bugün
- kemalizm25
- icardi190515
- müge anlı daki 18 yaşındaki lamia13
- bu gece intihar edeceğim77
- siklememe sanatı8
- japonya'nın yarısı kürtlerindir15
- trt'nin osmanlı dizileri26
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz16
- her canlı şeyi sudan yarattık11
- fenerbahçe28
- albay kemal16
- bütün pitbullar uyutulmalı20
- rte'nin artık fenerbahçeli değilim açıklaması12
- 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi19
- pipisine tapılan adam16
- kılıçdaroğlu'nun yeniden aday olacağım demesi24
- afganistana vizelerin kaldırılması15
- son 22 yılın özeti16
- kemalistlerin islamcılara daima saplaması12
- allah neye benzer17
- açık sınırı 19bin ytl9
- akp döneminde kürtlerin asimile olması11
- ichbinmaschinenbau12
- hiç aldatmayan erkekte sorun vardır12
- escort olmaya karar vermek8
- keyiflenmek için ne yapıyorsun9
- fatih de bizim atatürk de bizim9
- eğitim konusunda dünyada örnek gösteriliyoruz15
- köpeğe ekmek verip tecavüz eden adam22
- allahın emirleri sorgulanabilir mi21
- türbanlıların açık kızlara çok öfkeli olması12
- içkisi kumarı dövmesi olmayan erkek10
- suriyeli 3 çocuğun akran zorbalığı yapması17
- midyenin 20 lira olmasına şaşıran gurbetçi11
- otobüste görülen kıza aşık olmak10
- üçten fazla dövmesi olan kız8
- fener'i kimse eleştiremez hatalıyken de savunurum8
- sözlük abazanları kız bulduğu zaman olacaklar15
- fener niye şampiyon olmuyor diye ağlayan çocuk13
- galatasaray27
- fenerbahçe 38 de 38 yapsa olacaklar11
- dövmesi olan erkek12
- hadise'nin külotla marş söylemesi30
- şarap içip entry girmek8
- utanmadan fenerbahçe kollanıyor diyebilmek8
- ali koç10
- kocaeli de ders basan veli9
- ilkokuldaki sevgilinizle yaptığınız çılgınlıklar11
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi22
- sinovac mı biontech mı12
sözde ermeni soykırım yalanına cevap olan belgelerdir.
NEDEN SOYKIRIM DEĞiL
Soykırım (genoside), 9 Aralık 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır :
1. Ulusal, ırksal ya da dinsel bir grubun, toptan veya bir bölümünü yok etme niyetiyle, bir grubun üyelerini öldürmek,
2. Bir grubun üyelerine bedensel-ruhsal ağır zarar vermek,
3. Bir grubun yaşamının fiziki çöküşünü sağlayacak ortamı hazırlamak,
4. Bir grubun çocuk sahibi olmasını engellemek,
5. Bir grubun çocuklarının zorla bir başka gruba verilmesini sağlamak.
Osmanlı Devletinin Ermenileri ihraç kararının ve uygulamasının, yukarıda tanımı yapılan soykırıma uyup uymadığını değerlendirmek gerekmektedir. Osmanlı Devleti, Batılı ülkelerin Ermenilerin topluca katledilecekleri iddialarına karşı 27 Mayıs 1915'te şöyle bir açıklamada bulunmuştu: "Ermeniler hakkında hükûmetçe alınan tedbirler, sırf memleketin âsâyiş ve inzibatını temin ve muhafaza mecburiyetine müstenittir. Ermeni unsuruna karşı Hükûmetin imhakâr bir siyaset takibetmediği, şimdilik tarafsız bir vaziyette kaldıkları görülen Katolik ve Protestanlara dokunmamış olması göstermektedir..."
1915'te meydana gelen iskân uygulamaları ve bu uygulama sırasında meydana gelen olaylar, yukarıdaki tanıma göre bir soykırım olarak adlandırılabilir mi ? Bu sorunun cevabını vermek için ikinci Dünya Savaşı sonrasında Nazi Almanyasının Yahudilere uyguladığı toplu imha hareketiyle, Osmanlı Devletinin Ermenilere tehcir uygulamasını karşılaştırmak bizleri doğru sonuca götürecektir. Osmanlı Devleti ihraç ettiği Ermenilere nasıl bir uygulama yapmıştır ? :
1- Osmanlı Devleti, Nazilerin aksine, topraklarında yaşayan Ermenilerin belli bir coğrafyadakilerini nakletmiştir. Nakil, Osmanlı Devleti'ne karşı silaha sarılan Ermeni gruplarını ve onlara lojistik destek verenleri kapsamaktadır (Bkz. Harita 1).
