bugün

nevizaade gecelerii'nin arkadaşına hala gülüyorum sözlük, öl öl güldüm.
şimdi şöyle bir durum var: ben izlediğim filmi ya da dinlediğim şarkıyı hatırlamıyorum. çok teletubbies izlemekten mi (evet torrentten binbir yolla bulup ilk sezondan izlemeye başladım) yoksa uyumaktan mı (ortalama 11 saat uyuyorum) bilmiyorum ama, durum böyle yani.

mesela secretariat ı izledim, üzerinden 3 saat geçti daha önceden izlediğimi fark ettim. the fountain de öyle mesela, izledim yine -yani şimdi bitmesine 20 dakika kaldı- daha önceden aynı filmi 2 defa izlediğimi fark ettim.

chroma key in graveyard mountain home albümü çok güzel derken buldum kendimi geçen de. tabi sonra 3-4 yıldır albümü bildiğimi sonradan hatırladım, yaklaşık 1 hafta sonra.

böyle bişey yoktu yani bu sıralar oldu. [caps lock] aşık mı oldum naptım ya!!111!!1 [/caps lock]

bi de caps lock u öyle köşeli paranteze almayı falan abimden öğrendim. bildiğimden değil.

ya da gerizekalıyım.
bence hayatın draması rondonun kremasını siker. kimse kusura bakmasın.
ilk vizeler sonucunda geçer notumun olmaması çok kötü sözlük.
işin kötüsü, statik isimli dersi veremessem 1 sene kafadan uzuyor.
çok sıkıntılıyım sözlük, çok...
Korkuyorum, günün birinde hastane morgundaki buzluğun içerisindeki kadavra olmaktan.

beyin büyüklüğünün zekanın yüksekliği ile orantılı olduğunu söylüyor bazı bilim adamları yazdıkları makalelerde. örnek olarak da günümüz insanının yani homo sapienslerin beyninin bir şenpanzenin beyninden üç kat daha büyük olduğunu gösteriyorlar.

saçma, eğer bilim adamları bu konuda haklı olsalardı balinalar insanlardan daha zeki olurlardı. ben hiçbir balinayı f-16 kullanırken, nükleer araştırmalar yaparken ya da bir savaş gemisinin dümenini çevirirken görmedim.

ve evet korkuyorum, günün birinde toprağın metrelerce altında fosilleşmiş halde bulunan bir homo sapiens olmaktan...
eşşek kadar oldum ama, keşke babam yine o totolardan * alsa, içinden oyuncak çıksa ben de, o oyuncağı yapsam, mutlu olsam.
sırf su çaydanlık şakası yuzunden babamın kultablasını kafama yedim.
rahat dursana amık babaya yapılır mı o şaka?
o kadar becerikliyim ki işaret parmaklarımı tel zımbayı kontrol ederken birbirine zımbalamışlığım var.
sevmiyor işte sözlük. imkanı da zamanı da varken gelmiyorsa vardır bir sevgisizlik.
kadına bayan diyorum (bkz: hala kadın yerine bayan diyen zihniyet)
yakın mesafeye giderken taksiye bindigimde çok tedirgin oluyorum sözlük.böyle bi eziklik oluyo ıcımde taksıcıye " ee şey küçükyalıya gidebilir miyiz " derken o kadar korkuyorm ki yakın olduğu için laf edikcek diye.öyle işte
ağlamak için saatlerdir anathema dinliyorum. ağlayamıyorum sadece ruhum git gide can çekişiyor. ben ağlamayı beceremiyorum.
bugün bisikletli iki turist yanımdan geçerken biri pişmiş kelle gibi gülümsedi, torosların eteğinde; akşam sahilde yürürken tekrar aynı sahneyi yaşadım. yer, zaman farklı ama icraat aynı. böylesi yakınötesi dejavu hayatımda ilk defa oldu. hafif tırstım ama her işte bir hayır vardır. erecekmiyim yoksa, derin meraklardayım.
böyle itiraf mı olur demeyin, birine söylemek ya da bir yere yazmak zorundaydım, hiç değilse birileri görsün istedim: Moralim bir hayli yerinde sözlük ve kolay kolay da bozulmayacak gibi! Sanırım emeklerimin meyvelerini topluyorum, hasat zamanı anlayacağın. Güzel, gerçekten güzel...
sacmalamaya,üzülmeye devam edıyorum... akıllanmıyorum, değişmiyorum. yakın çevremden nefret edıyorum, kimseye tahammül edemıyorum. dost ayağına en çok canımı yakanlardan iğrenıyorum. yalan söyleyenlere ve inandığımı sananlara "şerefsizsiniz lan yeter" diyip siktiri basmak istiyorum. telefonumu değiştirip herkesi silip, yeni bir liste oluşturmak istiyorum. annemi istiyorum, onunla uyumak istiyorum, sarılıp ağlamak istiyorum, ona: "anne insanlar çok fenaymış, iyi ol, dürüst ol, doğru ol diye beni büyütürken neden çakal ol, herkesi kullan, umursamaz ol demedin niye onları da öğretmedin" demek istiyorum.
sonra babama dönüp: "baba senin gibi biriyle yapamadım, seninle de yapamıyoruz ama seni sevdiğim gibi sevdim onu da, olmadı peki ben kiminle yapıcam baba söyle" demek istiyorum. ona da sarılıp ağlamak istiyorum. sonra bu odada ki herşeyi yakıp, cıkıp gitmek istiyorum bir bilinmeze doğru! evet itirafım bir değil birçok...

