bugün
- türkiye laiktir laik kalacak10
- anın görüntüsü13
- ak parti anketlerde önde10
- diploma iptaline ilişkin tebligat31
- kameranın icadından sonra dini mucizelerin durması8
- en son ne içtiniz32
- kürtçenin resmi dil olmasını istiyoruz54
- vatan haini nasıl olur12
- abdullah öcalan'a küfür etmenin suç olması14
- 20'li yaşlarda ev araba sahibi olmak8
- pkk'nın bitmesi sırada kemalizmin olması26
- aktrolleri engellemek19
- selam arkadaşlar napıyorsunuz11
- v a m p i r o v16
- yok mu lan başka kupa9
- küresel12
- lozan antlaşması19
- devlet bahçeli'nin apo'ya kurucu önder demesi9
- nervio'nun 42 yaşında olduğunu öğrenmek10
- müge anlı'da uludağ sözlük'ün anılması39
- 14 mayıs 2025 trabzonspor galatasaray maçı14
- otukenormanindakitayga lar8
- 14 mayıs 2025 büyük silivri mitingi33
- 1997 doğumlu yazarlar11
- dem parti8
- 13 mayıs boğaziçi olayları19
- polyester t shirtlerin moda olması8
- ateistlerin cevap veremediği tek soru14
- ak parti'nin dem'i satışa getireceği gerçeği12
- 13 mayıs 2025 boğaziçi üniversitesi protestoları9
- true gelmiş16
- pkk12
- 14 mayıs 2025 ankara lozan parkı mitingi14
- villa da yaşamak12
- nervionun basamak atlayamaması13
- ülkü ocaklarında demli çay içilmesi15
- rte'nin mezar taşına yazılabilecekler14
- abb'de bardak ve çöp poşeti vurgunu iki kelle aldı13
- sizce ben şişman bir camış mıyım8
- 295 milyon euro nerede19
- recep tayyip erdoğan12
- arkadaşlar buyrun ballı muzlu çilekli süt içelim9
- pkk'nın kendini feshetmesi akla uygun değil12
- arkadaşlar sizce bu hırka nasıl17
- arkadaşlar yeni şapkam nasıl8
- sözlük kızlarının yüzde 95'inin çirkin olması21
- sözlükte yazmak size bir şey kazandırmaz20
- federal republic of anatolia8
- ekrem imamoğlu'nun bir sevgilisi olduğu iddiası8
- erkeğin orospusu9


entry'ler (290)
gettier'in, "gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?" isimli makalesinde başvurduğu safsatadır.
gettier, "gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?" isimli makalesinde verdiği iki örnekle; gerekçelendirilmiş doğru inancın bilgi olmadığını iddia ederek; bir kişinin, doğru bir önermeye yeterli kanıtla inandığında ya da doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olarak o önermenin doğruluğundan emin olduğunda, o önermeyi bilemeyeceğini ima eder. bu metinde; sadece birinci örneği inceleyeceğim, zaten birinci örneğe yapacağım itiraz ikinci örnekte de geçerli olduğundan, bu durum yazıda bir eksiklik yaratmayacaktır.
gettier'in örneği:
smith ve jones'un bir iş başvurusu yaptığını düşünelim. yine smith'in şu önermelerle ilgili güçlü kanıtları olduğunu düşünelim:
d. jones, işe alınacak kişidir ve jones’un cebinde 10 adet bozukluk (madeni para) vardır.
smith’in (d) konusundaki delili, şirket yöneticisinin ona sonunda jones’un seçileceğini söylemesi/garanti etmesi ve smith’in on dakika önce jones’un cebindeki bozuklukları saymış olduğunu farz edelim. bu durumda (d) önermesi şunu gerektirir:
e. bu işe alınacak kişinin cebinde on adet bozukluk vardır.