2- Nakledilenler yine Osmanlı sınırları içinde yer alan bir coğrafyaya göç ettirilmiş, göçe tabi tutulanlara, Nazilerin evlere baskın yaparak yaka-paça toplama kamplarına sevk uygulamalarının aksine, göç hazırlığı yapmaları için bir hafta ile 15 gün arasında süre verilmiştir.
3- Göçen Ermenilerin tüm ihtiyaçları (yiyecek, sağlık, bilet temini v.s.) devlet tarafından "Muhacirîn tahsisatı"ndan karşılanmış, bir şehir ve kasabada yaşayan Ermenilerin tümü sürgüne gönderilmemiş, hastalar, yetimler, katolik ve protestan mezhebi mensuplarıyla, zanaat sahipleri ve orduda görev yapanlar tehcir kapsamı dışında tutulmuştur.
4- Göçe tabi tutulanlar, Nazilerin toplama kamplarının aksine, gittikleri yerlerde, devlet tarafından evler yapılması, hayatlarını devam ettirebilmeleri için yerleştirildikleri yerlerin ziraate elverişli olması ve göçmenlerin geldikleri vilâyetlerin belirlenerek, nüfus kayıtlarının çıkarılması karar altına alınmıştır.
5- Nazi kamplarının aksine, hasta göçmenler için kamplarda hastahaneler kurulmuş, göçmenlerin sağlık sorunları ile ilgili olarak çeşitli ülkelerin sağlık ekiplerine kamplarda görev yapmaları için izin verilmiştir. Konsolos raporlarına göre, bu yabancı sağlık mensuplarından bazıları bulaşıcı hastalık nedeniyle ölmüştür.
6- Kimsesiz çocuklar ve yetimler, yetimhanelere ve bazı zengin ailelerin yanına yerleştirilmiş, 1919 yılında geri dönüş izni verilince bu çocuklar yakın akrabalarına teslim edilmiştir.
7- Aşiretlere ve sivil halkın saldırısına karşı kafileleri korumak üzere jandarma görevlendirilmiş, suistimalde bulunan görevli ve halktan kimseler mahkeme edilerek cezalandırılmıştır.
8- Zorunlu göçten kurtulmak için müslümanlığı kabul ettiğini söyleyenlerde göç ettirilmiş, fakat bir müslümanla evlenmiş kadınlar göçten muaf tutulmuştur. Bu gibilere, savaş sonrasında çıkarılan bir yasa ile, istedikleri takdirde eski dinlerine dönebilme imkânı tanınmıştır.
9- Savaş, kuraklık, çekirge istilâsı, seferberlikten dolayı iş yapabilecek hemen bütün erkeklerin silah altına alınması gibi nedenlerle, tarladaki mahsulün kaldırılamamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan yiyecek sıkıntısından dolayı, başta Amerika olmak üzere çeşitli devletlerin yardım kuruluşlarının yardım talepleri kabul edilmiş, bunlar tarafından Suriyedeki Ermenilere yardım edilmiştir (Bkz. Belge 11).
10- Savaşın sona ermesiyle birlikte, devlet tarafından çıkarılan "geri dönüş kanunu" ile göçmenlerin evlerine dönmeleri sağlanmış, Ermeni Patrikhanesinin tespitlerine göre 644.900 Ermeni geri dönmüştür (Bkz. Belge 12).