(bkz: sandığım hazır)
aynı tarih hocasının yaptığı gibi fikirleri ters düşen insanların sorgulamadan verdiği eksiler sinirimi bozuyor. daha fazla entry girmeyeceğim sözlük.
itiraf ediyorum, çok alındım, çıkıyorum.
sözlük yazarlarının itirafları başlığına itiraf yazarken çoğu insan artı oy bekliyor ve bu fena halde sinirlerimi bozuyor... karma arttırmak için itiraf kasanları bile gördük...
aptalım ben sözlük... Üzüntüden, aşktan hastanelik olacak kadar aptalım....
dün Bursa Atatürk Stadyumunun oradan arabayla geçiyoruz. stadyumda 23 Nisan gösterileri olduğundan o klasik şarkı " bir başkadır benim memleketim " kulağıma çalınıyor .. ve ben her bu şarkıyı yıllarca duymama rağmen dün gene belli etmeden doldu gözlerim. seviyorum ya.
uyku düzenimi fena hiç ettim...psikolojimi s.kesim var, o derece yani...gece bir türlü uykuya dalamıyor, sabaha karşı es kaza tam dalıvermişken, ecinni gibi sabahım köründe niyeyse bok yemeye uyanıyorum.sonrasında gün boyu yorgun,uyuklama halleriyle geçmesinden bıktım. eve dönme vakitleri de gelse, artık bi gelse. akşam olsa da yatsak.belki uyurdum...
- isim-sıfat tamlaması şeklindeki cümlelerin yerlerini değiştirerek söylediğim oluyor. mesela; tırnak makası - makas tırnağı gibi. bu haftada en az bir kez olur.

- bugün karmam 300 küsürse, bunun yarısını (#9814883) no.lu entrye borçluyum. sanırım 250-300 kez falan oylandı.

- vatan-millet duygularım neredeyse kalmadı. çoğu kez kendimi tam anlamıyla dünya vatandaşı gibi hissediyorum.

- uçan araba, ışınlanma gibi fantastik buluşlar içindeki favorim zaman makinesi. hatta bu konu hakkında kabaca; 'dünyadaki bütün bilim adamları örgütlense, tek yumruk olsa keşke' şeklinde bir düşüncem var.

- ''2012'de mayalar'ın haklı çıkmasını ister misin?'' diye sorsalar, bir saniye düşünmeden 'evet' derim.

- rakı'yı sevmiyorum. fazla kaçırınca ertesi gün tam anlamıyla geçmek bilmiyor. (baş ağrısı, mide bulantısı çok fazla).

- ekşi sözlük'te yazmayı çok isterdim. aslında 3 yıl kadar önce kaydolmuştum. burada olduğu gibi, orada da ilk önce 10 tane entry girdim(tabi bu entryler sadece moderatörlerce görülebiliyor). sonra yazılanları oylamaya başladım falan, ciddi ciddi upuzun entryleri okuyup oyladım. 3-4 ay bu böyle devam etti. sonra sıkılıp çıktım. çok seçiciler. olaya benim gözümden bakmadığımızda bu çok iyi bir şey tabii.

- uludağ sözlük'e ilk kayıt günümden 3-4 gün sonra yazarlığım kabul edildi. ciddi anlamda şaşırmıştım. hatta apışıp kalmıştım.*

- yolda yürürken karşıdan tanıdık ama pek samimi olmadığım birisini görmekten nefret ediyorum. hele ki bu bir akrabaysa ve senden yaşça büyükse daha fena. 'naber? -iyi, senden? -iyi' ritüelinden sonrası çoğu kez saçma oluyor.

- duygularımı ifade etme özürlüyüm. karşımdakini kötü yönde etkilememek ve kendimden ödün vermemek adına çoğu kez içimden gelenleri arka planda tutuyorum.

- telefonuma operatörümden kampanya mesajı geldiğinde mesajın tamamını bile okumadan kapatıyorum. geçenlerde baktım da; bir keresinde o gün avealı olmamın yıldönümüymüş(ya da ona benzer bir şey) ve adamlar bana o gün boyunca bedava konuşma hakkı verdiklerini söyleyen bir mesaj atmışlar. onun dışında pek bir şey kaçırmamışım.

