bugün

bir insanın sadece isminin yazılı olduğu yere dakikalarca bakmak diye bir şey var, sadece ismine bakmak... neden bilmiyorum ama var işte!... yani ben bunu yapmış olabilirim!
olmayacak duaya yıllardır amin diyorum. evet bunu söylüyorum. ama, hala idrak edemedim olmayacağını.
itiraf ediyorum günlerdir mal gibiyim. her şey aynı , her şey eksik , her şey çok boktan .. yediklerim bile aynı tadı vermeye başladı. dün saçlarımı kör bi makasla budadım. ama depresyonum ufaktan yayılmaya başladı.. şimdi daha iyiyim..
itiraf ediyorum kız tavlama konusunda bilgim yoktu ,bana göre çok daha havalı güzel kızlar vardı onları tavlamak için bir internet sitesinden yardım aldım ve o sayede havalı kızları kendime aşık ettim .
Olayı internet sitesine kadar düşürdüm okudum o kadar yazıyı ama değdi.
Sözlük(ler)de yazmayı çok özledim ama okul başladı, zamanım yok be arkadaş!
"6.his" dedikleri nasıl bi şeyse artık o konuda aşmış durumdayım. belki de o yüzden tam olarak tanımlayamıyorum. insanlar hakkındaki ilk hislerimde kesinlikle yanılmıyorum mesela. kötü hissettiysem muhakkak bişey çıkıyor sonra ne kadar zaman geçerse geçsin. sanki ruhlarının röntgenini çekiyorum. bir çok rüyam aynen gerçekleşiyor.
iki yöneticiminde anasını götten sikmek istiyorum sözlük !
yolda bi hocayı gördüğüm zaman onu görmemiş gibi yapıp yanımdaki arkadaşımla gülüşmeye çalışıyorum. hatta ucu hafiften o hocaya deyen şeylerden bahsetmeye çalışıyorum. neyin peşindeyim bilmiyorum ama, iyi hissediyorum böyle yapınca. sonradan da o klişe laf geliyor, yanınızdan geçince
-iyi akşamlar hoçağm!
itiraf ediyorum: eksi oyları bol keseden vermeme rağmen, iş artı oya gelince elimi korkak alıştırıyorum. yahu elim gitmiyor. beğendiğim şeyler olmuyor mu? elbette oluyor, ama yok veremiyorum artıyı. zaten bir entry' i okurken yazanın şakirt olduğuna dair bir izlenime kapıldıysam anında basıyorum eksiyi götüne bunda hiç şaşma yok. aptalca entry' lere de tahammülüm yok mutlaka. ama artı oya gelince iş tıkanıyorum, ihmal ediyorum arkadaş. elim artı oya gitmiyor. eh işte bile vermek zul geliyor. sanki '' güzel yazmak zaten yazarların zorunluluğu, sorumluluğu, ne yani bir de ödüllendirecek miyim?'' diye mi düşünüyorum bilmem. bu küfrederek eksiyi basma durumu bir hastalık hali aldı bünyemde sanki. hatta şu an bir şakirt ,ya da laik farketmez, entry' sine denk gelsem de bassam eksiyi, rahatlasam diye geçiriyorum içimden. bir görev gibi adeta... neyse.
itiraf etmeliyim Steve Jobs'un ölümüne gerçekten üzüldüm.. Ve çok garip ki bunun haberini onun imal ettiği yarattığı bir cihazdan aldım..
itiraf etmeliyim Steve JOBS'UN S'sini bilmeyen adamların orda burda sosyal medyada steve jobs'un adını kullanarak ortama uyum sağlama yavşaklığından midem bulanıyor.
itiraf etmeliyim ki Steve Jobs'un ölümnden sonra elinde ne kaldığını cidden çok düşündüm bugün. Noldu yani o kadar çalıştı çabaladı mükemmel bir şirket mükemmel cihazlar kendisini seven milyonlar bıraktı demi.. Ama sonuçta öldü eli boş gitti kefenin de cebi yok.. Hayat kısa yarın ne olacağımız belli değil niye bu kadar yırtıyoruz kendimizi bu hayatta?..
ilk aşık olduğum çocuk müthiş derecede babama benziyordu.
cafe crown'a ''kafa kıran'' diyen bir babaannem var.
iradesiz, gerizekalı, düşünemeyen bi varlığım ben. amıma koyayım sözlükçüm çok afedersin.
nedendir bilmiyorum ama yıllardır izlemeyi ertelediğim forrest gumpı biraz önce izledim. güzel filmdi be sözlük. filmin üzerinden bu kadar yıl geçmişken gidip bi de altına yorum yapmak istemiyorum şimdi.
bu gece slow parçalar dinleyip ağlamak istiyorum. birçok şeyi özlüyorum. en çok ağlamayı. ağlamayalı neredeyse 3 yıldan fazla olacak.
serdar ortaç'a her vesile ile kaydırıyorum çeşitli mahfillerde ama ne yalan söyliyim ara sıra karabiberimi açıp izliyorum... klibi yani... zaman zaman eşlik bile ettiğim oluyor be peder... serdar kızın göbüşünden zeytin yiyiyor ben de monitörün başında yiyorum zeytini. bir nevi ayin gibi. ilkokul 3'ü hatırlıyorum bu şarkıyı duyunca, napiyim. ilkokul 3'ü, sınıfımızdaki aşık olduğum fatoşu, öğretmenin beni çarpım tablosunu saydırmakla tehdit ettiği günleri, beslenme çantamı, içi leş gibi su kokan mataramı, üzerinde warner bross karakterlerinin olduğu tasolarımı, sıra arkadaşım melih piçini... ohoo daha neleri neleri.. o kadarcık da olsun de mi peder, peder! peder? uyudun mu lan zangoç?
internette bir kızla tanıştım *. yazdım, öyle bir yazdım ki ama ne yazış... sonra bir de baktım bir numara yolladı, altında da bir not: ben travestiyim görüşmek istersen arayabilirsin. allah'ım görmez olaydım, yapmaz olaydım. olmayan uykum kaçtı. şimdi baştan tekrar dene başka birini bulmayı.
hayatımda(aklın başta olduğu dönemlerden öncesini saymazsak,çünkü hatırlamıyorum oraları) hiç ağlamadım.ne biliyim allah ağlatmasın.
bunun çaresi yok biliyorum, benim aptallığımın çaresi yok, zavallı kalbim; şuan ölseydim hayıflanmazdım, çaresi yok.
itiraf ediyorum bu başlığı açan yazarı kıskanıyorum her gün entry girilen bir başlığa sahip. satsa iyi para eder lan.
hala ehliyetimi kaptırdığım günü unutamıyorum.bok vardı sanki bişe olmaz sürerim dedim.al iste gör ebeninkini.
an itibariyle ev arkadaşım tuhaf hareketler sergilerken kafasını sert bir şekilde duvara çarptı.

