bugün

allah(cc.)kulları azdığı zaman onların titreyip kendilerine gelmesi için uyarıcı olarak gönderdiği haberci
kendisine kutsal bir kitap gönderilmeyen peygamber
(bkz: the prophet)
halil cibran'in en meshur kitabidir. bati dunyasinda satis rekoru kirmistir bir zamanlar. kult kitaplar listesine girmistir genel kaniya gore. okunmaya deger kitaptir.
atvde yayınlanan dans yarışmasında erkek yarışmacılardan biri, gayet başarılı ve estetik, her dansa uyum sağlayabilen insan.
kendisine müstakil bir seriat ve kitap verilmeyip kendinden önceki peygamberin seriatina tabi olan peygamberlere verilen isimdir.
Nebi, kendinden önce gelen Resulün dinini tebliğ eden peygamberdir. Yeni din getirmeyip, önceki dine davet eden peygamberlere Nebi denir. Her resul, nebidir; fakat her nebi resul değildir
haberci anlamına da gelen kelimedir.
"mühim bir şey veya hadise hakkında bir parça faydalı bilgi" anlamına gelen nab'dan türemiştir. hem haber veren hem de haber verilen anlamında da kullanılır.
kendisine suhuf indirilmeyen, sadece kendinden önce gelen peygamberlerin emrini yineleyen peygamberlerdir.
her resul yani kendisine kitap indirilmesi sebebi ile risalet gereği hem resul hem de nebidir. ancak her nebi resul değildir.
Nübüvvet kemâlâtının, beşeriyet sûreti ( “Dünya sûreti” ) altında açığa çıktığı zât...
Allah'ın, Müjdeleyici ve uyarıcı olarak bâ’s ettiği (nübüvvet kemâlatını açığa çıkardığı) kişi...
Nübüvvet görevini ifa eden…
Varlığını “Velâyet” hakikatından alan Zât…
Doğuştan Nübüvvet istidadına sahip olan Zât...
Alemlerin rabbı olan Allahı bilip, Onun dilediğini "insan"lara tebliğ ile görevlenen kişi…
ilâhi nûrun zuhûru yanı ile beşerî yanı kendisinde birleştiren kişi...
Vahye dayanan bir sistemle görev yapan ...
Ötedekinin postacısı değil; "hakikatindekinin dili"... Kendi varlığında, boyutsal olarak eriştiği mertebenin hakikatını dillendiren...
Esma ve sıfatın efal aleminde açığa çıkış sistemini okuyup buna göre bir insanın kendi hakikatine ulaşması için neleri yapıp nelerden uzak durması için gerekenleri anlatan...
Benliğindeki Allahı müşahede ettikten sonra ona teslim olan ve Allahın emirlerini, yani Ulùhiyet hükümlerini, beşeriyetin saadetini meydana getirecek kurallar olarak beşere ulaştırma görevini ifa eden zât....
Kendi hakikatını bilerek, geldikleri toplumların yaşam düzeylerine göre bir ileri basamağı öneren görevli zât…
insanları Allah Dinine dâvet eden Görevli Zât…
·Yaşamı ölüm ötesinde devam edecek olan insana(devlete değil!.) "Din” yani “Sistem”i anlatarak, onların ölümötesi gerçeklere hazırlanması için görev almış kişi...
Beşere ilâhi hükümleri tebliğ ederek, ilâhi mânâları açıklayarak, Allah’a vâsıl olmalarını temin yolunda çalışma yapan Zât…
Bütün bu varlık âleminin tasarrufunun ötesinde, beşere ilâhi hükümleri tebliğ ederek, ilâhi mânâları açıklayarak, Allah’a vâsıl olmalarını temin yolunda çalışma yapan kişi…
Âlemin ve varlığın hakikatına, aslına ermiş olarak insanları Allah’a davet eden kişi…
Kitap gönderilen peygamber.

Salat ve selam, nebilerin nebisi efendimiz hz.Muhammed (s.a.v) e olsun.
Haber getiren anlamına gelir.
ilâhi dinlere göre ise kendine kitap gönderilen 4 peygamber dışındaki peygamberlerin tamamı.
Yeni bir din getirmeyen, daha önce gönderilmiş olan bir Resûlün dînine dâvet eden, çağıran peygamber. Resûllere (yeni bir dinle gönderilen peygamberlere) tâbi olan peygamberler.
nebi / nebî / نبى

Haber getiren. Peygamber. Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettiren Peygamber.
Peygamber, elçi.
Peygamber, kendisinden önce gelmiş olan resulün şeriatı üzerine amel eden Peygamber.
Yeni bir din getirmeyen, daha önce gönderilmiş olan bir Resûlün dînine dâvet eden, çağıran peygamber. Resûllere (yeni bir dinle gönderilen peygamberlere) tâbi olan peygamberler.
Peygamber.
Peygamber. (Arapça)
görsel
Kendisine kutsal kitap verilmiş elçi, peygamber.
kanıtı:
"hani, allah peygamberlerden (nebilerden) , “andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber (resul) geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. onlar, “kabul ettik” demişlerdi. allah da, “öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti."
âl-i imran suresi 81. ayet