bugün

hadi bakalım. bi bok yedik ama altından kalkabilecekmiyiz. böyle özel bi şairi yazarken de yazının üslubunu düşündüm. edebiyat tarihçisi gibi yazsan bayar. lay lay yazsan yazının atmosferinin üstüne kelebek kondurmak söz konusu. simdi kafa bi milyon olmuş zaten orhan veli çarpması yaşıyorum. ciddi ciddi bir yazı assada sizi bekliyor lay lay yapamıycam yersen.
olmazsa bunuda meraklısı okusun.

orhan veli için herkes ne derse desin (hayat dolu bir haylaz, anı yasayan bi hayalperest, çulsuz bir kazanova müsvettesi) şiiri bakımından devrimci ve solcudur demek yanlış olmaz. ayrıca şairin kısa yaşamı içinde dünya görüşünün ve buna bağlı olarak şiirinin nasıl dönüştüğüne de belki başka bir sanatçıda göremeyeceğimiz kadar yakından tanık oluruz. bu dönüşüm görebildiğim kadarıyla 2. dünya savaşının, genç türkiyenin maddi zorluklarının zamana kattıgı biraz zor ve kaotik atmosferiyle de ilgilidir.

--spoiler--
Haydi, benim bu dünyaya garip gelmiş şairim,
Yolun açık ola!

yol türküleri
--spoiler--

gerçekten zor şartlarda yaşamış bir insandır. fakirdi kelimesi tam ifade etmiyor yaşamını.(ne tam ifade ediyorsa onu yaz o zaman değil mi? bazen bu tip kalıp cümleleri anlamakta zorlanıyorum)

orhan veli şiirinin önce özetleyelim. orhan veli diyince akla garip akımı gelir. melih cevdet ve oktay rıfat'la birlikte eski edebiyatın hatta tarihin terk edilmesi gerektiğini savunur. şiir o gün sokakta konusulan türkçe ile ancak batılı (fransız) formda yapılmalıdır. bu bakımdan şiirleri gelenekçi ve geleneği terk ettiği dönem olarak ikiye ayrılabilir. aynı zamanda bu dönemler içerik bakımından da ayrılır. gelenekçi dönemde dini terimler hatta şu anda hiç birimizin haberi olmayan kurandan ayetlerin iç yüzü şiirlerinde olumlu anlamda kullanırken daha sonra bu dönüşüm içinde dine ve batılı olamayan topluma da yabancılastıgını goruruz. adeta bir kaçıştır bu gördügümüz, hatta yalnızlıga kaçıştır.

--spoiler--
Undan bize de pay, bize de pay,
Koşun, buğday dağıtıyor Yusuf.
Undan bize de pay, bize de pay,
Çökmeden sonu gelmiyen küsuf.
Eriyecek tencerede kalay,
Çocuklar ağlaşmasınlar dağda.
Eriyecek tencerede kalay,
Yetişmiyecek Ömer imdada.

Buğday
--spoiler--

buğday şiirinde kuranda ki yusufun hikayesi anlatılır.
hikaye kısaca; Bir gece kral rüyasında yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görür. Bu rüyayı Hz. Yusuf yorumlayarak yedi yıl bereketli günlerden sonra yedi yıl da kıtlık olacağını söyler. Vezirliğe getirilmesinden sonra bolluk günlerinde buğday ambarlarını doldurur. Kıtlık yılları gelince de bunları halka dağıtır.
devamında da hz. ömerin yaşlı kadını cocuklarını doyuracak birsey bulamadığı olaya gönderme vardır.

cok da onemli değil aslında babuti.. şimdi örneklere falan girsem bi dünya yazı tutacak. kısaca şair muhafazakar damarlarını zaman içinde tamımıyla kesmiştir. bu muhafazakarlık boslugunu ise günü yasama ve andre gide'e gondermeyle dünya nimetlerinden faydalanma olarak anlayabiliriz.

bu peşrev biraz uzun oldu ama şimdi şairin yalnızlığı ve kaçışına girebiliriz.
şair nereden niye ve neye kaçmaktadır. Yaşadığı günden, Gelenekten, toplum değerlerinden bütün gücüyle Çocukluğa, Aşka/kadına, Ölümden/ölüme, Hayal ülkelerine ve tabiki toplumdan umutsuzluğu sebebiyle yalnızlığa kaçmaktadır.

Kendisine "Bakma fakirmisim, kimsesizmisim" der ve "Yalnız bende degil yalnızlık hali" diyerek teselli olur. ve yalnızlıgın şiirini yazmadan da olmaz elbette..

