bugün

The Notebook un romantik kişiliği noah ın içinden geçirdikleri ve yazdıklarıdır.
Yabani elmalar, çakıl taşları, kokuların güzelim dæmlaları hepsini içmek isteyerek onlara seslenişimi bir diğerinin kayıtsız kalışı. Gerçek şiirler yani şiir dediklerimiz aslında sadece resim. Gecenin özelliğindeki şiirler, benim gibi adamlarla ilgili şiirler. Bu şiir utangaçlığa meyil ediyor ve her zaman taşıdığım ve tüm erkeklerin taşıdığı görünmezlik.
Dün gece uyuyamadım, çünkü aramızdakilerin bittiğini biliyorum. Artık acı duymuyorum çünkü aramızdaki olanların ne kadar gercek oldugunu biliyorum ve eğer ilerde uzak bir yerlerde yeni hayatlarımızda birbirimizi görürsek sana neşeyle gülümsicem ve o yazı ağaçların nasıl geçirdiğimizi hatırlıcam. Birbirimizden öğrenerek ve sevgiyle büyüyerek.

Aşkın en güzeli ruhu uyandıran ve bizi daha fazlasına doğru uzandırandır. Kalplerimize ateş ekipte, akıllarımıza huzur verendir. Ve işte sen bana bunu verdin. Bende sana sonsuza dek bunu vermeyi umdum. Seni Seviyorum ve seninle görüşeceğim.

(bkz: not defteri)
bana

"Neden bilmiyorum ama bu film bana hüzün verdi Masamın üzerinde yıkılmışlığım duruyor yalan sevgilere armağan Titreyen parmaklarımda klavye karşımda hayalin Ahlara kundaklıyorum Bir ayrılık ağısıdır içtiğim şimdi."

dedirten romantik kıvamlı film.