şimdi biz smith’in (d)’den (e)’ye geçmenin gerekliliğini gördüğünü ve sahip olduğu güçlü delillerden dolayı (d)’ye dayalı olarak (e)’yi kabul ettiğini düşünelim. bu örnekte smith, (e)’nin doğru olduğu inancını açıkça gerekçelendirmiştir. şimdi daha fazlasını hayal edelim. işe jones değil de smith alınacaktır ve smith bunu bilmiyor. aynı zamanda smith’in cebinde on tane bozukluk vardır ve smith bunu da bilmiyordur. o zaman smith’in (e)’yi çıkarsadığı (d) önermesi yanlış olsa da (e) önermesi doğrudur. o zaman bizim örneğimize göre şunların hepsi doğrudur:
(i) (e) doğrudur
(ii) smith, (e)’nin doğru olduğuna inanır ve
(iii) smith, (e)’nin doğru olduğu inancını gerekçelendirmiştir. fakat aynı zamanda smith’in (e)’nin doğru olduğunu bilmediği açıktır zira smith, kendi cebinde ne kadar bozukluk olduğunu bilmemesine ve yanlış bir şekilde inancını işe alınacak olan kişi olduğuna inandığı jones’un cebindeki bozuklukların sayısına dayandırmasına rağmen
(e), smith’in cebindeki bozuklukların sayısından dolayı doğrudur.
gettier, bu örneğinde; şirket yöneticisinin ona sonunda jones’un seçileceğini söylemesini ve smith’in on dakika önce jones’un cebindeki bozuklukları saymış olduğunu güçlü(!) delil olarak ifade etmekte. soruyorum: smith'in (e) önermesinin doğruluğundan emin olmaya hakkı var mıdır? smith'in (e) önermesine inanmaya yeterli kanıtı var mıdır? şimdi, bu örneğe; smith'i işe alan ve smith'in cebindeki bozuklukların sayısını bilen muhammed isminde bir yönetici ekleyelim. hangisinin delili yeterlidir? hangisinin sonuç önermesinin doğruluğundan emin olmaya hakkı vardır? muhammed, smith'in aksine, sonuç önermesini yeterli delile dayanarak gerekçelendirmiştir. yani; muhammed'in, sonuç önermesinin doğruluğundan emin olmaya hakkı vardır.
görüldüğü üzere, gettier'in örneğinden; bir kişinin, doğru bir önermeye yeterli kanıtla inandığında ya da doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olarak o önermenin doğruluğundan emin olduğunda, o önermeyi bilemeyeceği sonucu çıkmaz. gettier; örneklerinde uygun değişiklikler yapıldığında; doğru bir önermeye yeterli kanıtla inanmanın yahut doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olarak o önermenin doğruluğundan emin olmanın bir önermenin biliniyor olması için yeterli bir koşul sağlamayacağını iddia eder. ancak; bu iddiasını yeterli şekilde gerekçelendiremediği gibi, böyle bir örnek de vermez. epistemoloji literatüründe de böyle bir örnek yoktur. dolayısıyla; gettier'in, doğru bir önermeye yeterli kanıtla inanmanın veyahut doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmanın, bilmek için gerekli ve yeterli olmadığı iması safsatadan ibarettir.
gettier, "gerekçelendirilmiş doğru inanç bilgi midir?" isimli makalesinde verdiği iki örnekle; gerekçelendirilmiş doğru inancın bilgi olmadığını iddia ederek; bir kişinin, doğru bir önermeye yeterli kanıtla inandığında ya da doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olarak o önermenin doğruluğundan emin olduğunda, o önermeyi bilemeyeceğini ima eder. bu metinde; sadece birinci örneği inceleyeceğim, zaten birinci örneğe yapacağım itiraz ikinci örnekte de geçerli olduğundan, bu durum yazıda bir eksiklik yaratmayacaktır.
gettier'in örneği:
smith ve jones'un bir iş başvurusu yaptığını düşünelim. yine smith'in şu önermelerle ilgili güçlü kanıtları olduğunu düşünelim:
d. jones, işe alınacak kişidir ve jones’un cebinde 10 adet bozukluk (madeni para) vardır.
smith’in (d) konusundaki delili, şirket yöneticisinin ona sonunda jones’un seçileceğini söylemesi/garanti etmesi ve smith’in on dakika önce jones’un cebindeki bozuklukları saymış olduğunu farz edelim. bu durumda (d) önermesi şunu gerektirir:
e. bu işe alınacak kişinin cebinde on adet bozukluk vardır.
