bugün

1. 1849: Henry Box Brown
Sene 1849. ABD’de kölelik tüm hızıyla devam etmektedir. Virginia ise ABD’nin en çok köleleştirilen yerlerinden biridir. Düşünün köleleştirme öyle bir boyuttadır ki, 1820’de ABD’nin bu bölgesinde doğan bir çocuğun, 1860’da köle olarak satılmış olma ihtimali %30 olarak hesaplanır.

Henry Brown da, Virginialı bir köledir. Eşi ve 3 çocuğu bir başka köle sahibine satılır ve Vriginia’ya götürülürler. Çaresiz kalan Henry Brown, 2 beyazla anlaşır ve kendisini Philadelphia’da yaşayan kölelik karşıtı bir adama kargolatır. 26 saatini tahta bir kargo kutusunda geçirir. Üstelik bu sürenin çoğunda, kutu baş aşağı durur!

26 saatin sonunda Philadelphia’ya ulaştığında artık özgür bir adamdır ve kutudan çıktığında ilk sözü “Nasılsınız beyler?” olur. Daha sonraları bol bol yolculuk yapar, kölelik karşıtı harekete katılır ve illüzyonistlik yapar. Özgürlüğe kavuşmak için yaptığı yolculuk, ona ikinci bir isim (Box – “Kutu”) kazandırır.

Artık zengindir. Etrafındakiler, uğurlarına gözünü kararttığı eşini ve çocuklarını kölelikten kurtarmasını beklerler.

Ancak beklenen olmaz. Brown, ailesini kurtarmaya yeltenmez bile. ingiliz bir kadınla evlenir ve bu eşinden doğan çocuklarına babalık yapar.

Hani derler ya “Para insanı değiştirir.” diye. Sözün özü, işte aynen öyle olur.
2. 1900: W. Reginald Bray
W. Reginald Bray’in garip bir hobisi vardır. Abuk subuk şeyleri kargoya vermeyi pek sever. Yolladığı eşyalar, kargo kurallarınca yasaklanmış değillerdir, ancak ingiliz Posta müdürlüğüne zor zamanlar yaşatırlar.

Bir keresinde bir tavşana ait kafatasını postaya verir ki; gönderdiği adresi, burun kemiğine yazmış, pulu da arkasına yapıştırmıştır. Bir başka sefer, adresi yumru köküne oyduğu bir turbu postaya verir. Terlik, cüzdan, kıyafet fırçası, su yosunu, düğme, madeni para, pipo ve hatta irlanda Terrier’i … Eline ne geçirirse, soluğu postahanede alır.

Bu kadarla da kalmaz. Kendisini 2 kere postaya vermeyi başarır: 1900 ve 1903 yıllarında. ilkinde sıkıntı mı yaşamıştır bilinmez ama, ikincisinde taahhütlü posta ile yollar kendisini. Belki de yerine ulaşacağındn emin olmak ister.
3. 1914: May Pierstorff
Grangeville, Idaho’da ikamet eden 4 yaşındaki May Pierstorff, 120 kilometre uzakta yaşayan dede ve ninesini görmeye gitmek istemektedir. Ancak ailesi fazla olduğunu düşündükleri tren biletine para harcamak istemezler.

Peki çocuğu yollamanın başka bir yolu olamaz mı? Birinin aklına posta ücretlerine bakmak gelir, 22 kilogramlık bir paketin yalnızca 53 sente gönderilebildiğini anlarlar. Kargo şartnamesini okurlar ve orada da insan gönderilemeyeceği şeklinde bir ibare olmadığını görürler.

Karı koca gider, bolca posta pulu alıp, kızın kıyafetine iliştirirler. Hani espri anlayışları da vardır, gönderdikleri paket içeriğinin cinsine de “Bebek civciv” yazarlar.

May de kutuya konmaz, ancak trenin posta kompartmanında yolculuk eder. Leonard Mochel isimli postacının kızı, dedesinin evine elden teslim etmesiyle hikaye mutlu sonla bitmiş olur.