bugün

nihayet gördüğüm rüyaya alıştım.
hayat bağımlılık yapmış bana farkettim.
aynadaki o yüze alıştım. ağaçların şekline, yağmurun ıslaklığına alıştım. otomobillere, binalara, faturalara, senetlere alıştım. sonra insanların gözlerine alıştım. okumayı öğrendim onları. ellerim günaha alıştı, dilim yalanlara. seslere alıştım. kahkahalara, hıçkırıklara, dost kazıklarına, eşek şakalarına alıştım.

alıştım alışmasına da insan olmak zor işmiş arkadaş, anladım. bu arada binlerce kök salmışım dünyaya, korktum.
dedim ya rüyama alıştım. uyanmaktan korkar oldum.
geri dönmek zor gelmeye başladı,
çok fena canım sıkıldı.

o değil de otuzbeşe yolun yarısı diyen cahit sıtkı da uyandı ya rüyasından, hem de kırkaltı yaşında.
biraz da ona canım sıkılıyor.
merdiveni çıktık şimdi iniyoruz.
Çocukken çocuk olmak gerekiyormuş Şimdi ne yapsan o tat alınmıyor. ne gazozdan ne de gece yarılarına kadar yapılan mahalle maçlarından.
5 yıl sonrası için;

--spoiler--
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
insan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
--spoiler--

Cahit Sıtkı Tarancı
hayatın çok anlamsız olduğu gerçeği. ne para, ne iş, ne evlilik hepsi birbirinden gereksiz uğraşılar gibi gözüküyor. kalabalıklar ve sesler bazen katlanılmaz oluyor.
insanların canı cehenneme. en iyi insan ölü insan.
hayatın hep yirmili yaşlardaki gibi olamayacağı gerçeğidir. yirmilerde iken sanki hayatın sonuna kadar öyle o ruh halinde o enerjide geçecekmiş gibi geliyor ancak sonrasında yılgınlık ile beraber kırklı-ellili yaşların nasıl dahada zor geçeceğini düşünmeye başlıyorsun.
öfff hiç bişey anlamıyorsun diye sürekli isyan edilen babanın aslında aptal olmadığı ve çok çok kıymetli olduğu.

gölgen yeter...
kırktan sonra anlaşılanların onda biridir. ( 0.1 , 1/10 vs )
görsel

Tam da bu.
C. Buk