--spoiler--
Bilmezler yalnız yaşamıyanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle,
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret Bilmezler.

Yalnızlık Şiiri
--spoiler--

çok afedersiniz ama şimdi bu bile adamın amk yetmez mi?

döneminde kendisi ve şiirini inkar eden kadar takdir edende vardır. hatta sık sık bu konuda fikir değiştirenler görülür.

--spoiler--
Garibim;
Ne bir güzel var avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymaya göreyim
iki gözüm
iki çeşme
--spoiler--
Tren Sesi

Zaman zaman yalnızlık, sikayet edilen bir olgudan daha çok ozlem duyulan bir kavram olur. Orhan Veli, insanın gölgesinden bile ayrı yaşacağı bir yer aradıgını soyleyerek yalnızlık ozlemini, kinayeli bir istekle çarpıcı hale getirir.

--spoiler--
Bıktım usandım sürüklemekten onu.
Senelerdir, ayaklarımın ucunda;
Bu dünyada biraz da yaşayalım,
O tek başına,
Ben tek başıma

gölgem
--spoiler--

sık sık çocukluguna kaçar, geçim sıkıntısı çekmediği bir dönem malesef yok gibidir.

--spoiler--
Küçüktüm, küçücüktüm
Oltayı attım denize
Bir üşüşüverdi balıklar
Denizi gördüm.
Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı
Kuyruğu ebemkuşağı renginde
Bir salıverdim gökyüzüne
Gökyüzünü gördüm
Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanların içine
insanları gördüm
Ne yardan geçerim, ne serden
Ne denizlerden ne gökyüzünden ama
Bırakmıyor son gördüğüm,
Bırakmıyor geçim derdi

Macera
--spoiler--

deniz, ağaç ve gökyüzü şiirinin önemli simgeleridir. deniz uzak diyarları, kaçısı, gökyüzü dinginligi, huzuru, ve ağaclar mutlulugu remeder.

--spoiler--
Gemliğe doğru Denizi göreceksin;
Sakın şaşırma
--spoiler--

--spoiler--
Deli eder insanı bu dünya, bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç
--spoiler--

--spoiler--
Denizlerimiz var, güneş içinde;
Ağaçlarımız var, yaprak içinde;
Sabah akşam gider gider geliriz
Denizlerimizle ağaçlarımız arasında,
Yokluk içinde.
--spoiler--

ve tabiki hep bir umut, kahreden o umut vay amk arkadaş öldüm bee.

Kendini mesut sanmak için; karşıda bir tablo gibi duran denizin mavilikleri arasında anlık mutluluklar peşinde koşarken

--spoiler--
Ama gene de,
Gene de güzel günler geçirebilirim;
Geçirebilirim bu mavilikte.
--spoiler--

kadınlar da olmasa "yaşamak kolay değil ya kardeşler ölmek de değil" amk diyip kafayı yiyebilirdi.

--spoiler--

Alnımdaki bıçak yarası
Senin yüzünden;
Tabakam senin yadigârın;
"iki elin kanda olsa gel" diyor,
Telgrafın;
Nasıl unuturum seni ben,
Vesikalı yârim?

Tahattur
--spoiler--


--spoiler--
Gel benim altın dişlim;
Sürmelim, ondüle saçlım, yosmam:
Mantar topuklum, bobstilim, gel.

Altın Dişlim
--spoiler--

--spoiler--
Kim söylemiş beni
Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksekkaldırım'da, güpegündüz?
Melahât'ı almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Gûya bir de Galata'ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Muallâ'yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın'ı söyletme hikâyesi?

Dedikodu
--spoiler--

ve tabi birde o zamanın şairleri arasında meşhur atışmalar vardır. sık sık birbirlerini hicv eden şiirler yazarlar.

örneğin ahmet haşim'in türkiyenin zor donemlerinde yazdığı

--spoiler--
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
--spoiler--
bir günün sonunda arzu / ahmet haşim

ve diğer şairlerle
meşhur bir de rakı şişesinde balık olsam gibi şiirlerle atıştığı gorulmustur.

not1: uzun zamandır hakkında okuduğum bir şairdir. aslında çok farklı bildiğim bir şairmiş. hakkında inanna salome ile yaptığımız muhabbet esnasında böyle bir başlığın açılabileceğini düşündük.
(bkz: yazar bize söyleyecek söz bırakmamış)
orhan veli şiiri; basit sorular ile derin cevaplar veren, şair çocuğun, o çocuk dünyasına kaçıştır.

