bugün

türkiye'nin en büyük ayıplarından bir tanesidir. bu kişiler çocukluktan bu yana yalnızlığa mahkum edilmektedir. mahkumiyetleri ailede başlamaktadır. yazdıkları şiirler anne ve babası tarafından okunmaz, okudugu okullarda dergi çıkarılmaz, çıkarılsa bile okul yönetiminin gözetiminde çıkarılan klasik dergilerin ötesine geçmez.

akrabalarından tutun, mahalledeki komşu teyzeye kadar yaptığı işler boş işler olarak görülür. resim ciziyorsa eleştiriler, şiir yazıyorsa eleştiriler, hikaye yaziyorsa eleştiriler, karikatür ciziyorsa eleştiriler... bu böyle sürüp gider. eleştiri denildiğinde eserlerin niteliğine yapilan eleştiriler değil elbet...

yaptığı işe yapılan eleştirilerdir bunlar. cogunluga göre uğraş verdiği işler boş işlerdir. adam gibi sigortalı bir işe girip çalışılmalıdır ve hobi olarak isterse sanatla ilgilenmelidir bu gencimiz.

gerçekten yazık. imkanı olanlar bir şekilde muktedir oluyor ama ya imkanı olmayıp eserleri cekmecelerinde sıkışıp kalanlar ya onların köklü sıkıntıları, mutsuzlukları ne olacak?
türkiye'nin daha doğrusu türk insanının en büyük ayıplarından bir tanesidir. herkes "bana imkan vermediler" diye sızlanır. hepimizin çok parlak bir fikri mutlak suretle vardır. lakin unutulan gerçek, imkan verilebilen bir şey değildir, kişinin kendi elindedir, olanaksızlık yaratıcılığı tetikleyen en büyük unsurlardan biridir. unutulmaması gereken, imkan verilmez yaratılır!