bugün

tanrı'nın varlığını bu kavramın olumlu içeriğinden faydalanarak ispat etmeye çalışan kanıtlama şekli.
orta çağda anselmus tarafından geliştirilmiş tanrının varlığını kanıtlamaya yönelik bir kavramdır.
özünde şöyle der:
1. benim beynim sınırlı bir beyindir. sınırlı beynimle sınırsız güç sahibi bir tanrıyı tasavvur edebiliyorsam bunu kendi başıma yapmış olamam. bu ancak bana bizzat tanrı tarafından düşündürtülebilir.
2. ilk maddeye bakıp bu düşüncenin bana benden yüce bir varlık tarafından düşündürüldüğüne ikna olduysanız o halde bu tanrının sadece zihinde var olan bir tanrı olduğunu da düşünemezsiniz. çünkü gerçekte var olan bir tanrı sadece zihinde var olan bir tanrıdan üstündür. benim beynimin düşündüğü tanrı kavramı ise herşeyden üstün bir tanrı olduğu için tanrı gerçekte var olmalıdır. bu tanrının gerçekten var olduğunun kanıtıdır.

olmadı değil mi? bence olmadı. kant'a göre de olmamış. nitekim kant da şunu öne sürer: var olmak bir özellik değildir. bu bağlamda şunu der kant: bir düşünce zihinde var diye gerçekten de bu düşünceye karşılık gelen şeyin bulunması gerekmez. zihin yanılgıya düşebilir bir şeydir.

bence de kant bu noktada haklıdır. çünkü eğer ontolojik kanıtı bir kanıt olarak kabul edersek aynı yöntemle uzaylılardan, diş perilerine, kırmızı benekli ejderlerden vampirlere kadar her şeyi kanıtlamak mümkündür.

ontolojik kuram kendi çinde bir tutarlılık barındırmakla beraber bilimsel değildir. ortaya en baştan konan şey, bir önyargı, bir kalıptır. argümanın kendisi sağlam ve mantıklıdır ama temeli zaten önyargı ya da bilimsel olmayan bir kalıptan oluşur. bu yüzden ontolojik kanıta bacağım girsin diyor ve konuyu kapatıyorum..
bir kavram olarak tanrı diye bir şeyden bahsediyorsak eğer evet tanrı vardır ve zihinde kendi varlığını kendisi bu kadar da basit şekilde ispat etme kudretine sahiptir demektir. tarihte ilk kez aziz anselmus tarafından kullanılmıştır. islam tarihinde neden bu yönde bir kanıtlamaya girişilmemiş hayrete şayandır doğrusu.
Tanrının varlığına dair ontolojik kanıt, ilk defa Anselm tarafından 11. yüzyılda sistematik bir şekilde ortaya kondu. Etkileyici bir argüman olmasına karşın açık bir hataya sahip olduğu kesin. Argümanı inceleyen kişi, uzun uzun incelemeden de ontolojik kanıta yeterli bir cevap veremez kanısındayım.

Anselm'in çağdaşlarına ve günümüz teologlarının da çoğunlukla sahip olduğu "Tanrı akıl ve mantık ile kavranamaz. Ona iman etmeliyiz ve hepsi bu, mantığın bittiği yerde inanç başlar" görüşüne karşılık, felsefeyi kullanarak bir kanıt sunma çabası elbette takdir edilesi bir çaba. Ben de "Tanrı varsa akıl ve mantıkla onu kavrayabiliriz" görüşü ile yola çıkarak onu araştırmaya ve sorgulamaya başlamıştım. Bu sebeple, Anselm gibi teologların/filozfların/bilim insanlarının gözümde yeri ayrıdır. Fazla uzatmadan kanıtın en basit halinde formüle edilişine bakalım:

1- Tanrı daha iyisi/mükemmeli düşünülemeyecek kadar iyi/mükemmel olandır.
2-Varolan bir tanrı, varolmayan bir tanrıdan daha iyidir/mükemmeldir.
3- Dolayısıyla tanrı vardır.

Tanrısının sıfatlarından yola çıkarak (a priori olarak) onu kanıtlama çabasıdır bu ontolojik argüman. Argüman bir çok filozof tarafından farklı formulize edilmiş olsa da en çok rastlanılanı bu ifadelerdir. Bu argüman varoluşun bir özellik olduğu üzerine kuruludur. Kanıtın kilit noktası "Varoluş özelliğine sahip bir tanrı, varoluş özelliğine sahip olmayan bir kavramdan daha mükemmeldir." önermesi olduğuna gör şu soru sorulabilir:
"Varoluş bir özellik midir ki tanrı 'varoloş özelliği'ne sahip olsun?"

Farz edelim ki varoluş bir özellik olsun. Bu durumun sonuçlarını inceleyelim! Eğer bu önkabulün sonunda çelişki içeren bir önerme ortaya çıkıyorsa, 'Varoluş bir özelliktir' savı yanlışlanmış olur. Bu durumda varoluşun bir özellik olmadığını görürüz.