şimdi biz smith’in (d)’den (e)’ye geçmenin gerekliliğini gördüğünü ve sahip olduğu güçlü delillerden dolayı (d)’ye dayalı olarak (e)’yi kabul ettiğini düşünelim. bu örnekte smith, (e)’nin doğru olduğu inancını açıkça gerekçelendirmiştir. şimdi daha fazlasını hayal edelim. işe jones değil de smith alınacaktır ve smith bunu bilmiyor. aynı zamanda smith’in cebinde on tane bozukluk vardır ve smith bunu da bilmiyordur. o zaman smith’in (e)’yi çıkarsadığı (d) önermesi yanlış olsa da (e) önermesi doğrudur. o zaman bizim örneğimize göre şunların hepsi doğrudur:
(i) (e) doğrudur
(ii) smith, (e)’nin doğru olduğuna inanır ve
(iii) smith, (e)’nin doğru olduğu inancını gerekçelendirmiştir. fakat aynı zamanda smith’in (e)’nin doğru olduğunu bilmediği açıktır zira smith, kendi cebinde ne kadar bozukluk olduğunu bilmemesine ve yanlış bir şekilde inancını işe alınacak olan kişi olduğuna inandığı jones’un cebindeki bozuklukların sayısına dayandırmasına rağmen
(e), smith’in cebindeki bozuklukların sayısından dolayı doğrudur.
gettier, bu örneğinde; şirket yöneticisinin ona sonunda jones’un seçileceğini söylemesini ve smith’in on dakika önce jones’un cebindeki bozuklukları saymış olduğunu güçlü(!) delil olarak ifade etmekte. soruyorum: smith'in (e) önermesinin doğruluğundan emin olmaya hakkı var mıdır? smith'in (e) önermesine inanmaya yeterli kanıtı var mıdır? şimdi, bu örneğe; smith'i işe alan ve smith'in cebindeki bozuklukların sayısını bilen muhammed isminde bir yönetici ekleyelim. hangisinin delili yeterlidir? hangisinin sonuç önermesinin doğruluğundan emin olmaya hakkı vardır? muhammed, smith'in aksine, sonuç önermesini yeterli delile dayanarak gerekçelendirmiştir. yani; muhammed'in, sonuç önermesinin doğruluğundan emin olmaya hakkı vardır.
görüldüğü üzere, gettier'in örneğinden; bir kişinin, doğru bir önermeye yeterli kanıtla inandığında ya da doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olarak o önermenin doğruluğundan emin olduğunda, o önermeyi bilemeyeceği sonucu çıkmaz. gettier; örneklerinde uygun değişiklikler yapıldığında; doğru bir önermeye yeterli kanıtla inanmanın yahut doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olarak o önermenin doğruluğundan emin olmanın bir önermenin biliniyor olması için yeterli bir koşul sağlamayacağını iddia eder. ancak; bu iddiasını yeterli şekilde gerekçelendiremediği gibi, böyle bir örnek de vermez. epistemoloji literatüründe de böyle bir örnek yoktur. dolayısıyla; gettier'in, doğru bir önermeye yeterli kanıtla inanmanın veyahut doğru bir önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmanın, bilmek için gerekli ve yeterli olmadığı iması safsatadan ibarettir.
yalnızlık,
gölgem benim;
asla kaçamayacağım zindan.
içinde ne başka mahkûm var,
ne de bir gardiyan.
kaç yıl geçti,
bilmiyorum.
bilmiyorum,
tahliyem ne zaman?
varsa gölge,
ışık da vardır.
varsa hapishane,
mahkeme de vardır.
varsa mahkeme,
hâkim de vardır.
meğer yalnız değilmişim.
şükür ki uyandım,
şükür ki bitti hezeyan.
gölgem benim;
asla kaçamayacağım zindan.
içinde ne başka mahkûm var,
ne de bir gardiyan.
kaç yıl geçti,
bilmiyorum.
bilmiyorum,
tahliyem ne zaman?
varsa gölge,
ışık da vardır.
varsa hapishane,
mahkeme de vardır.
varsa mahkeme,
hâkim de vardır.
meğer yalnız değilmişim.
şükür ki uyandım,
şükür ki bitti hezeyan.
