bugün

sabit hızla hareket eden ya da stabil olan sistemler dengededir. aslında dengenin en basit ve en uygun tanımı budur. anlaşılmasında bazı zorluklar çıkabilecek tek denge sistemi ise içerisinde nesnelerin değil de insanların bulunduğu sistemlerdir. dünya da bu sistemlerin en büyüğüdür.

bir tepkime reaksiyonu için yukarıda tanımlanan şekli ile dengelerin korunması makul görülsün ki zordur. aslında basit bir formül hatırlatması ile girenler eşittir çıkanlar diyebiliriz. bunun yanında, denge tepkimelerinde bazı katalizörler kullanılır. bu maddeler tepkimeyi hızlandırır, kuvvetlendirir hatta bazen inite eder. tepkime sonunda değişmeden çıkmaları da süperliklerinden gelir. çoğu tepkime sonucunda bir de tepkimeyi bozan, engelleyen, gerekli maddeleri absorbe eden, yanmayan, bozulmayan uyuz maddeler ortaya çıkar ki, bunlar inertlerdir. üstüne dünya yazılı bir kağıt yapıştırdığımız deneyde ise bunların hepsine tanık olmak mümkündür.

bir superman edası ile başka bir gezegenden gelmişcesine yozlaşma ve yabacılaşma eğilimli gösteren abd bizim en aranılan malzememizdir. her ne kadar girenler eşittir çıkanlar kuralına pek kulak asmasa da sistemin değişmez, daha doğrusu değiştirilemez maddesidir. hangi tepkime olursa olsun dünyadaki her olaya bir şekilde katalizör, inhibitör ya da inert madde olarak katılmasıyla bir jokerdir aslında. genetik dehanın bile açıklayamayacağı şekilde açlık çeken bu süper ülkenin süper dış politikası ise ayrı bir bağ oluşturmaktadır diğer ülkeler ile. "emilebilecek her şeyi önce emenden al sonra herkesin gözü önünde em" mantığı ile üzerinde yaşadığı gezegenin her kaynağına, her halkına, her anına, her olayına el atan bu acemi ülke sebepsiz savaşların da yaratıcısıdır.

dünyanın en basit ve en eski stratejilerini uygulayarak bugünkü duruma gelmeleri tabii ki takdire layıktır. yüzyıllardan bu yana bilinir ki bir sistemi çökertmenin, istediğini almanın en kısa ve rahat yolu sistemdekileri birbirine düşürerek kaosa sürüklemektir. amerikan rüyası edebiyatı ile odaya girip, hollywood kültürü ile yanaklarımızı okşayan ve en sonunda da emperyalist gerçeklikleri ile dudaklarımıza yapışan superman'i artık kimse durduramaz. o meşhur ve neden çıktığı meçhul lakırdıdır bizi paklayacak olan; tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak. hiç mi yardımı dokunmuyor peki superman'in dünyaya? hep biz filmlerini ağzı açık izlerken, r&b ile dans ederken, 3 günlük tarihlerindeki muhteşem kahramanlıklarını ezberlerken, mcdonald's'dan 9'lu mcnuggets alıp coca-cola ile öğütürken, levi's mağzasından en popüler american's billboard hit top 100 listesi parçaları eşliğinde amerikan dili ve edebiyatı bölümüne giden girlfriend(!) ya da boyfriend(!)'imiz ile birlikte alışveriş yaparken, onların futbolunu oyarken, onların sistemleri ile yaşarken, onların arabalarına binerken onlar sadece bizi düdüklüyorlar mı? hayır elbette... bu arada onlar çalışıyorlar. kendi gezegelerinde, yani dünyada daha ne kadar kalabileceklerini hesaplıyorlar. çünkü öpecek daha fazla yer kalmadığını biliyorlar. yarın bir gün hiç arkalarına bakmadan daha şimdiden bile milyonlarca kilometre uzaklıktaki gezegenlerde yaptıkları araştırmalar sonucunda yerleşecekleri yeni yerlere yelken açacaklar. bizler ise bir çöp gezegen olan dünyada kalıp el sallayacağız... bıraktıkları o güzel öpücük ile!
ingilizcesi için:

(bkz: super sucker usa)
(bkz: super emici guc selpak)
Emme denemelerini beyaz sarayda oval odada prova ettikten sonra dünyaya yayan devlet.