bugün

25 Ağustos 1876’da, Birleşik Krallık’ta varlıklı bir ailede doğup 17 Aralık 1928’de isviçre’de tiroit sorunları nedeniyle hayata gözlerini yuman ingiliz sosyal reformcu, eğitimci, hayırsever, sosyal aktivist ve ekonomist olan Eglantyne, birçok değerli “şapkasının” yanı sıra çocuk haklarıyla ilgilenenler için bir idol sayılıyor. Kendisi “Save the Children’ın” da kurucusu.

Eglantyne, 40’lı yaşlarının sonuna doğru, “çocuk hakları” alanına yönelir ve elinde kendi tasarladığı bir çocuk hakları belgesiyle istikametini Cenevre’ye çevirir.

1923 yılında açıklanan ve “Çocuk Hakları Beyannamesi” başlığını taşıyan beş maddelik bu kısacık belgede, çocukların haklarının tanınması ve uygulanmasında işbirliğinde bulunulmasını önemsediği uluslararası topluluğun görevlerini tane tane anlatır: Aç olan çocuğun beslenmesi, hasta olan çocuğun tedavi edilmesi, zekâ geriliği olan çocuğa yardım eli uzatılması, suça sürüklenen çocuğun sisteme geri kazandırılması, öksüz kalan çocuğa kol kanat gerilmesi gerekir.

Kısaca, çocuk hakları fikri evrenselleşir.

“Dünyadaki çocuklara asgari bir özen gösterilmelidir” ana fikrine dayanan bu Belge, 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından Çocuk Hakları Bildirgesi olarak kabul edilip 1989 yılında da çocuk haklarının yasal zemine kavuşturulmasında bir miat olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin ilham kaynağı olur.

Kraliçe II. Elizabeth ve Prens Philip'in tek kızı olan Prenses Anne’ın da 1970’lerin başında başkanlığını yürüttüğü Kuruluş, 1980’li yıllardan beri anne ve çocuk ölümlerini azaltmak için küresel bir seferberlik yürütüyor; bu konuda eğitim, önleme ve tedavi projeleri devam ediyor. Öyle ki, 1990-2011 arasında beş yaşından küçük çocuk ölümleri, 12 milyondan 7 milyonun altına indi.

Save the Children tarafından Afrika’da gıda kıtlığı çeken çocuklara besin yardımı yapılıyor; dünyada beş çocuktan birinin çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşadığı gerçeğinden hareketle, Suriye iç savaşında mağdur olan, yerlerinden edilen, mülteci olan çocuklar özelinde projeler yürütülüyor; Ebola salgınının, şiddetli depremlerin ve tsunamilerin mağduru olan çocukların “iyilik perisi” oluyor; çocuk yaşta evlilikler ve mültecilerin eğitimi alanlarında kampanyalar yürütüyor.

Anlamlı bir yaşamın temel ölçütü olan “toplumsal yarar” üretme hedefiyle çalışma yürüttükleri ülkelerin temel sorunlarına odaklanan Save the Children’ın 2013 yılından beri aktif olan Türkiye şubesi ise, Türkiye’nin Umut Nesli kampanyasıyla çocukları iklim krizi hakkında bilgilendiren bir kampanya yürütüyor; Kızılay ile işbirliği halinde afetlere hazırlık eğitimleri veriyor; istanbul’un Esenyurt semtinde ve Antakya’da çocuk koruma, akran zorbalığı, psiko-sosyal destek alanlarında proje yürütüyor.

görsel