bugün

hoşuna gitmeyen tanımları sırf keyfi uğruna yazarlara mal eden çatısız isim tamlaması.
valla bu sözlükte 5 kişinin online olduğu zamanlarda da entry giriyordum, 500 kişi olduğu zamanda da giriyorum.

kendisinden çok daha fazla emek verdiğime eminim o yüzden, ki hali hazırda da onun gibiler yüzünden sildirdiğim accountumu da bilenler bilir.

nesil muhabbeti yapmaktan hoşlanmam, insanlara kulp takmaktan da hoşlanmam ama mecbur bırakılırsa da bir şeyler söylemek zorunda kalırım.

5 senedir buraya üç günlük çocuklardan komik komik tepkiler almak için yazı yazmıyorum. önce biraz saygılı olmayı öğrensin, sonra da doğru düzgün başlık açsın.

fazlasına gerek yok.
(bkz: #13344580) kendisi şey kelimesini kullananları eleştirmiş ancak ayrı yazılması gereken de bağlacını birleşik yazmış. çok acıyorum o ve onun gibilere.
bir kadın tarafından sevgili yahut eşe kullanılıyorsa temkinli olmakta fayda olandır zira ukalalıkla hafif bir tehdit vardır. bu konu asla böyle kapanmayacaktır ancak şimdilik anı kurtarma rahatlığını yaşayabilirsin anlamındadır.
(#13608746) gülmekten öldürmüştür bu haklı tespitiyle. *
Bayramını en içten dileklerimle kutladığım; kendisine sevgi, dostluk ve huzur dolu günler dilediğim uludağ sözlük yazarı.
(bkz: #13667940) akşam akşam gülümseten sevimli yazar, tam bir iyi kalpli yabancı.*
(#13715669) normalden yüksek bir zeka seviyesine sahip yazar.
Bir kızdan duyunca "bu ne demek abi ya?" denilen kelime. Genellikle 'fok balığı' gibi konuşan kızlar kelime içerisindeki "K" harfini kalın söyleyerek sempati toplamaya çalışırlar.
8. nesil siliktir. yazılarını takip ederdim. üzüldüm. ****
takip ettiğim yazar kişisidir.

(bkz: gözüm üzerinde)
Pekala,
benim kahveyi sütsüz sevdiğimi öğrenip
sabah kahvemi hazırlayabilirdin,
kaşığı sadece şekere batırman yeterli olurdu,
öyle severdim çünkü.

Pekala,
senden istediklerimi yerine getirmeyeceğini
söyleyebilirdin, üzülürdüm ben ama
geçerdi,
ben zaten çabuk üzülür çabuk mutlu olurum,
sen de bilirdin ki denge denen şey hayatımda mevcut değildi.

Pekala,
senin için renkleri sevdiğimi bilebilirdin,
gülüşüne hayran olduğumu zaten biliyordun
ya da bilmek istemiyordun
ikilemler arasında bırakmayabilirdin değil mi ?

Pekala,
senden fazlasını istediğimde beni durdurabilirdin,
avucumun içinde hep ellerinin olmasını istemem
sana yersiz gelirken,
yanında mutlu olduğumu dile getirmek senin için çocukluk
olurken,
benim için dünyalara bedeldi, belki de bilmek istemedin.

Pekala,
sevmek istememiş de olabilirsin,
her şey bir oyun da olmuş olabilir,
hayat zaten bir oyunken içindeki küçük oyunların üstesinden
gelemiyorum ben,
beceremiyorum,
kötü insanlar çok, saf insanlar çok,
hangi tarafta olduğumu düşünmeye kalksam
yanmış beyin hücrelerime tecavüz etmiş olurum.

Pekala,
şerefine diye kadeh kaldırabilirdik,
- bize - derdik belki de kadehin kadehime değdiğinde,
benden önce yudum alırsan yine kızardım,
içkiye saygısızlık yapıyorsun, bardağın bardağıma
değdiğinde gözlerin gözlerime bakmalı, rus kuralı bu diye sitem ederdim,
fazla mı sitem ediyorum acaba ?
mutsuz olmak istemiyorum aslında,
hepsi bu.