Bir tanesi "Doğru inanç her zaman vardır. Çünkü bu yargının zıttı olan "Doğru inanç yoktur." önermesi çelişik olduğu için hiçbir zaman doğru inanç olmaz ve bir önermenin aksi çelişikse o önerme doğrudur.
Doğru inanç, doğru inanma ile vardır. Örneğin; bir önceki argümantasyonda "Doğru inanç vardır." yargısının doğru inanç olduğunu; o inancın doğruluğunu doğru bir şekilde gerekçelendirerek, yani; o inancın doğruluğuna, doğru inanarak gerekçelendirdik.
Doğru inanç bilgidir. Bir önermenin doğruluğunu bilmek, o önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Bir önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmak için, o önermenin doğruluğu ile ilgili yeterli kanıta sahip bir gerekçelendirme yapmak gerekir. Bu da; o önermenin doğruluğuna, doğru inanarak gerçekleşir. O halde; bilme, doğru inanmadır; yani, bilgi, doğru inançtır.
Bu üç önerme ile ne demek istediğimi, ismini Clifford Ölçütü koyduğum söz ile açayım: Clifford'un "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "Bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, doğru inanmak; bilgi, doğru inançtır.
Gerekçelendirdiğim bilgi tanımına olası bir itiraza cevap vererek devam etmek istiyorum: Konu, Gettier Problemi. Gettier örneklerindeki kişiler, ilgili önermelerin doğruluğu ile alakalı yeterli kanıtları bulunmadığından, o önermelerin doğruluğuna, doğru inanamazlar. Bu nedenle, doğru inançları yoktur. Bu da, benim gerekçelendirdiğim şekli ile "Bilgi, doğru inançtır." tanımının Gettier tipi örneklerden etkilenmediği anlamına gelir.
Buraya kadar; doğru inancın her zaman var olduğunu, yine doğru inancın doğru inanma ile var olduğunu ve doğru inancın bilgi olduğunu gerekçelendirdik. Doğru inanç her zaman varsa doğru inanma da her zaman vardır ve doğru inanma bir fiil olduğundan her zaman var olan bir doğru inanana muhtaçtır. O halde; her zaman doğru inanan vardır.
Her zaman doğru inanan, herhangi bir anda yanılırsa her zaman doğru inanan olamayacağından, yanılmaz. Sadece, her zaman her şeyi bilen yanılmazdır.
Her zaman her şeyi bilen, uzay ve zaman içindeki tüm olayları da bilir. Ancak uzayı ve zamanı kuşatan uzayın ve zamanın içindeki tüm olayları bilebilir. Uzayı kuşatan, uzayı her tarafından kuşattığından, tektir.
Her şeyi bilen, var etmeyi de bilir. Var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir. Var edebilme kudretine sahip olan, Var eden'dir. " şeklindedir.
Doğru inanç, doğru inanma ile vardır. Örneğin; bir önceki argümantasyonda "Doğru inanç vardır." yargısının doğru inanç olduğunu; o inancın doğruluğunu doğru bir şekilde gerekçelendirerek, yani; o inancın doğruluğuna, doğru inanarak gerekçelendirdik.
Doğru inanç bilgidir. Bir önermenin doğruluğunu bilmek, o önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Bir önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmak için, o önermenin doğruluğu ile ilgili yeterli kanıta sahip bir gerekçelendirme yapmak gerekir. Bu da; o önermenin doğruluğuna, doğru inanarak gerçekleşir. O halde; bilme, doğru inanmadır; yani, bilgi, doğru inançtır.
Bu üç önerme ile ne demek istediğimi, ismini Clifford Ölçütü koyduğum söz ile açayım: Clifford'un "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "Bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, doğru inanmak; bilgi, doğru inançtır.
Gerekçelendirdiğim bilgi tanımına olası bir itiraza cevap vererek devam etmek istiyorum: Konu, Gettier Problemi. Gettier örneklerindeki kişiler, ilgili önermelerin doğruluğu ile alakalı yeterli kanıtları bulunmadığından, o önermelerin doğruluğuna, doğru inanamazlar. Bu nedenle, doğru inançları yoktur. Bu da, benim gerekçelendirdiğim şekli ile "Bilgi, doğru inançtır." tanımının Gettier tipi örneklerden etkilenmediği anlamına gelir.
