bugün

Görüyorsun işte
Salgın yokluğuna yakalandı şiir
Bir ayağı aksak bir kolu esrik dizelerin
Kırk derece ateşe düştü imgeler
Bakanı yok koruyanı kollayanı yok
Dört mevsim sensizlik dört yanımızda
Sokağımız çıkmaz yağmurumuz yağmaz
Bir mektup bile yazmaz kimseler

Yarım bardak suda koptu fırtınalarım
Tam da yarısında tökezledi sevda
Yokuşa düşen ayrılığın
Dudak ucuna sıkışmış bir tebessüm gibi
Nereye saklansam sırıtıyorum yüzünde
Kim alsın beni
Alsın da kim ne yapsın beni
Nereye sığar
kime ağır gelmez ki
sensizliğim

kaç ton yükü var kollarımda
yokluğunun
ayaklarıma dolanan pişmanlık çocukları
şekerle balonla kandırılacak yaşı geçti
fakat'larım çoğaldı
her cümlemim sonunda bir ünlem
yaşlanmak başka bir şey olmalı
benim yaşadığım
sensizlik

şimdi durup dururken
nerden aklına geldi ki
halimi hatırımı sormak
görüyorsun işte
Şiire benziyorum ben de
Biraz eksik biraz aksak. * *
katre katre birikir yüreğimde gözyaşı
öyle bir elem var ki içimde öyle bir acı
sorma dermanı yoktur bu sızının ne de bir ilacı

her gün doğacak güneş yine
parıltıları birikecek katre katre
dünya dönecek yine her saniye
bense bitkin,yorgun bir haldeyim biçare

yağmur yağınca damlalar öyle sert vurur ki toprağa
gözyaşlarım da öyle vurur yanaklarıma
hüzün mutluluğa düşman olunca
bana son sözlerini hatırla

şimdi yoksun hatıralarda
ne düşümde ne yarınlarımda
düşüyorsun katre katre o zifiri toprağa
ağlama sakın sesini duyan olmaz orada
unutma ey sevgili yalnız değilsin
bende varı o karanlık,kuytu toprakta
yanı başında...
karanlık dünyamıza bir mum yak
bir film dönsün gözlerimiz önünde
dönüp bir bak, beni son görüşünü
zihninde yalan, yanlış anımsayarak
cebimde durur duaları, solgun
mendilci çocuğun ve son nefer
düşene dek sonsuzlukta savaşarak

şimdi gül, gülüşünü özledim senin
en çok geceler boyu kulaklarımda
inleyen, durmaksızın duyduğum sesin
şimdi bir buruk tad dudaklarımda
uzak kalmış, soluk tenin

söz uçar, gün batar, saz susar
ten kokusu siner iliklerime kadar
yol biter, es girer o şarkının
nakaratında

şimdi bir mum yak, zifir ve katran
kokusunu sömürsün ömrümüzden arta kalan
sen konuş, ben dinleyim,
kan fışkırsın kulaklarımdan

yalan da olsa bir aydınlık sarsın
gecenin karanlığı, mumun ardında kalsın
sen sus, ben dinleyeyim nefesini
yanacaksa da ömrümüz
bir mum ışığı gibi yansın
efkar vakti

yokluğun acı kor kapandı yüzün
heryanım dopdolu kocaman hüzün
sözlerin bıçaktır acıttı sözün
belki görüşürüz seneye güzün.

anlatsam dinleyecek yok derdimi
senin gibi kimse bilmez halimi
sevme ne olur başka zalimi
gözlerinden akan yaşlar bitti mi

sensiz her gün haramdır bana
gülmek eğlenmek başka zamana
gel de bir ses ver allah aşkına
yandım kül oldum senin aşkına

yazmakla bitmiyor içimde sızı
sanki öldürecek gavurun kızı
artık asarım duvara dertli sazı
her gün özlüyorum o salak kızı.
kayıp

aştinin gelen yolcu katında unutulmuş bir valizin çaresizliği bendeki...

uzun ve henüz tükenmemiş bir seyehatin yorgunluğu üzerimde

ve içimde bir sürü kirli çamaşır.

biri alıp kayıp eşya bürosuna götürür belki...

unutulmuşluk değil asıl mesele,

bu terkedilmişlik canımı acıtır...