Pekala,
deniz kenarında kahvaltı yaparken, çabuk soğuyan çaylarımızdan
dolayı şikayet edip sürekli çay içerdik,
ben garsonları izlerdim, masayı toplu bırakırdım,
kirletmezdim, yorulmasınlar diye,
sen hemen sigaranı yakardın, parmak uçlarında değil,
parmaklarının arasında tutardın sigarayı,
parmaklarının başladığı yere sıkıştırırdın,
bir iki nefes aldıktan sonra parmak uçlarına getirirdin sigaranı,
sonra dudağının sol tarafını yanağına yaklaştırır,
gülümserdin,ah işte burda ölebilirim, belki de göz kırpardın ne var diye,kızardın sana uzun uzun bakmama,doyamazdım seni izlemeye,

olan buydu.

Pekala,
seni izlemekten bıkmadığımı dile getirebilirdim,
sen bundan sıkılsan da,
ben zaten bana söylenen şeyleri pek umursamam,
yani umursarım ama konu sen olunca
alt üst oluyor her şey,
elim ayağım dolaşıyor, kelimeler birbirini izleyemiyor
cümle olmuyor,
olunca da devrik oluyor,
ben gibi.

Pekala,
senden beni sevmeni beklemeye bilirdim,
ben zaten sevilmeyi beklemem ki,
çok sevilmeyi beklerim hepsi bu,
çok sevmelerde sana göre değil
belki de lay lay lom galiba sana göre sevmeler.

Pekala,
geçmişi konuşmayabilirdik, kim ister ki geçmişi konuşmak,
geçmiş her zaman canımızı acıtmaz mı
mutluyken neden geçmiş aramıza çöküyor
bir kara bulut gibi
güneşle başlayan bir günde akşama doğru neden
yağmur yağsın ki,
bunu tanrı yeterince yapıyor,
neden biz bunu kendimize yapalım,
çok mu zor geçmişi silmek
evet
çok zor !

Pekala,
zoru başarabilirdik, isteseydik,
ki
istedim, ta ki kirpiklerini okşarken hüzün var dediğim de
ben hep hüzünlüyüm diyene kadar,
daha fazlasını isteyemem demek dedim,
hayatın bana verdiği buysa daha fazlasını istemek
ayıp olurdu,
ayıp olurdu birini severken başkasını sevmeye çalışmak
ya da
sevdiğini söylemek
ahlak mı ?
o da ne ?

Pekala,
ben ketçabı sevebilirdim,eğer sen beni sevseydin.

Pekala ,
sen rakıyı sevebilirdin,
benim sevgimi kabul etseydin.

Pekala,
sen beni tanıyabilirdin, isteseydin,
ya da ben seni tanıyabilirdim,
bir şeyleri istemede başarısız olduk belki de
kim bilir,
tanrı bilir.

Pekala,
sen bana yalan söyleyebilirdin,
ben de sana, ama kalplerimiz istemedi bunu,
saftılar sanki,hala saflar,
ama çok kirlenmiş sonra saflaşmışlar,
saf olmak istiyorlar,
belki de bu yüzden çok istedik birbirimize kalplerimizi vermeyi,
-yeniden- demek için,
beyaz değil miydi saflık, siyahı silmek için saf olduk,
arınmak için temizlenmek için sevdik belki de
sence de öyle olmadı mı ?
sende de öyle olmadı mı ?

Pekala,
sen hep aynı kalabilirdin,
ben o zaman kafamda senaryolar yazmadım,
biliyorsun paranoyak senaryolarım çoktur,
anlatmıştım ben hatırlıyor musun
yok yok
hatırlamassın beni.

Pekala,
beraber sarhoş olabilirdik, hatırlamazdık sonra,
belki de beni sevdiğini söylediğin sarhoşluklar
benim sana aşık olduğumu söylediğim sarhoşluklar,
bilirsin ya, anlıyorsun ya boğuyorum sevgimle,
ben ne kadar seversem,
o kadar sevileyim istiyorum.

Pekala,
hayattan aynı şeyleri isteyebilirdik,
huzur mesela, huzuru bulduğum yeri biliyorsun,
ben hala bilmiyorum senin huzur bulduğun yeri,
denizde huzur bulduğumu da söylemiştim sana,
sahi hatırlıyor musun söylediklerimi ?