Buraya kadar; doğru inancın her zaman var olduğunu, yine doğru inancın doğru inanma ile var olduğunu ve doğru inancın bilgi olduğunu gerekçelendirdik. Doğru inanç her zaman varsa doğru inanma da her zaman vardır ve doğru inanma bir fiil olduğundan her zaman var olan bir doğru inanana muhtaçtır. O halde; her zaman doğru inanan vardır.
Her zaman doğru inanan, herhangi bir anda yanılırsa her zaman doğru inanan olamayacağından, yanılmaz. Sadece, her zaman her şeyi bilen yanılmazdır.
Her zaman her şeyi bilen, uzay ve zaman içindeki tüm olayları da bilir. Ancak uzayı ve zamanı kuşatan uzayın ve zamanın içindeki tüm olayları bilebilir. Uzayı kuşatan, uzayı her tarafından kuşattığından, tektir.
Her şeyi bilen, var etmeyi de bilir. Var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir. Var edebilme kudretine sahip olan, Var eden'dir. " şeklindedir.
"Doğru inanç her zaman vardır. Çünkü bu yargının zıttı olan "Doğru inanç yoktur." önermesi çelişik olduğu için hiçbir zaman doğru inanç olmaz ve bir önermenin aksi çelişikse o önerme doğrudur.
Doğru inanç, doğru inanma ile vardır. Örneğin; bir önceki argümantasyonda "Doğru inanç vardır." yargısının doğru inanç olduğunu; o inancın doğruluğunu doğru bir şekilde gerekçelendirerek, yani; o inancın doğruluğuna, doğru inanarak gerekçelendirdik.
Doğru inanç bilgidir. Bir önermenin doğruluğunu bilmek, o önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Bir önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmak için, o önermenin doğruluğu ile ilgili yeterli kanıta sahip bir gerekçelendirme yapmak gerekir. Bu da; o önermenin doğruluğuna, doğru inanarak gerçekleşir. O halde; bilme, doğru inanmadır; yani, bilgi, doğru inançtır.
Bu üç önerme ile ne demek istediğimi, ismini Clifford Ölçütü koyduğum söz ile açayım: Clifford'un "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "Bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, doğru inanmak; bilgi, doğru inançtır.
Gerekçelendirdiğim bilgi tanımına olası bir itiraza cevap vererek devam etmek istiyorum: Konu, Gettier Problemi. Gettier örneklerindeki kişiler, ilgili önermelerin doğruluğu ile alakalı yeterli kanıtları bulunmadığından, o önermelerin doğruluğuna, doğru inanamazlar. Bu nedenle, doğru inançları yoktur. Bu da, benim gerekçelendirdiğim şekli ile "Bilgi, doğru inançtır." tanımının Gettier tipi örneklerden etkilenmediği anlamına gelir.
Buraya kadar; doğru inancın her zaman var olduğunu, yine doğru inancın doğru inanma ile var olduğunu ve doğru inancın bilgi olduğunu gerekçelendirdik. Doğru inanç her zaman varsa doğru inanma da her zaman vardır ve doğru inanma bir fiil olduğundan her zaman var olan bir doğru inanana muhtaçtır. O halde; her zaman doğru inanan vardır.
Her zaman doğru inanan, herhangi bir anda yanılırsa her zaman doğru inanan olamayacağından, yanılmaz. Sadece, her zaman her şeyi bilen yanılmazdır.
Her zaman her şeyi bilen, uzay ve zaman içindeki tüm olayları da bilir. Ancak uzayı ve zamanı kuşatan uzayın ve zamanın içindeki tüm olayları bilebilir. Uzayı kuşatan, uzayı her tarafından kuşattığından, tektir.
Her şeyi bilen, var etmeyi de bilir. Var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir. Var edebilme kudretine sahip olan, Var eden'dir." Şeklindedir.
Doğru inanç, doğru inanma ile vardır. Örneğin; bir önceki argümantasyonda "Doğru inanç vardır." yargısının doğru inanç olduğunu; o inancın doğruluğunu doğru bir şekilde gerekçelendirerek, yani; o inancın doğruluğuna, doğru inanarak gerekçelendirdik.
