edildiğini duydum. içime bir ağırlık çöktü. meğer sonunu değiştirmişler. orjinalinde idam ediliyormuş. pinokyo mu yalancı, insanlar mı?
unuttuğumu söylesem de aslında unutmadım.yalan söylüyorum sana
Harmanim.
Bu arada rica ederim.
Sanırım çok zor bir dönemden geçiyorum. Nedenini bilmiyorum ama sanki şu aralar hayatımdaki her şey ters gidiyor. Önceden dert etmediğim şeyler aylardır uykumu kaçırıyor. Para meselesi bir yandan dersler bir yandan çevremdeki sosyal ilişkilerim bir yandan sanki hepsi anlaşmışlar aynı anda bozulmuş gibiler. Her buldukları boşluğumda bana saldıran kurtlara benzetiyorum onları.

insanlardan bile soğumaya başladım. Herkesle tanışmaya hevesli kıpır kıpır neşeli çocuk kayboldu, yerine tanıdıklarına hatta sevdiklerine bile selam vermeyi çok gören huysuz bir ihtiyar geldi sanki.

Bunlardan hiç kimseye de bahsedemedim henüz. insanlar bu halimi bilsinler istemiyorum nedense. Onların yanında neşeli güler yüzlü olurken içimde çok büyük bunalımlarla savaşıyorum. Sonra bunu yaptığım için kendimi suçlu hissediyorum. Ama elimde değil. Ne gerçekten mutlu olabiliyorum ne de mutsuzluğumu insanlarla paylaşabiliyorum.

Eskiden beri böyleydim ben. Küçüklüğümden beri yani. bütün sorunlarımı kendim çözmeye çalıştım. Mizacım böyle. Kiminde başarılı oldum. Başaramadıklarımın üstünü örttüm. Hep böyle idare edebileceğimi düşünüyordum şu son bir kaç aya kadar. Yanılıyormuşum... Ama yakıştıramıyorum kendime bunu. Konduramıyorum dert dinleyen insanken dert anlatan olmayı.

Çok fazla git-gel yaşıyorum kendi içimde. Bazen bir an geliyor. sanki dünyanın hiçbir yerindeymişçesine değersiz hissediyorum kendimi. Ama bazen de dünyanın geri kalanı o kadar gereksiz geliyor ki anlatamam. Sanırım şu an hala iyi durumdayım çünkü bu git-gelleri fark edebiliyorum. Ama sonra ne olacak hiçbir fikrim yok.

Fazla hayal kuran bir insanım mesela. Etrafımdakiler gerçekçi olduğumu düşünür ama bilmedikleri tonlarca hayalim var. Hayallerimi birleştirsem çok daha yaşanılabilir bir dünya yaratabilirim.

Uyku problemim de bundan kaynaklanıyor. çünkü kendimle sadece geceleri baş başa kalabiliyorum. Düşündükçe düşünüyorum, kurdukça kuruyorum... Ertesi sabah uyanıp pencereden bakınca aynı yerde uyandığımı görmek umutsuzluğumu bir kat daha arttırıyor.

Asıl korkum ise günün birinde aklımı kaçırıp o hayal dünyası içinde kaybolmak. Şu aralar ciddi ciddi bunun olabileceğinden korkuyorum. Deli dediğimiz insanlar bizden ayrı bir gerçeklikte yaşıyorlar. Belki ben de onlardanım ve farkında değilim. ya da şu an farkındayım ama bir süre sonra bu durum bana normal gelmeye başlayacak. bilmiyorum...

Ölmekten çok korkuyorum bir de. intihar etmeyişimin sebebi ölüm korkusu ya da daha doğru bir deyişle ölümün ötesindeki bilinmezliğe duyduğum korku. Ne güzel söylemiş nazım hikmet, "Ne ölümden korkmak ayıp, Ne de düşünmek ölümü". Ben de tam olarak bu aralıktayım. %50 %50 bekliyorum bir tanesi %51 olsa her şey daha açık olacak gibi ama sınırda hissediyorum kendimi.

Bu yazdıklarımı okuyunca psikolojik destek almam gerektiğini düşündüm mesela. Ama tahminimce bana bir anti depresan verip yollayacaklar. Ayrıca yazdıklarıma şöyle bir bakınca fazla uzun yazdığımı fak ettim. silesim de yok gönderiyorum.
bu saatte üşenmedim makarna yaptım ve 3 tabak yedim. kendimden utanıyorum.

(bkz: öküz)
itiraf ediyorum;

