bugün

ilk bakıldığında komik gelebilen, ama gerçekte hiç de öyle olmayan, insanın içini fena acıtan, anasını siktiğiminin duygusu.

şimdi biri vardır. bir de sen varsındır. buraya kadar her şey normal di mi, evet evet normal. sonra sen bir aşk beslersin ona. ilk başta "lan yoksa sadece hoşlanıyor muyum?" dersin. "yok lan," dersin sonra, "seviyorum ben, aşık oldum ona."

gözgöze gelmeye çalışmalar, söylediği her söze cevap verip diyaloğa girmeye çalışmalar, açtığı her konuya damdan düşer gibi girmeler, facebook'ta yazdıklarına yorum yapma çabaları... kendini ona ispatlamak istersin durmadan. "ben de burdayım!" mesajı vermeye çalışırsın. çünkü onu seviyorsundur ve ona yanaşmalısındır.

ama bu terslikte bir iş vardır. o sana yanaşmak için hiçbir çaba harcamamaktadır. hatta onun umrunda değilsindir bile. çevresindekiler neyse, sen de osundur onun için. ama bu haksızlıktır. bu sefer hoşlandığı herkesi, erkeği, kızı ve hatta küçük kardeşini bile kıskanmaya başlarsın. ona gösterdiği ilgiyi neden sana göstermiyor sanki? ağlarsın...

ve bir gün karar verirsin. "o kız bana siksen bakmaz." dersin. senin ondan bir eksiğin yoktur, seni küçülten bir şey yoktur ama, yine de bakmayacaktır o kız sana, inandırırsın. vazgeçersin. "ben aslında sevmemiştim ki." dersin arsızca. "sadece hoşlanıyordum."

bundan sonra onunla birlikte olma, yanında durma çabalarını da kesersin. nasıl ki sen onun için herhangi biriysen, şimdi o da senin için herhangi biridir. "oh be, dünya varmış." dersin. hani çok geçmeden sikilecek o dünya...

bir şey olur bir gün. sen çaba harcamadan, o yanaşır bu sefer. "ya gelmediğim günün notlarını çektireceğim de, defterini verir misin?" der. ya da ne bileyim, "ya ben yazılıya dair hiçbir şey bilmiyorum. biraz çalışsak olur mu?" falan işte. ve havalara uçarsın.

"bana karşı boş olmadığını biliyordum." dersin içinden. evet bunu aynen dersin. tıpkı bir gerizekalı gibi. bir defter istedi diye sana aşıktı zaten. kitap istese oracıkta sevişirdiniz hatta. umut işte, çok şerefsiz bir şeydir diye söylemişimdir hep.

verirsin defteri, fotokopisini çektirir. mutlusundur biraz. gireceğiniz o yazılı var ya, umrunda bile olmaz. rahatlamışsındır çünkü artık.

sonra yine uzaklaşır. yukarıda bahsettiğim süreç yine yaşanır, yine vazgeçersin. "ben aslında sevmiyorum ki." dersin yine. kendini kandırırsın ama kandırdığının farkında olarak yaparsın bu işi. ve ağlarsın... hüngür hüngür, bağıra çağıra ağlarsın... sonra, "onun için ağlamaya değer mi?" der ve kesersin ağlamayı.

yollarınız ayrılır bir gün, acı fakat hatırlanınca gülümseten bir anı olarak kalır içinde. eğer ki yollarınız ayrılmazsa ve her gün, her dakika onu görmek zorunda isen, acıdır yine, ama gülümsetmez. hem de öyle bir acıdır ki... yakar içini işte.

işte böyle bir duygudur "o kız bana siksen bakmaz." şeysi. bakmaz da genelde. yakar bir de.

bu duygudan da, umuttan da nefret ediyorum arkadaş. çıkmayın lan artık yoluma, istemiyorum. rahat bırakın beni. ben mutluyum böyle. bakmayın bana, siksem bile bakmayın...
umudu kalmamış adamdır. ardından hayallere dalınır.
- kamil seninki geliyor olum.
+ hani abi nerde?
- bak olum tam karşıdan geliyor.
+ o kız bana siksen bakmaz abi.
- sikmesek bakar mı kamil.
+ bakar belki.
- o zaman sikmeyelim lan.
yanındaki adamı ' kimi si*sem neyi si*sem' diye ayağa kaldırtabilecek sözdür. zira yanlış anlayabilir.*
ders çıkışında onun dersinin olduğu hiç seninle alakası olmayan bi yer olsada sırf onunla göz göze gelmek onun seni fark edebilme ihtamili için bile koşarak onun yüreyeceği koridora gidersin ,

yanından sadece bir kafa selamıyla çeker gider . işte çok sikindirik bi durum
ama insan seçemez kime aşık olcağını naparsın işte.
görsel
o kadar ümitsiz olma.