Belediye başkanı seçilen kantin başkomutanı, sonrasında hakiki gerzek fosillerce ekmeğine yağ sürülerek bir şiirden hapse tıkılıp, dört ay sonra salıverildi. Bundan sonra asıl şov başladı: soros'lar ve abramovitz'ler peşinden ayrılmadılar. Yatacak yeri olmayan erbakan bunu göremedi sanırım. Sonrasında marmara depremiyle sarsılan ülkemizde kötü günler baş gösterdi. Bu arada 2001 senesinde partiyi kuran kantinci 44 vekili transfer etmişti bile. Kendisi siyasi yasaklı olsa da önemi yoktu. Üstten bir sihirli el düğmeye basmıştı bile. Avrupa'yı ve amerika'yı ziyaret etmeden duramıyordu. Seçimde %34 oy alarak chp ile girdikleri mecliste ilk dönemi için fena sayılmayacak işler yapıyordu. Baykal, kantincinin yasağını kaldırdı tabiki. Ne var ki; 2008 yılında çözüm garabetinin parçası olarak orduyu bitirmek üzere düğmeye basılmıştı. 2004 yılında mgk belgesi sızdırılınca; kantinci "hoca, seni bitirecekler!" diyerek fetö'yü dinleme işine giriştirdi. Fetö aptal mı? Bu gün orduyu satan yarın da beni satar, diyerek kantinci'nin ve adamlarının da dinlemesini yaptırdı. 2013 yılına kadar pkk ile anlaşmalar, hdp ile yakınlaşmalar, haburlar, şivan perverler, ergenekonlar, balyozlar... Derken hocası ile tersleşerek tek güç olmak istedi. Tabiki fetö kepazesi durur mu; hemen elindeki kayıtları cuhape'ye yolladı. Cuhape bunları ifşa ederken devlet kademelerine yerleşen hainler it dalaşına çoktan başlamışlardı. En nihayetinde algıyı kendi lehine çeviren kantinci seçimleri tekrar bir şekilde alarak, son darbeyi 15 temmuz'da fetö'ye vurmayı başardı. Kontrollü olan darbe değil darbenin istihbarat alındıktan sonraki süreciydi. Bu şekilde gezi parkı da dahil olmak üzere hep üstüne oynanan mazlum rölünü hakkıyla oynayan kantinci, başkanlık denilen ucubeyi de millete yedirmeyi başarmıştı. Bundan sonrası zati malumunuz; görüyorsunuz! Anlatmaya gerek yok!