bugün
- anın görüntüsü19
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı38
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel13
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır20
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt10
- uzağı göremeyen insan10
- istanbul suriyenin başkentidir9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım11
- boşuna yaşıyorum hissi19
- icardi1905 silik olsun kampanyası38
- kekeme olan biri doktor olurmu8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler9
- sözlük kızlarının don renkleri20
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı18
- akrep burcu8
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- evlilik17
- ali erbaş9
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu22
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
Güzel sanatlar fakültelerinin ikinci sınıflarında verilen derstir. bir sanatçının kullandığı öğelere, bunları kulanış biçimlerine göre ruh hali yorumlanır. geçmişinde yaşadıklarının sanatına ne gibi yansımalarda bulunduğu araştırılır.
sanatın tanımlarından olarak; insanın kendini anlatma yollarından biri şeklinde bir tanım yapmak mümkündür. ancak, bu tanımlama içinde yer alan kendi ne demektir. bunu tam olarak açıklayamıyoruz. yani, sanat eseri, insanın istekleri, hayalleri, duygularını mı dile getirir? eğer böyle ise, sanatın tarihsel gelişimi nasıl açıklanabilir? psikolojinin diliyle sorarsak, insanın, sanat eseri yaratmasını yöneten şey nedir? diye sorarak işe başlamamız gerekir.
sanatı psikolojik olarak ele almak eski bir eğilimdir, fakat bu eğilimi deneysel metotlara oturtan yaklaşımlar son yıllarda görülür. ilk defa, sanat eşyasının biçimini ve özünü tartışan yazar t.lipps (1851-1914)dir. kısa tarihi boyunca sanat psikolojisi, zamanla iki konu üzerinde yoğunlaşmıştır: 1)sanatçının psikolojisi ve 2) algılayanın psikolojisi.
psikoanalitik çalışmaları başlatan s.freud (1856-1939), ünlü sanatçıları, onların eserleri üzerinde tartışmalar yaparak inceler. psikoanalist görüş, izlenim, rüyalar, bilinç, fantazya, imajinasyon, dikkat problemleri üzerinde yoğunlaşır. duygu ve düşünce, saplantı gibi sorunlarla birlikte sanata eğilen bu akım, sanattaki üslûp sorunundan çok, bilinç altını açıklayan temalarla ilgilenir.
psikoanalist ekole göre, sanat eserinin; istekleri, hayalleri, bastırılmak istenen duyguları, bir başka plânda dile getirdiği düşünülmektedir. psikolojik verilerin, sanatçı hakkında bilgi verdikleri, sanat eserinin bildirisini açıklamaya yardım ettikleri bir gerçektir. ancak, sanat eserinin değeri ve tarihselliği bu yoldan açıklanabilir mi? bu sorun, tartışmaya değer bir konu olarak görülmektedir.
psikolojik yaklaşımın ikinci sorunu algı olayıdır. bu olayı başlı başına ele alan psikoloji alanı gestalt okulu olarak bilinmektedir. algılama işlemi, çevredeki eşya ve olayların bünyeleşmiş bütünler halinde kavranmasını sağlayan psikolojik bir olgudur. bununla, bir şeyi, bir nesneyi (rengini, hacmini, boyutlarını) duymaktan dolayı zihnimizde bir iz meydana gelir. sanatçının tabiatı anlamaktaki yeteneği, bilincindeki bazı tasarımların yerleşmesiyle gerçekleşir. özellikle plâstik sanatlarda görme, gözle bir şeylerin varlığını duyma, işin en önemli yanıdır. insan, estetik faaliyeti geliştikçe eşyalar, varlıklar ve simgeler dünyasında yaşamaya başlar. beş duyumdan biri olan gözün kapsadığı duyumlar aydınlık, karanlık, renkler, hacimler, biçimler, uzaklıklar gibi en temel kavramlarını, zihnin estetik perspektifi içine alır. bu kavramlardan oluşan bir konuyu, sanatçı kafasında oluşturamamışsa, yani sanatçı bir konuyu tam anlamıyla incelememişse, konuyu kâğıt üzerine ne kadar güzel çizerse çizsin, çizim göze ne kadar hoş görünürse görünsün, model sağlam algılanmadığından ortaya sağlıklı bir desen çıkmaz.
yaratıcılık, daha başlangıçta, sanat konusu olmazdan önce, insanoğlunun psişik yapısıyla gerçekleşen bir işlemdir. yalnız figürlü sanat konuları değil, en soyut yaratmalar bile, daha önce görüntüsü ve biçimleri mevcut olan malzemeye dayanmaktadır. seyircinin de algılama işlemi, çevredeki eşya ve olayların, bünyeleşmiş bütünler halinde kavranmasını sağlayan psikolojik bir olaydır. insan gözü çevresindeki olay ve eşyaları algılarken, her zaman fotoğraf makinesi gibi çalışmaz. özellikle büyük sanat eserleri; yalın bir uyarıcı olmaktan çok, karmaşık ve kavranması zor, değişik sembollerle zenginleştirilmiş ürünlerdir. eserde beliren kültür faktörünün ağırlığı, izleyici tarafından çözümlenirken; tabiattaki modele nelerin eklendiği, nelerin abartıldığı veya vurgulandığı dikkatle ele alınmalıdır. çünkü, eser, seyirci tarafından biçimi aracılığı ile algılanır. bu durumda, sanatçıyla seyirci arasındaki titreşimin açıklanabilmesi, bir bakıma, algılanmakta olan konu ile ona katılan kültürel unsurların belirleyiciliği arasındaki salınımda ve ilişkide düğümlenmektedir.