@serdarsl06 27/12/2011 05:25~
Vaktiniz varsa
modunuzdaysanız..
bakmadan geçmeyin..

http://www.facebook.com/erdemlicumleler
tanımadığım gece

yeryüzü anlamsız,
insanlar sessiz…
bilemediğim bir sevginin sonuydu.
şarkılarla daha da acı sensizlik,
şiirlerle daha bir sensiz,sensizliğim.
çiçekleri anlamadığım bir saatti,
kuşları sevmediğim artık,bir vakitti.
bir sonra beklemeyi öğrendim,
özlemeyi de…
özledim öğrendiğim kadar,
hiç böyle özlemeyi bilmemiştim ben.
sessizce dalmak hayallere görmediğim bir şeydi.
sensizlik kapıma geldiğinde,
tanımadığım geceydi.
ne kadar sonra gülmeyi öğrendim.
senden sonra ilk gülümsememdi.
hayata yeniden başla,
sıfırdan deniyordu,anlamıyordum.
senden sonra ilk gülümsemem,
seni unutmama yetmiyordu.
seni unutmak,yapamayacağım bir şeydi.
sensizlik kapıma vurduğunda,
tanımadığım geceydi

gece uykusu
mahvetme sevgileri

döneceksin arkana,geç olmuştur vakit,
bakacaksın resimlere,yok olmuştur sevgin,
dalacaksın hayallere,ağlayacaksın…
birgün sen de sevdiğini anlayacaksın..
taşacak öfken her söze,her lafa..
başka kimse istemeyecek,yalnızlık kokacaksın.
dünü unutup hep ileriye,
pişmanlığın engel,bakamayacaksın.
aşık olmayı basite vurduğun o an,
aşkı oyuncak sandığın o an,
gidiyorsun,farkında olmadığın bir boşluğa,
gidiyorsun,keşkelerin diyarına…
aşk uğrar belki sana yine,
bari anla hatanı,hatanı anla
tekrar mahvetme,
kendini,
ve inanmadığın vakt-i zamanında,
inananların sevgilerini…

gece uykusu
darüsselamda şahikayı,
göremeyen sancaksın;
sen ki sübli aşiyanı,
vakarımdan nasib alacaksın.
meraba
meraba olmalıydı

öyle

andaval gibi bakmamalıydı

şeytan görmüşe dönmemeliydi

dönmemeliydi işte

dönerdi çünkü yediği

yanında bi fırtlık ayranıyla

hoş gözükmüyordu aslında

gözükmüyordu işte

bi miraba diyebilirdi aslında

demezdi çünkü

ona göre hayat

bir dönerin son lokmasıyla

ayrandan son bi fırt almak gibiydi

ayran olmasa da olurdu

onun için to be or not to be ydi hayat

ama diyemedi hiç bir zaman

yutkundu başka lokma almayacağını bilerek

topladığı saçlarını açtı tekrardan

gözlerini öbertti hiç acımadan

baktı yine şeytan görmüş gibi

saçları gözünün önüne gelmiş bi no sınırdı gördüğü

düzeltemeden

cevdet ğanğa diyebilirdi o an

çok tedirgindi

o ise hala dönerine bakıyordu

bi dönere bi de no sınıra bakıyodu

anlam verememişti

dönere ayrı bakıyordu elemana ayrı

karşısındaki şişik turşularını ayırıyordu hoyratça

o ise saçlarıyla uğraşmamış direk yemeğe yumulmuş bir haldeyken

bir rüzgar esti ansızın

sınırlarla baş edemeyen bi rüzgardı bu

bahadırlara giden yol kadar kısaydı ekmekle arasındaki mesafe

ansızın katetti onu

hiç bir şey düşlemeden

ve kapı çalar

çalan kapı bilmez

kapının ardındakilerini

sormazlar hiç ayakkabı mı sen mi aldın diye

sorsalar da inanmazlar çünkü

inanmazlar işte

giden bir çift ayakkabıdır oysa

ayakkabıdır gözlerini öbertip bakan

o dur dönerinin hesabını yapan

o dur yemek yerken bağcıklarını toplayan

ah adidasım sen ne güzel ayakkabıydın öyle…

boşuna kafa yormayın anlayamazsınız.ultra sürrealist bir şiirdi bu kafamdan geçeni yazdım valla bak.tabi az bir şey çözebildiysen yaşanılan olayın etkisi de var hani.
DÜŞÜNÜYORUM BULAMıYORUM
MISRALAR YEDi KULAÇ
BiN FERSAH.
zora'ma

uzun zaman geçti biliyorum
eski bir aşktın sen
mavi gözlerin hayatımda gördüğüm en renkli balıkların yaşadığı okyanus

aklıma geldikçe deniz kabuklarına koşuyorum
sana vermiştim deniz kabuklarını, onların içinde de canlılar vardı
benim içimde sen olduğun kadar.