ilk müdahelem netten bulduğum beynin sağ lobunu kullanma testini yapmak oldu.

küçükken ateşli hastalık geçirip ruhunda derin izler taşıyan o çocuk benim sanırım.
aşkım kabız mısın, hayır yani son 72 dakikadır wc'desin de, ondan dedim. yoksa hiç hiç hiç bir problema no.
elimde olmadan zaman zaman çok sertleşiyorum be sözlük. taş gibi bir kalbim var. ya güçlüyüm, ya da çok öküz. ya da çok alışmış acı çekmeye. ama en sevdiğim insanı da benim gibi sert zannediyorum. çok yükleniyorum ona. kalbini kırıp ağlatıyorum onu. en ufak bir tartışmamız bile çok üzüyor onu. hiç bir şekilde seni üzmek istemiyorum be koalam. ama yapamıyorum işte. yumuşak olamıyorum. anlayışlı olamıyorum. senin hakettiğin kadar iyi olamıyorum. çok isterdim senin istediğin gibi biri olmayı. senin hakettiğin.. ben ne adamım. ne anlayışlıyım. ne yumuşağım. ne de ne de biliyorsun be beni işte. olduğum gibiyim. saçma, ilginç, kaba, kötü. keşke kalbim biraz daha olsa yumuşak olsaydı. keşke sana da çok yakışacak yaraşacak biri olabilseydim. ama yok işte biliyorsun. neden seni hakeden birini bulmuyorsun ki ? ben seni haketmiyorum ki..
antidepresan kullanmana ve stresten bu kadar yıpranmana neden olan öküz olarak çok üzgün olduğumu, kendimden tiksindiğimi bilmeni istedim. seni bu denli üzdüğüm için kendimi en derin kuytulara bırakıyorum hep biliyor musun.. sadece acı çekebilmek için..