--spoiler--
?

Neden liman deyince
Hatırıma direkler gelir
Ve açık deniz deyince yelken?

Mart deyince kedi,
Hak deyince işçi
Ve neden ihtiyar değirmenci
Allaha inanır düşünmeden?

Ve rüzgarlı havalarda
Yağmur eğri yağar?
--spoiler--

orhan veli şiiri; uzak adalara,denizaşırı yolculuklara kaçıştır.

açsam rüzgara
--spoiler--
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
--spoiler--

gün olur
--spoiler--
Gün olur alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

--spoiler--

--spoiler--
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi...

--spoiler--

--spoiler--
Kumrulu Şiir

Duyduğum yoktu ne vakittir
Güvercin sesi, kumru sesi, pencerede;
içime gene
Yolculuk mu düştü, nedir?
Nedir bu yosun kokusu,
Martıların gürültüsü havalarda;
Nedir?
Yolculuk olmalı, yolculuk.

--spoiler--

orhan veli şiiri; coşkun ruhun gerçek üstü ifadesi, sıradanlıktan günlük gerçeğin ötesine kaçıştır.

dalgacı mahmut
--spoiler--
işim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah.
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
--spoiler--

gün olur
--spoiler--
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,
Herbir tüylerinde ayrı telaş!..
--spoiler--

--spoiler--
Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından;
Suların yeşili,göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi...
Hala tuzlu akar kanım
istiridyelerin kestiği yerden.
Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki fena kalpli değil,
Köpükler ki dudaklara benzer;
Köpükler ki insanlarla
Zinaları ayıp değil.
--spoiler--

orhan veli şiiri; geçim sıkıntısının,tek düzeliğin boğucu, iç karartıcı havasından, güneşli havalara, bahara,aşka kaçıştır. güneş sıcaklık, neşe, yaşama sevinci ve hayat kaynağıdır. bu dizelerin sahibi de hep güzel havalara tutkun, uslanmaz bir aşıktır.

--spoiler--
Güzel Havalar

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
--spoiler--

--spoiler--
Nisan

imkansız şey
Şiir yazmak
Aşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan Nisansa.
--spoiler--

--spoiler--
Baharın ilk Sabahları

Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası,
içimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.

Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!"
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.
--spoiler--

yaşamak

--spoiler--
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.

--spoiler--
çok sevdiği nisan ayında dünyaya gözlerini açmış; bu özel ruhun bugün doğum günü; orhan veli 100 yaşında ve ruhumuzda tüm güzelliğiyle yaşamakta...
bu özel şairin yalnızlığını anlattığı en özel şiirlerinde birisi de, ekim 1936'da yayınlanan odamda şiiri;

''Ben miyim bu şeylerin sahibi?
Kafamda bir çocuk var, meraksız.
iç âlemim oyuncaktan farksız;
Odam, içime bir ayna gibi.
Bir ışık oyunu var tavanda
Gölgeler seslerle birleşiyor
Ve bir karga beynimi deşiyor
Azaplar kemirdiğim bu anda.
Kardeşini öldürüyor Kaabil,
içimde bir yalnızlık duygusu,
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
Bağlanıyor bir iple, bir sürü
Düşünce köyleri birbirine,
Çöküyor her şeyin üzerine
Hülyam boyunca kurduğum köprü.
Ve doluyor sessiz, ordularım,
Durmadan dinlenmeden odama.
Urbam içinde yatan adama
Hayretle bakıyor dört duvarım.
Kardeşini öldürüyor Kaabil,
içimde bir yalnızlık duygusu,
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
Ve delirmenin tatlı vehmini
Sessizlik odama dolduruyor.
Kargam hâlâ başımda duruyor
Bulmak'çün beynin cehennemini.
Düşüp yatağın dalgalarına
Günlerce sürüyor bu yolculuk.
Durmadan akıtıyor bir oluk
Korkuyu sükutun mezarına.
Kardeşini öldürüyor Kaabil,
içimde bir yalnızlık duygusu,
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
Dünyaya tek gelen insan gibi
Atılıyorum bir Hint dağına.
Giriyor kafamın darlığına
Kimsesiz dünyaların sahibi
Gidip gidip gelmede aynı his
iskeleye ulaşmıyor çima
Dikiliyor ansızın karşıma
Boynum kalınlığındaki ceviz.
Kardeşini öldürüyor Kaabil,
içimde bir yalnızlık duygusu,
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.''

(Ekim 1936
Kaynak: Varlık, 16-12-1936)