bugün

-leke çıkarıcı reklamlar: sinir bozukluğu ve kabak tadı vermesi.
-araba reklamları: içten içe hissedilen bir kıskançlık.
-yiyecek reklamları: olsa da yesek.
-ped reklamları: yeter artık, bıktık usandık.
-sevgilili reklamlar: hayat ne adaletsiz.
-içecek reklamları: olsa da içsek.
vs vs.
ne kadar sevilmese de, ne kadar gözümüze gözümüze sokulduğunu düşünsekte, reklamlar insanlar üzerinde tek bir etki yaratırlar: alım gücünü tetikleme.
23 Haziran da trt de saat 23:00 te konusuyorum adlı programda işlenecek konu başlıgıdır..
cem yılmaz'ın reklamlarında neredeyse söylediği her lafı,sokakta sağda solda duymam üzerine baya büyük olduğunu düşündüğüm etkidir.
reklamların ne kadar sinir bozucu olabileceğini aşağıda bahsi geçen reklamlar bana kanıtlamıştır;
-dan kek, dan kek, daaan keek..
-tahsildar oğluuuu, benim peynirim; güvenle alıp lezzetle yerim.

son zamanlarda çıkan domestos reklamı ise bu fikirlerimi değiştirmeme az da olsa katkıda bulunmuştur;
-kötüyüm ben kötüyüm,kötüyüm.herkesi hasta ederim...ishal yapar kustururum,bezdiririm..

ayrıca reklamda ki yaratık şirin ötesi bir varlıktır.böyle mikroba can kurban dedirtir insana..
şöyledir efendim.
şu insanı gıcık eden ali desidero serisi var ya sevgili sözlükçüler işte o lanet reklam, bir minibüsçü ile aramıza giriyordu az daha. şimdi ben her allah'ın günü olduğu gibi, yine bir gün çarşıdan eve dönmekteyim. neyse atladım minibüse harıl harıl hırıl hırıl yol almaktayım sıcak yuvama. ev de son durağa yakın. eve yaklaştıkça minübüs de boşalmakta haliyle. şimdi bu reklamla nasıl bağlantı kuracak diye düşünmeyin ben de düşünmezdim ama başıma geldi. neyse dedim ya eve geliyoruz, minibüs de boşalıyor.
en sonunda şoförün yanındaki koltukta ben ve şoför yalnız kaldık. minibüste şoförle başbaşa kalınan sessiz an var ya ondan. muhabbet de etmedik zati 1 dakikalık yol. eve varınca " müsait bir yerde " dedim. minibüs o an benim tarihi cümlemi sarfetmem için yavaşladı ve durdu. tabi araç durunca ben de yalnız şoföre ayıp olmasın da inerken hoşçakalın babında bir şeyler söyleyeyim, kabalık etmeyeyim dedim. keşke etseymişim be, keşke ayılık bende kalsaymış. tam inerken yorgunluk, dalgınlık ve
en yoğun olarak da o tırışka reklamın nefret ettiren akıldaki kalıcılığının dile pelesenk olmuş hali döküldü dudaklarımdan veda niyetine
"haaadi hayırlı traşlar". halbuki yazar burada berbere değil şoföre sesleniyordu " hadi hayırlı akşamlar" demek isterken, belirtildiği etkenler üzere dilden bu kelime çıkmıştı. üstelik dilin kemiği de yoktu. gökmen özdenak'ın eamuğa koyiim demesi gibi son anda da toplayamadık. sonuç olarak haliyle bizim veda busemiz şoförde şaşkınlık ve "allah allah çattık " minvalinden bir baş sallamaya dönüştü. ben, aman ne olur ne olmaz diye evimin yolunu tutarken postacı adımlarıyla ali desidero'ya hatim de indiriyordum senkronik olarak. sonuçta, bu elim olaydan sonra dolmuş hattı üzerinde umarım bu dayının minibüsüne rastlamam diyerek yola çıktığım her zaman o murphy puştunun kanunlarını doğrularcasına hep iknici minibüslere bindim. neme lazım unutmamıştır -ki o günkü bakışlarında memory card'a yükleyen robocop, terminatör algısı hissettim- sonra yine yalnız kaldığımız bir gün dağa kaldırır filan. ulan ali desidero, senin o kıllı suratını kör jiletle traş edeyim emi!
(bkz: eşikaltı büyücüleri)
bilinçaltına dahi indiği görülür bu etkinin...
(bkz: evlerden ırak)
bir program izlerken konsantrasyon anında aniden giren reklamların insan beyninde ciddi hücre ölümlerine yol açtığı bir rivayettir. doğrumudur bilinmez.
neredeyse hepsi iğrenç olan içecek reklamları genelde mide bulantısına yol açar. her içecek reklamı da aynı olmaz ki kardeşim. reklamda malın biri x içeceğini içiyor hoop başlıyor surf yapmaya etrafta hawai elbiseli kızlar falan nedir yani gerizekalı mı sandınız bu milleti?

ve tabi ki kireç çözücü reklamları. mavi önlüklü bir adam, kireçlenmiş bir rezistans*bir de ev hanımı.

-makinenizin böyle kireçlenmesini istemiyorsanız x kullanın!*
+teşekkürler x.*

bitti. bu mudur yani reklamcılık. bu firmaların reklam müdürleri bütün gün bilgisayar başında 31 mi çekiyo diye sorarlar adama.*
2-3 yıl önce pınar sucuk reklamlarnın yaptığı etki. Daha sonra bu reklamın 23.00 dan sonra yayınlanmasının yasaklanması.
reklamlar insanları bir nevi hipnoz yöntemiyle etkilemeye çalışır.kimisi başarılı olur, kimisi olmaz.