bugün

las vegas.
antalya
tiyatro sanatçısı Hümay Güldağ tarafından dramatize edilip sahnelenen edip cansever şiiri.
1985'te yayımlanan Oteller Kenti'nde, şair imgeler yoluyla dünyanın büyük bir otel, insanlarınsa bu otelde yaşamaya çalışan konuklar olduğunu anlatır. Yaşam belki de sözsüz, zamansız bir şakadır. Boşluk ve hiçlik çoğu kez bu oteli doldurur. Şiirde isa da sık sık kullanılan bir figürdür.

--spoiler--

"Soyunduğum zaman - ben, ben-
Nasıl üstüme saldırmıştı,
bir yandan da bağırarak
Dişi isa! Dişi isa!"

--spoiler--

(Şairin Seyir Defteri, "Oteller Kenti", s. 369)

Zaman geçer, insan kendisine eski bir fotoğrafa bakar gibi bakmaya başlar, ama çoğu zaman kişinin yalnızlığından başka sığınacak kimsesi yoktur, gelip geçiciliğin içinde kişi birden aslında hiç yaşamadığını fark eder, anılar bir duruşu, bir dalgınlığı, bir öpüşü geri getiremeyecek kadar uzaktır. Aslında her şey, hiçbir şeydir. Yaşananlara anlam bulmaya çalışmak, bütünlüğü aramak boş bir çabadır. Yaşamın büyük suyunda kendisini bulmaya çalışan kişi, sonsuz uyum içinde devinir durur, kalabalıklar içinde yalnızlığını yaşar.

--spoiler--

"Ey benim yalnızlığım!
Kirpiğime takılan bir kum tanesi gibi dünyaya takılmamı önlersin...
Baksana şu yalnızlık taşkını yüzüm - Hep de bir fotoğrafın en arkasında kalan-
Buruşuk bir üzüm tanesi gibi Sarkmış da kalabalıklardan"

--spoiler--

(Şairin Seyir Defteri, "Oteller Kenti", s. 393-394)

"Phoenix Oteli" bölümünde sevgi de sorgulanır. Bayan Sara, Metrdotel'e sevginin sevgiyle yıkıldığını, sonunda yokluğun ortaya çıktığını anlatır. Hoparlördeki Ses şairin kendisidir. Edip Cansever'e göre "sevgi" çelişki demektir, mutluluk sürüp giden çelişkilerdir.

Armada Otel'deki şiir gösterisinden metin belgin ve hümay güldağ

görsel