hangi çağda olursa olsun, sanatçı da, seyirci de bir görme ve idrak etme eylemine girer. bu bakımdan algı kavramı ve ona eklenen unsurlar, sanat psikolojisinin önemli sorunları arasındadır.
sanatı psikolojik olarak ele almak eski bir eğilimdir, fakat bu eğilimi deneysel metotlara oturtan yaklaşımlar son yıllarda görülür. ilk defa, sanat eşyasının biçimini ve özünü tartışan yazar t.lipps (1851-1914)dir. kısa tarihi boyunca sanat psikolojisi, zamanla iki konu üzerinde yoğunlaşmıştır: 1)sanatçının psikolojisi ve 2) algılayanın psikolojisi.
psikoanalitik çalışmaları başlatan s.freud (1856-1939), ünlü sanatçıları, onların eserleri üzerinde tartışmalar yaparak inceler. psikoanalist görüş, izlenim, rüyalar, bilinç, fantazya, imajinasyon, dikkat problemleri üzerinde yoğunlaşır. duygu ve düşünce, saplantı gibi sorunlarla birlikte sanata eğilen bu akım, sanattaki üslûp sorunundan çok, bilinç altını açıklayan temalarla ilgilenir.
psikoanalist ekole göre, sanat eserinin; istekleri, hayalleri, bastırılmak istenen duyguları, bir başka plânda dile getirdiği düşünülmektedir. psikolojik verilerin, sanatçı hakkında bilgi verdikleri, sanat eserinin bildirisini açıklamaya yardım ettikleri bir gerçektir. ancak, sanat eserinin değeri ve tarihselliği bu yoldan açıklanabilir mi? bu sorun, tartışmaya değer bir konu olarak görülmektedir.
psikolojik yaklaşımın ikinci sorunu algı olayıdır. bu olayı başlı başına ele alan psikoloji alanı gestalt okulu olarak bilinmektedir. algılama işlemi, çevredeki eşya ve olayların bünyeleşmiş bütünler halinde kavranmasını sağlayan psikolojik bir olgudur. bununla, bir şeyi, bir nesneyi (rengini, hacmini, boyutlarını) duymaktan dolayı zihnimizde bir iz meydana gelir. sanatçının tabiatı anlamaktaki yeteneği, bilincindeki bazı tasarımların yerleşmesiyle gerçekleşir. özellikle plâstik sanatlarda görme, gözle bir şeylerin varlığını duyma, işin en önemli yanıdır. insan, estetik faaliyeti geliştikçe eşyalar, varlıklar ve simgeler dünyasında yaşamaya başlar. beş duyumdan biri olan gözün kapsadığı duyumlar aydınlık, karanlık, renkler, hacimler, biçimler, uzaklıklar gibi en temel kavramlarını, zihnin estetik perspektifi içine alır. bu kavramlardan oluşan bir konuyu, sanatçı kafasında oluşturamamışsa, yani sanatçı bir konuyu tam anlamıyla incelememişse, konuyu kâğıt üzerine ne kadar güzel çizerse çizsin, çizim göze ne kadar hoş görünürse görünsün, model sağlam algılanmadığından ortaya sağlıklı bir desen çıkmaz.
yaratıcılık, daha başlangıçta, sanat konusu olmazdan önce, insanoğlunun psişik yapısıyla gerçekleşen bir işlemdir. yalnız figürlü sanat konuları değil, en soyut yaratmalar bile, daha önce görüntüsü ve biçimleri mevcut olan malzemeye dayanmaktadır. seyircinin de algılama işlemi, çevredeki eşya ve olayların, bünyeleşmiş bütünler halinde kavranmasını sağlayan psikolojik bir olaydır. insan gözü çevresindeki olay ve eşyaları algılarken, her zaman fotoğraf makinesi gibi çalışmaz. özellikle büyük sanat eserleri; yalın bir uyarıcı olmaktan çok, karmaşık ve kavranması zor, değişik sembollerle zenginleştirilmiş ürünlerdir. eserde beliren kültür faktörünün ağırlığı, izleyici tarafından çözümlenirken; tabiattaki modele nelerin eklendiği, nelerin abartıldığı veya vurgulandığı dikkatle ele alınmalıdır. çünkü, eser, seyirci tarafından biçimi aracılığı ile algılanır. bu durumda, sanatçıyla seyirci arasındaki titreşimin açıklanabilmesi, bir bakıma, algılanmakta olan konu ile ona katılan kültürel unsurların belirleyiciliği arasındaki salınımda ve ilişkide düğümlenmektedir.
hangi çağda olursa olsun, sanatçı da, seyirci de bir görme ve idrak etme eylemine girer. bu bakımdan algı kavramı ve ona eklenen unsurlar, sanat psikolojisinin önemli sorunları arasındadır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar