bugün

"jciiiiiiiiii..."

budur aslen. sonu gelmeyen, ömür törpüsü, çin işkencesi bir ses.
günlük vakitte bile dananılabilitesi olmayan bu ses, sabahın körü diye tabir edilen zaman aralığına programlanmıştır sanki.

başımdan geçen bir olayı anlatatım;

o gece çok yorgundum, ne akşam üstü halı saha maçı, ne de eve gelirken peşime takılan ve yaklaşık olarak 231 deniz mili beni kovalayan köpek balığı yormuştu beni. beni asıl yoran eve geldiğimde birden bire açılan tv'de yayında olan teketek programıydı. kahırlandım, kederlendim.. mutfaktan getirdiğim bir ufak su bile beni kesmemişti. yaklaşık olarak 23,2 saniye izlediğim fatih altaylı beyin hücrelerimin bir bölümünü kaybetmeme ve olduğum yere yığılmama sebep olmuştu.

salonda halı üzerinde ve o yorgunlukta uyurken işte o ses cereyan etti;
"jciiiii.."

yerden doğrulduğum gibi mutfağa sakladığım dede yadigarı, çifteliyi sol elimle kapıp sağ elime doğru atarken aklımdan sadece, sol ayağını yok etmek geçiyor olsa da, kan kaybından öleceğini düşündükçe önce kafasına bir atış yapmalıyım diyordum içimden. dış kapıyı arkadan çekerken göz göze geldiğim demir kesen bireye yönelik, el hareketlerimle desteklediğim ardı arkadı kesilmeyen nacizane küfürlerimi savuruyor, namluyla maktülün göz göze gelmesine şahit oluyordum, adeta romantik bir akşam yemeği gibi.

bu akşam yemeğini diğerlerinden ayıran tek yanı, kırmızı rengin gerçeğin ta kendisi, kanlarla meydana gelmesiydi, yüzümü kaplayan sıcak sıvı örtüyü, çifteliyi tuttuğum sağ elimle silmeye çalışsamda, bana getirdiği rahatlama hissi ve haz unutulmazdı.

karşımdaki adamın parçalanmış kafatası bana, yok oluşun ne kadar yakın olduğunu fısıldıyordu usulca..
bu sabah 6 gibi uyumuş olmama aldırmadan 8 gibi kulaklarımda çınlamaya başlayan sestir.
balkonuna parmaklık yaptıran komşunun sabah erkenden çağırdığı ustaların spiralle kestiği profillerden çıkan sestir. halbuki ne güzeldir sabah sabah kıvılcım gösterisi yapmaktadır bu ustalar, aynı havai fişek gibi...

Kafayı dinlemek için ya ortamdan kaçınız ya da ustaların çay molasını bekleyiniz...
para kazanmak icin erken saatte tulumunu giymis iscinin emek sesi.
emek, ne guzek bir sestir.
bende diş gıcırtısı acısı veren sestir.
öyle bir azaptır ki, bir an cehennemde uyandığınızı sanarsınız.
acı, bir kulağınızdan girip diğer kulağınızdan çıkan sıcak bir demir gibi. izdırap dolu dakikalar sizin için saatler olur. yatağınız fırtınada alabora olan bir gemi gibi sallanmaya, düşleriniz bir bir denize saçılmaya başlar.
aklınızdan geçen tek şey vardır;
kan kokusu!
solumak istersiniz, ciğerleriniz o apartman sakininin kanının kokusuyla bayram etmelitir.
ellerinizden damlayan kanlar, koridorun belli bölgelerinde küçük gölcükler oluşturmalı, yere düşen damlaların sesiyle orkestraya eşlik etmelisinizdir. korkusuz, amansız bir katil olmak için bu ses yeterlidir. kendini bilmez bir komşu, bu tür aktivitelerden uzaklaşmalıdır artık.
biz onu rahatsız etmedik, biz onun kızına bakmadık, biz birşey yapmadık be usta.
uyuduk sadece, umarsızca uyuduk...
(bkz: çok güzel hareketler bunlar).
evin etrafında mantar gibi çıkan ve hızla büyüyen inşaatlardan oluşan ses.
artık o kadar alıştık ki bu sese sessiz bi yerde uyuyamaz olduk.