Ortaya atılan bir özellik için, bu özelliğe sahip şeylerin varolup olmadığı sorulmalıdır. Örneğin "'Yuvarlak olma' özelliğine sahip şeyler var mıdır?" sorusunu sorabiliriz. Bu sorunun cevabı açıktır ki "Bir özelliğe sahip şeyler vardır veya yoktur. Örneğin yuvarlak olma özelliğine sahip şeyler varken üç köşeli kare özelliğine sahip şeyler yoktur" ifadesi olacaktır. Buraya kadarki elde ettiğimiz sonuçları inceleyelim:

-Varoluş bir özelliktir(Test ediyor olduğumuz ön kabul)
-Şeyler özelliklere sahiptir.
-Elimizde bir özellik tanımı tutuyorsak, bu özelliklere sahip şeylerin olup olmadığını sormamız gerekir. (Üç köşeli kare özelliğine sahip şeylerin varolup olmadığını sormamız gerekir)

Buraya kadar kendimi anlatabildiysem devam etmek isterim. Ama konu bir bütün olduğundan buraya kadarki sonuçları anlamadan geçmeyin derim, yoksa yazının devamı da anlamsız gelecektir.

Şimdi elimizde tuttuğumuz sonuca göre 'özellik tanımlarının gerçekte şeylerin sahip olup olmadığı'nı sorabilceğimizi biliyoruz. O halde şu soruyu rahatlıkla sorabiliriz:
Sert olma özelliğine sahip şeyler var mıdır?
Az önceki sonuçlardan elde ettiğimiz bilgilere göre bu soruyu sorabileceğimiz anlaşılır. ilk önce kabul ettiğimiz ve test edeceğimiz ön kabul olan 'Varoluş Özelliktir' önermesini düşünürsek, yukarıdaki soru yeni bir soru doğurur. "Sert olan şeylerin sahip olduğu varoluş özelliğine sahip şeyler var mıdır?" Bu sorunun iki cevabı olabilir:
1- Yoktur.
2- Vardır.

Eğer birinci cevabı kabul edersek hiçbir şeyin varoluş özelliğine sahip olamayacağından varlık diyebileceğimiz şeyler olmazdı. Varlık diyebileceğimiz şeyler varsa birinci cevap hatalı bir cevaptır çünkü hiçbir şeyin varolmayacağı sonucunu doğurur.

Eğer ikinci cevabı kabul edersek, bu sefer de varoluş da bir özellik olduğundan dolayı, aynı soruyu yeniden sormamız gerekirdi. Bu sefer de "Varoluş özelliğine sahip şeyler var mıdır?" sorusu ortaya çıkar ve yine yukarıdaki iki cevaba (vardır veya yoktur cevaplarına) ulaşmış oluruz. Bu durumda verilen cevaplar bizi sürekli bir döngüye götürür. Sorulan sorulara sürekli "Vardır" cevabını verdiğimizde ise şeylerin varoluşu sonsuza kadar ertelenecek ve varlık diye bir şey olmayacaktı.

Bir şeylerin varolması için varoluş, özelliklerin dışında olmalıdır. Varoluşu özellik olarak ele alırsak, varlık diye bir şey olmamalıydı. Ama varlık diyebileceğimmiz şeyler var. O halde varoluş bir özellik değildir. Dolayısıyla ontolojik argüman kilit noktasından yıkılmış olur.
argümanın anselmus ve descartes versiyonu geçerli değildir ve bu çürük versiyon kant tarafından "var oluşun yüklem/nitelik olmaması" gerekçesiyle çürütülmüştür. ancak bu hatadan arındırılarak mümkün dünyalar kuramı tabanında geliştirilen modal ontolojik argüman ise felsefi tabiriyle hem valid hem sound olup kusursuzdur.

ve elbette robert maydole okumadan ontolojik kanıt hakkında konuşmamak gerekir:

https://appearedtoblogly....ntological-argument22.pdf
Bu argümaın doğruluğu yanlıslığı bir tarafa anselmus'un versiyonu son derece zekice hazırlanmış bir argüman. Elbette plantinga' nın modal ontolojik argümanı da öyle.keskin bir zeka ürünü bu arguman.

Beyin jimnastigi icin iyi gider.
(bkz: baruch spinoza)
(bkz: ethica)
boş bir argüman değildir ancak ateistleri ikna edebilecek kadar dolu argüman da değildir.
ayrıca varlığının üstü olmayan en büyük şey politeizme de kanıt olarak sunulabilir çünkü sonsuz olan bir şeyin bir üst- alt mevzusu olmaz.
yani sonsuz sonsuzlar olabilir. sonuçta tanrılar için zaman, mekan, miktar algısı yoktur ve bu yüzden biri diğerinden daha sonsuz diye bir saçmalık olmayacağı için hepsi de varlığının üstü düşünülemeyecek en büyük şey olabilir.
bence politeizme daha çok kanıt sunuyor.

ayrıca ateistler uçan spagettiyi de düşünüyoruz onu da kafamız yarattı demesin çok rica ediceğim, adamın orada anlattığı şey varlığının üstü düşünülemeyecek şey. yani uçan spagettiyi tanrı olarak alıyorsan ona zaten adamın dediği şeyi farklı adla söylemiş oluyorsun.

bilgilerim bu yönde evet.
5. mediations’dan anladığım kadarıyla bu çıkarıma şöyle varmıştır.
düşünüyorum öyleyse varım.
düşünüyorum öyleyse var.

çünkü bizzat mükemmel yaratıcı düşüncesinin dahi aslında içinde varlığı yani nesneyi barındırdığını iddia edip böyle bir çıkarıma varmıştır. oldukça kafa karıştırıcı hmmm tinki winkiiii.