Küçükken camilerden çok korkuyordum.Cami yanlarından geçemezdim.Görünce saklanırdım.
Regl olunca duygusala bağlamam ben yeaa diye hava atan ben. 3 gündür sebepsiz yere ağlıyorum. Birde su karın ağrısı yok mu. Allah belasını versin.
iki gecedir rüyamda ido tatlisesi görüyorum. sanırım guslün vakti geldi çocuklar.
itiraf ediyorum ortaokulda arkadaşımın kafasını yardığım için hiç pişman olmadım.
hayatım çok monotonlaştı sözlük sabah uzun süre düşündüm farklı hiç bir şey yapmıyorum, çok kötü durumdayım araba falan çarpsa, bankadayken soygun olsa, bindiğim uçağı kaçırsalar, yağmurlu havada yolda kalsam, evin çatısı uçsa, fidye için kaçırılsam, suçsuz yere mahkemeye çıksam macera işte diye sevinecek durumdayım. *
-pazar günü mu gideyim dedi sabah erkenden? Yoksa cumartesi aksamindan mi?
bu düşüncelerle işini yapmaya devam ederken altı yedi yaşlarında bir kız çocuğunun ekmek dolabını açtığını duydu. Dolabın kapısının sesi bir yana, kafasında ki düşünceler bir yana, derin dondurucu rezistansının sesi bir yana derken saatine bakma ihtiyacı duydu. Onu beş geçiyordu. Önünde ki çikolataları raflara yerleştirmeye yeni başlamışken kasadan gelen ses bütün dikkati dağıttı.
-abi üç ekmek alır misin.
Yavaş yavaş kasaya yöneldi ve az önce ekmek alan kızın masumiyetini giydiği pijamalarla gördü. Ne tatlı bir çocuktu öyle.
-günlerden cumartesi, okul tatil yatsana, sabahın köründe ne işin var dedi.
-abi annem uyandırdı git ekmek al diye.
-iki lira kırk kuruş.
Çocuğun verdiği kağıt beş liranın üstünü verirken çocuğa söyleyecekleri aklına geliyordu.
-sende paranın üstünü annene verme, hakkım de.
-öyle yapıyorum zaten abi, ama bu devran yine böyle gidiyor. Küçük olmak çok zor. Dedi çocuk.
Otomatik kapı kapanırken çocuğun arkasından bakakaldı. Vay be diye iç geçirdi. Kendisinin yıllarca tecrübe edindiği gerçekleri bir küçücük çocuk şimdiden anlamıştı. Demek ki altı yaşında ki bir çocuktan bile öğrenilecek şeyler vardı. Usulca yalnız bıraktığı çikolataların yanına giderken yeni bir müşterinin kapıdan girdiğini hissetti. Hava bulutluydu ve aralık ayının ilk günü yaşanıyordu...
ben mehdiyim
şarap şişelerini açmak için yanımda tirb.. neyse, şarap şişelerini hiç açamadım zaten. ıkınma benzeri sesler çıkararak açtım hep; uzun çabalar vermeden açtığım olmadı. ya mantarın yarısı içerde kaldı, ya götümden terleyerek açtım. konumuz bu değil. ben hiç bir şişeyi bitirmemiştim. çünkü keş değilim. keş gibi içmedim hiç. içki muhabbetin mezesidir dedim hep. konumuz bu da değil. ilk kez dün, evet bir şişe gitti. oturduğum yerde güzeldi dünyam. taa ki ilk şarkıyı söyleyene dek.

saat gecenin 1'i. öyle bir ses ki bu, kimse susun demiyor. bir şarkı bitiyor diğeri başlıyor. pencere de açık hani. net bir ses. kim ki diyorum içimden. hava soğuk bir de. konuya dön şarapçı! öyle bir ses ki işte, kadife desen değil, böööyle hani insan dinleniyor. koca yurtta kalıyorsun. üstelik karma yurt. kimseden de gık çıkmıyor lan, allah belanızı versin ben telefonla konuşsam şikayet edersiniz diyorum.

bir şarkı bitiyor diğeri başlıyor. bir nihavent makamından, bir sezen aksudan, bir cranberries'ten, bir ibrahim tatlıses'ten. evet, ibo'dan. ağlarsa anam ağlar ı bile söyledi şerefsiz. hepsi alakasız ama hepsi adamın taa... kimse de ne söylüyor bu mal demiyor. ne lan bu.

bir ara ağzımın açık olduğunu fark ettim. yanımda arkadaşım bana bakıyordu. kapattım ağzımı. alkışlamaya başladı. yan odalardan da alkış sesi. oha, dedim. o ben miydim?
hayır ben teşekkür ederim.
oturdum cicibebe yiyorum sözlük. sevincimi anlatamam.*
bundan sonra ki amacım hep eğlenmek ama samimiyetsiz tiplerle uğraşmak.
Dünya benim oyun bahçem. Ben nasıl istersem öyle oynar giderim.
Çok sıkıldım ağlamaktan, üzüntümü unutmak için uyumaktan.
gerek sözlükte olsun, gerek sanal alemde olsun 21 aralık muhabbetini anlayamamıştım, çokta merak etmiyordum. ben en uzun gece diye bir geyik dönüyor sanıyordum, ama maya takvim inancına göre kıyamet kopacakmış. şimdi o gün kıyamet kopmaz ise bu inanış bitecek mi, yoksa hala inanılmaya devam edilecek mi?
o kadar yalnızım ki android telefonda whatsapp yüklü değil sözlük. taşak geçiyorum gibi görülebilir ama 4 duvar hergün üstüme geliyor. konuşacak kimsem yok.

edit: kendime yeni facebook hesabı açıcam yeni foto çektirip onu koyayım profile diyorum fotoğrafımı çekecek kimse yok. o kadar amk.
abaza ile abazan arasındaki farkı öğrenemedim daha, bazen istem dışı abaza yazıyorum yanlış anlaşılıyor.
duygusal anlamda yalnızlığa o kadar alışmışım ki, birinden hoşlanacağım, aşık olacağım diye ödüm kopuyor. kendimi okuldan mezun olduktan sonraki yaşamımı planlamaya o kadar adapte etmişim ki, sanki birini sevsem veya ondan hoşlansam her şeyi mahvedecekmişim gibi hissediyorum, suçluluk duyuyorum. bunu nasıl aşacağımı bilmiyorum ve işin ilginç yani bu halimden çok memnunum.
d&ra gitmemeye yemin etmiştim.bugün gidip 100 milyonluk kitap dergi alışverişi yaptım.pişmanım lan şimdi.