bugün

sözlüğü kız düşürüp zina yapmak için kullanıyorum maalesef.
aylardır diyordum konsere ihtiyacım var konsere ihtiyacım var diye.. sonunda konserler serisine başlangıç yaptım. çilekeş konserinden eve yeni geldim, o kadar kendimden geçtim, o kadar hissettim ki şarkıları, özellikle bu konseri... tüm gitar melodileri, baterinin her vuruşu içime o kadar işledi ki kafa sallamaktan, şarkıları bağır çağır söylemekten helak olmuş durumdayım sözlük. şu an sırtım ve boynum felç... ama olsun her saniyesine değdi...aylardır içimde birikmiş herşeyi o konser alanında bıraktım sanırım ve kesinlikle şimdi daha iyiyim... * * *

(bkz: istanbul üniversitesi bahar şenlikleri)
o başkasını sevsin istemiyorum, başkasının da onu sevmesini istemiyorum, ben de ondan başkasını sevmek istemiyorum. geriye kalan ihtimal neyse onu istiyorum işte. çok şey mi istiyorum.
herkese unuttum dedim ama unutamadım be sözlük.
bekar yaşamanın zorlukları , kadar evlilikten de korkuyorum.
Yahu tamam yüksek sadakatin birşey beceremeyeceği belliydi de ; o yunan şarkısı nedir ya ?
Nasıl bir zihniyet ona oy verdi ya anlamıyorum sözlük , ciddi ciddi düşünüyorum bulamıyorum.

He söyleyen velet acaip yakışıklı orası ayrı ama ; bu kadar da belli edilmezki haçlı ordusunun zaferi...
köydeyken iş başında muhtar yakaladı üstüne üstlük 150 lira da ceza yazdı.
gecenin bu saati olmuş nazım hikmet'in şiirlerini kendi sesinden dinliyorum.

yani o derece büyük bir hürriyet, o derece büyük bir efkar.

daha ne anlatılır ki.
hiç bir itirafta bulunacak kadar aciz olmadım.
Yüksek sadakat hakkında sözlüklerde yazılan sayfalarca hakareti okuduktan sonra, grup elemanları adına çok üzüldüm..
Dandik bir yarışma için ülkenin insanlarının sana bunca hakaret saydırması, sırt çevirmesi çok üzücü olsa gerek..
kafayı yemekteyim.
bu gece sikimsonik bir duygusallık bir arabesk merakı aldı başını gidiyor bende sözlük.
yalnızlıktan mı , yorgunluktan mı bilinmez melankolik takılıyorum bu gece.

boynum fena ağrıyor sözlük hep senin yüzünden kitledin yine gece gece.
kara murat benim.
tam unuttum derken, bir an telefonuma bir mesaj geliyor ve nasılsın diye soruyor... beni tekrar dağıtıp ortadan kayboluyor. sanırım hÂla aklımda ve hÂlada...
virgül tuşum kopuk olduğu için kısa entry ve başlık girmek için biryerlerimi yırtacam nerdeyse.

edit: gidip yaptırsana salak.
pisuara işedikten sonra, sifona basmıyorum. nasılsa benden sonra gelen basıyo.
hiç bu kadar kısa sürmemişti. bunu da yaşadım.
yoğun trafik ve park yasağı olan yerde, birini 5 - 10 dakika bekleyeceksem, trafik polisi görünce hemen uyarmasın veya insanlar küfür etmesin diye aracın kaputunu açıp, elimde plastik su şişesiyle aracın önünde, motor kısmına bakarak bekliyorum. araç hararet yapmış da mecburen kenara çekmişim gibi rol kesiyorum. surat böyle çaresiz, off napıcam ben dermişim gibi.
evet bunu yapıyorum. siz yapmayın ama. dediğimi yapın yaptığımı yapmayın. olur mu? *
klavyem ingilizce olmamasına rağmen ingilizce klavyeymiş gibi yazıyorum. yani soyle oluyor o da. evet tam olarak su sekilde iste. cok seksi gorunuyor ya, cok sevdim lan. keske onceden aklima gelseydi. zaten 20 yasima kadar internette takildim ve bircok degisik kalip, ne bileyim herseyi kullanmisimdir. yha dan tut harfleri buyutup kucultmeye kadar. neyse oyle iste, super duruyor lan.
Adana'da yaşayan yazarlara ihtiyacım var ; iş için...Ciddiyim ben...!

büdüt: Seri eksi oy veren ibne kesinlikle peşimde.Nereye gitsem peşimde.Gel lan Allahsız.
boynum fena ağrıyo sözlük... öyle böyle değil, başımı sola çeviremiyorum. ağrı değil aslında, kramp gibi bir şey... kafamı sol tarafa çevirmeye çalışınca dank diye tanımlayamadığım bir şey batmaya başlıyor damarlarıma, kanım çekiliyormuş hissine kapılıyorum. annem "damarlar üst üste binmiştir. yat dinlen biraz, geçer." dedi ama bu geçeceğe benzemiyor... annemin zorla krem sürüp tülbentle bağlaması da bir işe yaramadı... herhalde doktora gideceğim ama nasıl yürüyeceğimi bilmiyorum. yolda kafası sağa dönük birini gören her insanın içinden "aha mal, n'abıyo lan o öyle" gibi şeyler söyleyeceğini biliyorum.

şimdi bu sorun nasıl başladı onu da anlatayım... çantamı hazırlamış, kahvaltımın akabinde dershaneye doğru yol almak için kapıyı açmıştım. otobüsü kaçırmak istemediğimden acele ediyordum. eğilip paçalarımı düzelteyim dedim. neyse, eğildim ve kıvırdım paçalarımı. sonra ayağa kalktım ve soluma döndüm... ah o acıyı tam o anda hissettim. geçicidir sandım, bir şey söylemedim. ama o da ne? bildiğin çeviremiyordum başımı sola. yine geçer umuduyla çantamı da alıp çıktım dışarı. otobüs durağına geldim. olacak gibi değil, artık hareket ettirmediğim zamanlarda da hafif bir acı var ve git gide artıyor. zaten durağa doğru yürürken komşu teyzeyi gördüm, merhabalaştık. niye sağıma bakarak yürüdüğümü sordu, anlattım. neyse abi, dayanılacak gibi değil. kalktım geri döndüm eve. kendimi yatağa, abimin yanına attım ve hiç pozisyon değiştirmeden, aynı şekilde iki-üç saat kadar uyudum.

bu problemin sebebi büyük ihtimalle çok ters bir yatış stiline sahip olmam. ya hangi insan başını yastıktan ayırıp göğsüne kadar çekerek yatar.

not: bu kadar abartılacak bir şey değil ama şu anda can sıkıntısından yazdım. okula da gidemiyorum a.q.
müdürümün masasında çalışırken hapşurdum. ağzımı kapamamışım unutkanlık işte. * klavyesinin her tuşunda bir kayganlık hissedecek haliyle. dna falan araştırmasa bari.
o gün doğum günüydü. onun haberi olmadan kapısına gidip kapısının önüne bir çiçek ne bilim çikolatalı pasta falan bırakmak istedim... tek bir de not: ha 24 ha 25 ne farkeder ki. sen her yaşta güzelsin...
aşkın içine sığmaya çalışıyorum. anlayabilen?!... neyse!...
itiraf ediyorum;
hala sözlük mantığını anlayabilmiş değilim.