Evet yukarıda bahsedilen Belge 11'i dikkatlice okumamız halinde, zorunlu göçün henüz sona erdiği 3 Şubat 1915 tarihi itibariyle Suriyede 500 bin Ermeni göçmenin mevcut olduğunu görüyoruz. Bu rakam, aslında bir milyon Ermeninin göç sırasında öldüğünü rapor eden bütün konsolos raporlarını yalanladığı gibi, Osmanlı Devletinin, muhtaç göçmenlere yardım için uluslararası kuruluşlara kamp kapılarını açtığını, dolayısıyla sadece Suriye'de 486 bin kişiye yardım edilmesine izin vermek suretiyle, Ermenileri imha düşüncesinde olmadığını ispat ediyor. Buna bağlı olarak, göç bölgelerindeki Ermenilerin belli bir kesiminin zorunlu göç kapsamına alınması, diğerlerinin evlerinde bırakılması, etnik temizlik veya "soykırım" iddialarını tümüyle ortadan kaldırıyor. Nitekim özellikle ülkenin istanbul, Bursa, Kütahya, Edirne gibi savaş mühimmatının sevkedildiği bölgelerin dışında bulunan şehirlerinden, terör mensupları hariç, kimsenin zorunlu göçe tabi tutulmadığı yabancı ve Osmanlı belgelerinde yer alıyor. Ayrıca göç kapsamındakilerin topluca imha edilmesi gibi bir art niyetin olmadığını, göç edeceklere hazırlanmaları için süre verilmesi de gösteriyor. Hele hele göçe tabi tutulanların, gittikleri yerlerde, geldikleri şehirler de belirtilmek suretiyle, nüfus defterlerine kaydedilmelerinin emredilmesi, hayatlarını devam ettirebilmeleri için ziraate uygun bölgelere yerleştirilmelerinin istenmesi, imha düşüncesiyle bağdaşmıyor.
Bütün bu saydıklarımızla, Nazi Almanyası'nda Yahudilere uygulanananlar arasında hiçbir benzerlik bulunmamaktadır. Bu durumda 1915'te cereyan eden olayların soykırım olarak tanımlanması mümkün değildir. Nitekim soykırım olduğunu iddia edenler, bugüne kadar "soykırım"ı ispat edecek bir belge sunamamışlardır. Tezlerini kuvvetlendirebilmek için, Talat Paşa'ya atfedilen sahte telgraflar ortaya atmışlardır. Ancak bu telgraflar üzerinde yapılan incelemede, telgraflar üzerinde Osmanlı bürokrasisinin mutad işlem kayıtlarının bulunmadığı, telgrafın gönderildiği iddia edilen valinin, o tarihte o vilâyette valilik yapmadığı, her Osmanlı belgesinin en üstünde yer alan besmeleye farklı şekilde yer verildiği ve en önemlisi de Talat Paşa'nın imzasının sahte olduğu ortaya çıkmıştır.
Soykırım iddiasında bulunanların en önemli açıklarından biri de, 1915'ten itibaren öldürüldüğü iddia edilen Ermenilerin sayısının sürekli yükseltildiğidir. 600 binlerden başlayan rakamlar, günümüzde 1,5 milyona çıkarılmıştır. Halbuki, o tarihlerde yabancı devletlerce yapılan nüfus tespitlerinde, Osmanlı Devleti'nde yaşayan Ermenilerin toplam nüfusu ortalama 1,5 milyon olarak gösterilmekte, hattâ Ermeni Patrikhanesi bile 1,915,000 rakamını vermekteydi. Nitekim güvenilir olarak bulunan Patrik Malachia Ormanian da Ermeni nüfusunu 1,895,400 olarak vermektedir. Bu durumda ancak 400 bin Osmanlı Ermenisinin hayatta kalması gerekirdi. Aşağıdaki cetvelde, çeşitli kaynaklarda belirlenen Ermeni nüfusu görülmektedir :
Kaynağın Yılı Yazarı Osmanlı Ermenileri
1892 Vital Cuinet 1.475.011
1896 Felix Weber 1.000.000
1901 H. F. B. Lynch 1.325.246
1901 Lodovic de Constenson 1.383.779
1910 Encyclopedia Britannica 1.500.000
1913 Ermeni Patrikhanesi 1.915.651
1913 Lodovic de Constenson 1.400.000
1914 Daniel Panzac 1.5-1.600.000
1914 Justin McCarthy 1.698.303
1914 Osmanlı nüfus sayımı 1.229.007
1914 Stanford J. Shaw 1.294.851
1914 David Magie 1.479.000
1919 Dr. Lepsius 1.500.000
1923 Claire Price 1.500.000
1923 E. Alexander Powell 1.500.000
Oysa ki, 1919 yılı itibariyle, Osmanlı topraklarından diğer ülkelere gerçekleşen göçlere rağmen, Amerikan arşiv belgelerinde bulunan ve Ermeni Patrikhanesince, diğer ülkelere göçenler hariç, sadece Anadoludaki evlerine geri dönenler 644,900 olarak verilmekte, bütün dünyadaki Osmanlı Ermenilerinin sayısı ise 1,200,000 olarak gösterilmektedir. Bu durumda 1,5 milyon Ermeninin öldüğünü iddia edenlere şu soru sorulabilir. Ölen Ermenilerin toplu mezarları nerededir ? Zira her bir toplu mezarda 500 kişi olsa, 3,000 toplu mezar olması gerekirdi ki, Anadolu'nun her kazma vurulan yerinden toplu mezar çıkardı.