kolyeyi keşke ben taksaydım o süt beyaz boynuna
sahi saklıyorsundur belki
ben kaybettim senin hediyelerini gençliğime ver, ama pişmanım

elveda!
sevdiğimi söyleyemediğim
elini tutamadığım
milletini dinini soyadını bilmediğim
ama tertemiz kalbi olduğunu adım gibi bildiğim.
hayallerimde ve kalbimin bir köşesinde hep benlesin
hoşçakal.
akşamdı,
namussuz bir puslu akşam,
nasılda dağılmış bakışlar,
öylece aslan parçası duruşundan yağız bir delikanlının,
nasılda güzeldi elleri kızın,
sarmışken göğsünün üzerinden,
saçlarını dağıtırdı rüzgar bir o yana bir bu yana.
geçmezdi içinden sevda sözü,
ta ki hiç ummadığı titrek bir gecede düşen kelimeye kadar,
nasılda durup bakmıştı gözlerine,
sıcacıktı elleri,
kütür kütür atarken kalbi,
yürümeye başladı suskun.
soğuktu,
sertti rüzgar içini titreten,
derin bir sızısı kalmıştı üşüten,
nasılda vururdu sevdası gibi rüzgar,
gündü amansız seni sen eden.
sıcaktı,
yüreği değince kızın,
titrerdi delikanlı,
kaçırınca gözlerini uzaklara dökülürdü kelimeler içinden,
nasılda özlemiş nasılda beklemişti,
''gitme'' derdi ''özletme''
nasılda söylerdi.
susardı bazen öylece keskin,
geceydi,
soğuk bir kış gecesi,
kimse üşümüyordu,
nasıl bir geceydi katran simsiyah,
her kelimede hasreti kucaklıyordu,
çağırıyordu yalnızlığı bilinmezlikte,
sızlıyordu kelimeler mısralara dökülünce,
gece kırıntılarını çekiyordu üstüne
gülüşünde okunmazdı sevişler,
son kez birleştirdi dudaklarını bir daha öpmeyecek gibi,
akşamında başladı,
gecesinde bitti,
karanlıktı zifiri karanlık,
soğuktu kimse üşümüyordu,
gün yitti, gitti bitti...
bugün yine, yeniden baktım o güleç yüzüne

sanki korku vardı o şehvet dolu gözlerinde

bir sağa bir sola sonra tekrar sağa yöneldim

bulamadım sözlerini ne bugünde ne dünde

duymadım küfürlerini efendiliğine güvendim

giydim edep giysisini utanç ile direndim

dedim ki; ey aşk, sadece hep seni istedim

sustu aşk, yine ben sessizliğini dinledim

konuştu aşk, aşkımla seni yerle yeksan eyledim.
üsküdar vapurundaki kırmızı atkılı kadın
nereye dalmıştın öyle derin
soramadım, neydi adın

üsküdar vapurundaki kırmızı atkılı kadın
çok yakındık seninle
herkese uzaktı bakışların...

saipsiz
(02.01.2012 istanbuğulu)
ne değişti ki?
kar yağdığı için mi adı "kış" bu mevsimin?
gökyüzünde belirdiği için mi ay; gecedir yaşadığımız?
bir kaç damla alkol karıştığı için mi damarlarıma sarhoşum?
sensiz yapamadığım için midir bu bendeki hüznün adı "aşk"?
hayır...
sensizlikti; bu iliklerimi dondurup, mevsimimi kış yapan.
sensizlikti; güneşimi batırıp, zifiri karanlığa mahkum eden beni.
sensizlikti; yalpalamama neden olan.
sensizlikti "aşk".

ne değişti ki?
kaç kişinin kalbine dokunduğunda yandı elin?
kaç kişide üşüdü hislerin?
sende sevda denizlerinde boğulmadın mı?
düşürmediler mi gölge en güzel sevinçlerine?
pervasızca sürüklenmedin mi onca yelde?

ne değişti ki?
utanmadın mı yüzünün çizgilerinden ayna karşısında?
kızarmıyor mu artık baktığında çehren?
pencerende beklemedin mi giden onca kişinin ardından?
"cehennemin dibine" yolladıkların döndüler mi geri?
peki ya sen gidebildin mi peşlerinden?