- artık futbola pek ilgi duymuyorum. ergen olduğum zamanlar bir futbol delisiydim diyebilirim. 14-15 yaşlarındayken, 20-30 yaşlarındaki futbolcuları hayranlıkla izliyordum. yaşça benden büyüklerdi, onlar gibi olma hayalleri kuruyordum falan... güzel şeyler bunlar. sonra onlarla aynı yaş grubuna girdim ve işin büyüsü bozuldu. yani düşünüyorum da; 'ben şimdi hayatımı kazanmaya çabalıyorum, onlar güle oynaya para içinde yüzüyorlar, şan şöhret cabası' gibi su götürmez bir gerçek var ortada. artık futbolu sevmememin nedeni kıskançlık sanırım.

- iki saat boyunca aynı şarkıyı dinlediğim olur.

- bunu yazıp-yazmamakta çok kararsız kaldığımı belirtmekle birlikte, güneş gözlüğü takmış bütün kadınların sürekli bana baktıklarını, beni kestiklerini düşünüyorum. o siyah camların altındaki gözlerin nereye baktığını bilmiyorum tabii, sadece gereksiz bir hissiyat. artık megaloman mı diyeyim, sapık mı diyeyim böyle de bir yönüm var işte.
bu ara hiç ders çalışamıyorum sözlük. özellikle dün hiç çalışamadım ve bugün bayağı bir ders çalışıp açıkları kapatmam gerekecek. seviyorum be sözlük. içim o kadar dolmuş ki onunla, cuma gün okulda nefes almakta zorlanıyordum. hayatımı düzene sokamıyorum ve eğer düzene sokamazsam kaybeden tarafa geçmiş olacam. en kötüsü de ne biliyor musun, ben onu her gün düşünmemeye ve aklımdan çıkarmaya çalışırken onun aklına hiçbir zaman gelmemek.

aynen senin de yazdığın gibi ece: burası bahtsız bedeviler kulübü, bize hep çölde kutup ayıları denk gelir, biz hep kısa çöpü çekeriz, o da sırtımızdan şeker bi yerimize monte olur.

bir de bunu yazmıştın tabi: durak dıyınce aklıma bugün sabahtan akşama kadar facebookta olma gafletınde bulunduğum ve her şeyı okuduğum ıcın hemen bunu buraya yapıştırmak ıstedım, neden hayatında biri yok diye soranlara:
hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya; on dakika, onbeş dakika, yirmi dakika beklersiniz gelmez. bu arada başka alternatiflerde
geçer ama binmezsiniz. ne de olsa "beklemişsinizdir o kadar" boşa gitsin istemezsiniz. sormayın artık bana. herhangi biriyle değil, beklediğime “değecek” olanla devam etmeliyim bu yola. durakta yaşlanmak olsa da işin ucunda. biz bu duraktan gıdıklı ayrılırz o ayrı:p

bu duruma göre şu 5 yıllık ilişkinin doğru otobüs olduğunu iddia ediyorsun. sence hiç fotoğrafınızın olmaması ve ilişki durumunu bu kadar gizli devam ettirmen de mi doğru otobüs olduğunu gösteriyor? yanlış otobüstesin ve yol yakınken inmezsen ikimiz de farklı duraklarda inicez ve farklı otobüslere binicez haberin yok!!!
içimden hiçbir çalışma yapmak gelmediği için 3 senedir yüksek lisans tezimle ugrasıyorum. arada okuldan atıldım zamanında bitiremedim diye ama bititecem deyip geri döndüm. yine içimden birşey yapmak gelmiyor.
bazen kendi kendime konuşuyorum. paylaşacak kimse bulamıyor insan bazen etrafında. ha bir de herşeyi de paylaşamıyor. aynanın karşısına geçip sanki başka biriyle konuşur gibi kendime birşeyler anlatıyorum. çoğu gülünç... ağlayacak halime gülüyorum aynada kendime! ya da ikna etmeye çalışıyorum telkinler veriyorum.bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyor. ama teselli yok. teselli çok kıymetli bir hediye sözle olacak birşey değil. elle tutmak gözle görmek gerek ki gerçek teselli olsun. sanırım henüz bunu haketmedim. sonra acıyorum kendime saf yerine koyuyorum. sonrada aklıyorum. kendime hata yapma payı tanıyorum bir kez daha. hem insanın kendisiyle konuşması günah mıdır? bilinmez. boşa vakit harcamanın israf olduğu kesin. ve ayıptır kul nazarında. kendi kendine konuşmak. kimseye anlatamayacağı türden düşünceler, yaşanmışlıklar ya da yaşanmamışlıkları insanın kendine anlatması rüzgara tükürmek gibi. içindekileri yine kendine dökmek ah ne kadar saçma ve gerçek! ve değiştiremeyeceği gerçekleri kılı kırk yararcasına hala düşünüyor olmakta...
leman'ın önünden her geçtiğimde düşünüyorum. neden durup tek kelime bile etmedik. **