Son olarak, savaşın sone ermesinden ve istanbulun itilâf devletlerinin eline geçmesinden sonra, katliam iddialarına karşı Osmanlı Devleti, dört tarafsız ülkeye resmen başvurarak konuyu araştırmak için ikişer hukukçu talep etmiştir. iyi niyetle yapılmış bu talep, başvuru yapılan ispanya, Hollanda, Danimarka ve isveç tarafından reddedilmiştir. Aslında bu durum, o dönemde dahi sorunun siyasî olduğunu ve çözümün istenmediğini ortaya koymaktadır.
http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=99
NEDEN SOYKIRIM DEĞiL
Soykırım (genoside), 9 Aralık 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır :
1. Ulusal, ırksal ya da dinsel bir grubun, toptan veya bir bölümünü yok etme niyetiyle, bir grubun üyelerini öldürmek,
2. Bir grubun üyelerine bedensel-ruhsal ağır zarar vermek,
3. Bir grubun yaşamının fiziki çöküşünü sağlayacak ortamı hazırlamak,
4. Bir grubun çocuk sahibi olmasını engellemek,
5. Bir grubun çocuklarının zorla bir başka gruba verilmesini sağlamak.
Osmanlı Devletinin Ermenileri ihraç kararının ve uygulamasının, yukarıda tanımı yapılan soykırıma uyup uymadığını değerlendirmek gerekmektedir. Osmanlı Devleti, Batılı ülkelerin Ermenilerin topluca katledilecekleri iddialarına karşı 27 Mayıs 1915'te şöyle bir açıklamada bulunmuştu: "Ermeniler hakkında hükûmetçe alınan tedbirler, sırf memleketin âsâyiş ve inzibatını temin ve muhafaza mecburiyetine müstenittir. Ermeni unsuruna karşı Hükûmetin imhakâr bir siyaset takibetmediği, şimdilik tarafsız bir vaziyette kaldıkları görülen Katolik ve Protestanlara dokunmamış olması göstermektedir..."
1915'te meydana gelen iskân uygulamaları ve bu uygulama sırasında meydana gelen olaylar, yukarıdaki tanıma göre bir soykırım olarak adlandırılabilir mi ? Bu sorunun cevabını vermek için ikinci Dünya Savaşı sonrasında Nazi Almanyasının Yahudilere uyguladığı toplu imha hareketiyle, Osmanlı Devletinin Ermenilere tehcir uygulamasını karşılaştırmak bizleri doğru sonuca götürecektir. Osmanlı Devleti ihraç ettiği Ermenilere nasıl bir uygulama yapmıştır ? :
1- Osmanlı Devleti, Nazilerin aksine, topraklarında yaşayan Ermenilerin belli bir coğrafyadakilerini nakletmiştir. Nakil, Osmanlı Devleti'ne karşı silaha sarılan Ermeni gruplarını ve onlara lojistik destek verenleri kapsamaktadır (Bkz. Harita 1).
2- Nakledilenler yine Osmanlı sınırları içinde yer alan bir coğrafyaya göç ettirilmiş, göçe tabi tutulanlara, Nazilerin evlere baskın yaparak yaka-paça toplama kamplarına sevk uygulamalarının aksine, göç hazırlığı yapmaları için bir hafta ile 15 gün arasında süre verilmiştir.
3- Göçen Ermenilerin tüm ihtiyaçları (yiyecek, sağlık, bilet temini v.s.) devlet tarafından "Muhacirîn tahsisatı"ndan karşılanmış, bir şehir ve kasabada yaşayan Ermenilerin tümü sürgüne gönderilmemiş, hastalar, yetimler, katolik ve protestan mezhebi mensuplarıyla, zanaat sahipleri ve orduda görev yapanlar tehcir kapsamı dışında tutulmuştur.