çok şey değişmedi aslında.
akrep yelkovanla yol aldı hallice.
ocaktan aralığa iki-üç sefer değişti takvimlerin yaprağı,
iki-üç sefer de gördüm aynı mevsimi farklı zamanlarda.
sen de değişmişsin biraz.
değilsin anılarımızdaki gibi.
itiraf etmeliyim ki galiba her şey değişmiş.
ama birinden eminim değişmeyen;
sadece sensizliğin tadıydı aynı kalan.
sensizlikte..
uzun bir kimsesiz oluyor bakışlarım,
öylece derin bakıyor sessizliğe,
hani haykırsan duymaz,
boş bir alan, uzatsan ellerini dokunmaz kimseye,
sessiz bir nefes oluyor,
her seferinde bir daha almayacakmış gibi,
derin derin soluyorum seni..
rast gitmiyor işim,
terse dönmüş kaderim,
bozuk bir plak tekrarı dilimde ismin,
terk etmedi, sinmiş,
nasılda güzel kokuyor,
terk etmiyor son nefesin,
sarhoş bakışlarımda gizli,
kaç yıl geçti üzerinden,
terk-i diyar eyleyişin,
hangi ayın sonuydu,
hangi günün akşamı,
güneş yitirmişken sıcaklığını,
ısıt diye beklerken seni,
gittin..
kolay değildi,
gidişini seyretmek..
durdum,
belki bir iki sendeledim,
her bir adımında yüreğime attığın çentiği hissettim,
düşmedim...
ne güzelmiş sevgili,
ayakta kalmak,
ne güzelmiş sevgili,
iki ayrı uç noktada yaşarken düşlemek seni,
çok ta güzel öğrendim sevgili..
sevmek kimseyi öldürmüyormuş,
yaralayıp acı veriyormuş,
uzun bir hasret oluyormuş,
bir başkası gelip doldurmaya çalışıyormuş,
derin uzun bir sensizlik..
bir başka tene karşırken,
öpüşürken, sevişirken
düşünmemek seni,
çok güzel öğrendim sevgili,
terk etmeyi...
sendeki ışık yıldıza benzer,
yıldızdaki ışık bana benzer
ayna sana benzer,
aynadaki sen bana benzer
benzer yaprak sana,
yaprakdaki su damlası bana
gökkuşağı bana benzer,
gökkuşağındaki renkler sana,
deniz sana benzer,
dalga bana
mum bana benzer,
mumdaki ışık sana
yolculuk sana benzer,
hasret bana...
-erkekler de ağlarmış-*

gözlerim kapansada
kirpiklerim ağlarmış
bir damlacık olsa da
erkekler de ağlarmış

yüreği yanmasa da
cesareti bulsa da
kadınlar ağlasa da
erkekler de ağlarmış.
http://biravesigara.tumbl.../post/15314144537/tekolus

tekoluş

kapıyı açtı kadın
mutlu çıkardı botlarını
şemsiyesi vardı
sevgisini açtı kadın
mutlu çıkardı aşkını
güzel bir yüzü vardı
yatağı açtı kadın
sevdiği adama açtı
uyuyan bir adam vardı
dudaklarını açtı kadın
dudaklarını çıkardı adamın
en güzel uyanış vardı
düğmesini açtı kadın
kadınlığını çıkardı
güzel vücudu vardı
gözlerini açtı adam
sevdiği kadına açtı adam
erkekliğini çıkardı
sevdiği kadına doydu adam
(bkz: mehmet akifin atatürke yazdığı şiir)
yaşadığımı anlamadım hayatım boyunca,
artık gelsende fark etmez kanımca,
lüle lüle saçlarını savuran rüzgarın avucunda,
nihayet göründün yolun başında,
issız bir gece sen ve ben karşı karşıya,
ziyan ettim tüm ömrümü senin uğruna,
layık değilsin benim sevgime bunu unutma,
israrların anlamsız artık benim uğrumda,
kararsız cümleler dilinin ucunda.

Devoid of love.
Baş harflere dikkat.
ben kapattım tüm kalbimi,
sende kapat benim gibi,
sakla içindeki tüm sevgiyi,
benim sana sakladığım gibi...

devoid of love.
nasıl doldurdu isen masanın üstünü
bir eksik kalmış diktirmediğin büstünü**
----------
öyle
başka zaman olsa
vazgeçebilirdim belki de
ama özellikle son dönemlerde
seni düşünmekten başka işi olmayan
gereksiz bir adamım işte;
öyle.
ay severim yu ar ays,
bikaus onlar veri nays,
bir kerecik luk et mi,
ondan sonra forget mi...

by forkenartırigen