Pekala,
hayattan beklentimiz de olmayabilirdi,
-hiç- gibi yaşardık,
en sevdiğim kitaptır, hakan günday kinyas ve kayra,
kimselere veremem, kıyamam,
onda anlatır -hiç-'i , belki de okumayı sevmiyordun
ama sen bana yalan söylemessin ki
sevmiyorum dersen, o öyledir !

Pekala,
seninle şiir yazabilirdik sokakta,
eğer sen isteseydin.
belki de fazlasını istedim,
daha önce de yazmıştım ya sana
ben hep fazlasını isterim diye.
karadeniz'i görmek istiyorum mesela,
mardin'e gitmekte istiyorum,
mesela seninle denizin kıyısında ayaklarımız kumsala batmış,
gecenin karanlığında oturmayı da istiyorum,
çabuk sarhoş oluyoruz ya,
son şarap yudumlarımızı alıp gece denize girip
yüzme yarışı bile yapabileceğimizi hayal ediyorum.

Pekala,
ben bu kadar hayalperest olmasam seni bu kadar boğmazdım,
o kadar çok -ben- var ki kafamın içinde, kim bilir
sen hangisini sevdin,
ya da hangisini sevmek istedin ve de vazgeçtin,
kim bilir,
kim mi bilir
senin -senlerin- .

Pekala,
sen bana uzak olabilirdin, ta ki ben senin gözlerine vurulana kadar,
annemin gözlerinden sonra huzur bulduğum
tek gözlere sahip olduğunu söylemem gerekirdi belki de sana,
neyi değiştirirdi bu
hiç bir şeyi !

Pekala,
keyfimiz kaçardı, hayat bu ya üzerdi bizi,
eş dost üzerdi, ben sana anlatır, sen bana anlatırdın,
dinlerdik birbirimizi,
ama
ben isterdim ki yanımda dinle, parmaklarıma dokun,
elim elinin içindeyken anlatayım sana kırgınlıklarımı
ya da mutluluklarımı,
sen belimi sar, ben yüzümü sana çevireyim ve gevezeliğimden
şikayet edene kadar ben konuşayım,
arada saçlarımı okşa mesela,
ya da dudağımın kenarından öp,
öyle romantik olur,
öylesi daha haz verici olur,
sonra başım döner, cümlelerimi toparlayamam falan.

Pekala,
inançsız biri olabilirdim, seninle bir şeylere inanmaya başlayana kadar,
hayatın benden aldıklarına hep isyan ettim,
benim olanın alınmasını geçtim, göz konulmasından bile haz etmezken
hayatın çekip alması beni inançsız yapmıştı,
bazı zaman inanırdım ben,
keyfime gelirse inanırdım ama her zaman
şükür ederdim ! hala bunları düşünebildiğim için
yazabildiğim için ve de
okuyabildiğim için.
bazı zaman da kızardım,
insanların neden ben gibi davranmadıklarına,
işte burda kaybediyordum ben, ben gibi sanıyordum ya
ben gibi saf
ben gibi hasta
ben gibi sever.

Pekala,
büyüye bilirdim, büyümeyi isteseydim,
ben çocukluğumda mutluydum ya hala o saflık kalsın istiyorum,
insanlar kötü biliyorum ama onlar kötü diye
ben neden çocuk olmaktan vazgeçeyim,
çocuk olunca her şey çok kolay,
hem jelibon da yiyebiliyorsun.
insanlar senin yaptıklarını çocukluğuna veriyorlar,
en güzeli de bu,
zaten ne de güzel demiş Turgut Uyar; Düşünüyorum da biz, büyüyerek çocukluk etmişiz.

Pekala,

hala beni sevebilirsin,eğer benim seni sevmeme izin verirsen,

olur mu dersin, sadece benim için gülsün gözlerin,

neşen ben olayım, üzüldüğün de ben olayım dermanın,

çok mu istiyorum,fazla mı bunlar bana ?

Pekala,

tanrı bunları okuyor olabilir !

belki de buna şükür etmeliyim

beni sevdiği için,seni karşıma çıkardığı için,

bana huzuru verdiğin için teşekkür etmeliyim belki de ona,

ne de güzel geldin öyle kalbime,yüzüme,

ne de güzel güler oldum , gülmeyi unutmuşken.

nasıl da mutlu uyanır oldum,

hep ol olur mu ?

Pekala,

bunu isteyebilirim.