4- Göçe tabi tutulanlar, Nazilerin toplama kamplarının aksine, gittikleri yerlerde, devlet tarafından evler yapılması, hayatlarını devam ettirebilmeleri için yerleştirildikleri yerlerin ziraate elverişli olması ve göçmenlerin geldikleri vilâyetlerin belirlenerek, nüfus kayıtlarının çıkarılması karar altına alınmıştır.
5- Nazi kamplarının aksine, hasta göçmenler için kamplarda hastahaneler kurulmuş, göçmenlerin sağlık sorunları ile ilgili olarak çeşitli ülkelerin sağlık ekiplerine kamplarda görev yapmaları için izin verilmiştir. Konsolos raporlarına göre, bu yabancı sağlık mensuplarından bazıları bulaşıcı hastalık nedeniyle ölmüştür.
6- Kimsesiz çocuklar ve yetimler, yetimhanelere ve bazı zengin ailelerin yanına yerleştirilmiş, 1919 yılında geri dönüş izni verilince bu çocuklar yakın akrabalarına teslim edilmiştir.
7- Aşiretlere ve sivil halkın saldırısına karşı kafileleri korumak üzere jandarma görevlendirilmiş, suistimalde bulunan görevli ve halktan kimseler mahkeme edilerek cezalandırılmıştır.
8- Zorunlu göçten kurtulmak için müslümanlığı kabul ettiğini söyleyenlerde göç ettirilmiş, fakat bir müslümanla evlenmiş kadınlar göçten muaf tutulmuştur. Bu gibilere, savaş sonrasında çıkarılan bir yasa ile, istedikleri takdirde eski dinlerine dönebilme imkânı tanınmıştır.
9- Savaş, kuraklık, çekirge istilâsı, seferberlikten dolayı iş yapabilecek hemen bütün erkeklerin silah altına alınması gibi nedenlerle, tarladaki mahsulün kaldırılamamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan yiyecek sıkıntısından dolayı, başta Amerika olmak üzere çeşitli devletlerin yardım kuruluşlarının yardım talepleri kabul edilmiş, bunlar tarafından Suriyedeki Ermenilere yardım edilmiştir (Bkz. Belge 11).
10- Savaşın sona ermesiyle birlikte, devlet tarafından çıkarılan "geri dönüş kanunu" ile göçmenlerin evlerine dönmeleri sağlanmış, Ermeni Patrikhanesinin tespitlerine göre 644.900 Ermeni geri dönmüştür (Bkz. Belge 12).
Evet yukarıda bahsedilen Belge 11'i dikkatlice okumamız halinde, zorunlu göçün henüz sona erdiği 3 Şubat 1915 tarihi itibariyle Suriyede 500 bin Ermeni göçmenin mevcut olduğunu görüyoruz. Bu rakam, aslında bir milyon Ermeninin göç sırasında öldüğünü rapor eden bütün konsolos raporlarını yalanladığı gibi, Osmanlı Devletinin, muhtaç göçmenlere yardım için uluslararası kuruluşlara kamp kapılarını açtığını, dolayısıyla sadece Suriye'de 486 bin kişiye yardım edilmesine izin vermek suretiyle, Ermenileri imha düşüncesinde olmadığını ispat ediyor. Buna bağlı olarak, göç bölgelerindeki Ermenilerin belli bir kesiminin zorunlu göç kapsamına alınması, diğerlerinin evlerinde bırakılması, etnik temizlik veya "soykırım" iddialarını tümüyle ortadan kaldırıyor. Nitekim özellikle ülkenin istanbul, Bursa, Kütahya, Edirne gibi savaş mühimmatının sevkedildiği bölgelerin dışında bulunan şehirlerinden, terör mensupları hariç, kimsenin zorunlu göçe tabi tutulmadığı yabancı ve Osmanlı belgelerinde yer alıyor. Ayrıca göç kapsamındakilerin topluca imha edilmesi gibi bir art niyetin olmadığını, göç edeceklere hazırlanmaları için süre verilmesi de gösteriyor. Hele hele göçe tabi tutulanların, gittikleri yerlerde, geldikleri şehirler de belirtilmek suretiyle, nüfus defterlerine kaydedilmelerinin emredilmesi, hayatlarını devam ettirebilmeleri için ziraate uygun bölgelere yerleştirilmelerinin istenmesi, imha düşüncesiyle bağdaşmıyor.
Bütün bu saydıklarımızla, Nazi Almanyası'nda Yahudilere uygulanananlar arasında hiçbir benzerlik bulunmamaktadır. Bu durumda 1915'te cereyan eden olayların soykırım olarak tanımlanması mümkün değildir. Nitekim soykırım olduğunu iddia edenler, bugüne kadar "soykırım"ı ispat edecek bir belge sunamamışlardır. Tezlerini kuvvetlendirebilmek için, Talat Paşa'ya atfedilen sahte telgraflar ortaya atmışlardır. Ancak bu telgraflar üzerinde yapılan incelemede, telgraflar üzerinde Osmanlı bürokrasisinin mutad işlem kayıtlarının bulunmadığı, telgrafın gönderildiği iddia edilen valinin, o tarihte o vilâyette valilik yapmadığı, her Osmanlı belgesinin en üstünde yer alan besmeleye farklı şekilde yer verildiği ve en önemlisi de Talat Paşa'nın imzasının sahte olduğu ortaya çıkmıştır.
Soykırım iddiasında bulunanların en önemli açıklarından biri de, 1915'ten itibaren öldürüldüğü iddia edilen Ermenilerin sayısının sürekli yükseltildiğidir. 600 binlerden başlayan rakamlar, günümüzde 1,5 milyona çıkarılmıştır. Halbuki, o tarihlerde yabancı devletlerce yapılan nüfus tespitlerinde, Osmanlı Devleti'nde yaşayan Ermenilerin toplam nüfusu ortalama 1,5 milyon olarak gösterilmekte, hattâ Ermeni Patrikhanesi bile 1,915,000 rakamını vermekteydi. Nitekim güvenilir olarak bulunan Patrik Malachia Ormanian da Ermeni nüfusunu 1,895,400 olarak vermektedir. Bu durumda ancak 400 bin Osmanlı Ermenisinin hayatta kalması gerekirdi. Aşağıdaki cetvelde, çeşitli kaynaklarda belirlenen Ermeni nüfusu görülmektedir :
Kaynağın Yılı Yazarı Osmanlı Ermenileri
1892 Vital Cuinet 1.475.011
1896 Felix Weber 1.000.000
1901 H. F. B. Lynch 1.325.246
1901 Lodovic de Constenson 1.383.779
1910 Encyclopedia Britannica 1.500.000
1913 Ermeni Patrikhanesi 1.915.651
1913 Lodovic de Constenson 1.400.000
1914 Daniel Panzac 1.5-1.600.000
1914 Justin McCarthy 1.698.303
1914 Osmanlı nüfus sayımı 1.229.007
1914 Stanford J. Shaw 1.294.851
1914 David Magie 1.479.000
1919 Dr. Lepsius 1.500.000
1923 Claire Price 1.500.000
1923 E. Alexander Powell 1.500.000
Oysa ki, 1919 yılı itibariyle, Osmanlı topraklarından diğer ülkelere gerçekleşen göçlere rağmen, Amerikan arşiv belgelerinde bulunan ve Ermeni Patrikhanesince, diğer ülkelere göçenler hariç, sadece Anadoludaki evlerine geri dönenler 644,900 olarak verilmekte, bütün dünyadaki Osmanlı Ermenilerinin sayısı ise 1,200,000 olarak gösterilmektedir. Bu durumda 1,5 milyon Ermeninin öldüğünü iddia edenlere şu soru sorulabilir. Ölen Ermenilerin toplu mezarları nerededir ? Zira her bir toplu mezarda 500 kişi olsa, 3,000 toplu mezar olması gerekirdi ki, Anadolu'nun her kazma vurulan yerinden toplu mezar çıkardı.
Son olarak, savaşın sone ermesinden ve istanbulun itilâf devletlerinin eline geçmesinden sonra, katliam iddialarına karşı Osmanlı Devleti, dört tarafsız ülkeye resmen başvurarak konuyu araştırmak için ikişer hukukçu talep etmiştir. iyi niyetle yapılmış bu talep, başvuru yapılan ispanya, Hollanda, Danimarka ve isveç tarafından reddedilmiştir. Aslında bu durum, o dönemde dahi sorunun siyasî olduğunu ve çözümün istenmediğini ortaya koymaktadır.
http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=99
güncel Önemli Başlıklar