Doğru inanç bilgidir. Bir önermenin doğruluğunu bilmek, o önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Bir önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmak için, o önermenin doğruluğu ile ilgili yeterli kanıta sahip bir gerekçelendirme yapmak gerekir. Bu da; o önermenin doğruluğuna, doğru inanarak gerçekleşir. O halde; bilme, doğru inanmadır; yani, bilgi, doğru inançtır.
Bu üç önerme ile ne demek istediğimi, ismini Clifford Ölçütü koyduğum söz ile açayım: Clifford'un "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "Bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, doğru inanmak; bilgi, doğru inançtır.
Gerekçelendirdiğim bilgi tanımına olası bir itiraza cevap vererek devam etmek istiyorum: Konu, Gettier Problemi. Gettier örneklerindeki kişiler, ilgili önermelerin doğruluğu ile alakalı yeterli kanıtları bulunmadığından, o önermelerin doğruluğuna, doğru inanamazlar. Bu nedenle, doğru inançları yoktur. Bu da, benim gerekçelendirdiğim şekli ile "Bilgi, doğru inançtır." tanımının Gettier tipi örneklerden etkilenmediği anlamına gelir.
Buraya kadar; doğru inancın her zaman var olduğunu, yine doğru inancın doğru inanma ile var olduğunu ve doğru inancın bilgi olduğunu gerekçelendirdik. Doğru inanç her zaman varsa doğru inanma da her zaman vardır ve doğru inanma bir fiil olduğundan her zaman var olan bir doğru inanana muhtaçtır. O halde; her zaman doğru inanan vardır.
Her zaman doğru inanan, herhangi bir anda yanılırsa her zaman doğru inanan olamayacağından, yanılmaz. Sadece, her zaman her şeyi bilen yanılmazdır.
Her zaman her şeyi bilen, uzay ve zaman içindeki tüm olayları da bilir. Ancak uzayı ve zamanı kuşatan uzayın ve zamanın içindeki tüm olayları bilebilir. Uzayı kuşatan, uzayı her tarafından kuşattığından, tektir.
Her şeyi bilen, var etmeyi de bilir. Var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir. Var edebilme kudretine sahip olan, Var eden'dir." Şeklindedir.
doğru inanmak.
clifford'un "bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı şeyler olduğunu söyleyebiliriz. yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, bir inanma biçimidir: bu biçim de doğru inanmadır.
clifford'un "bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı şeyler olduğunu söyleyebiliriz. yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, bir inanma biçimidir: bu biçim de doğru inanmadır.
"Doğru inanç her zaman vardır. Çünkü bu yargının zıttı olan "Doğru inanç yoktur." önermesi çelişik olduğu için hiçbir zaman doğru inanç olmaz ve bir önermenin aksi çelişikse o önerme doğrudur.
Doğru inanç, doğru inanma ile vardır. Örneğin; bir önceki
argümantasyonda "Doğru inanç vardır." yargısının doğru inanç olduğunu; o inancın doğruluğunu doğru bir şekilde gerekçelendirerek, yani; o inancın doğruluğuna, doğru inanarak gerekçelendirdik.
Doğru inanç bilgidir. Bir önermenin doğruluğunu bilmek, o önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Bir önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmak için, o önermenin doğruluğu ile ilgili yeterli kanıta sahip bir gerekçelendirme yapmak gerekir. Bu da; o önermenin doğruluğuna, doğru inanarak gerçekleşir. O halde; bilme, doğru inanmadır; yani, bilgi, doğru inançtır.
Bu üç önerme ile ne demek istediğimi, ismini Clifford Ölçütü koyduğum söz ile açayım: Clifford'un "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "Bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, doğru inanmak; bilgi, doğru inançtır.
Gerekçelendirdiği bilgi tanımına olası bir itiraza cevap vererek devam etmek istiyorum: Konu, Gettier Problemi. Gettier örneklerindeki kişiler, ilgili önermelerin doğruluğu ile alakalı yeterli kanıtları bulunmadığından, o önermelerin doğruluğuna, doğru inanamazlar. Bu nedenle, doğru inançları yoktur. Bu da, benim gerekçelendirdiğim şekli ile "Bilgi, doğru inançtır." tanımının Gettier tipi örneklerden etkilenmediği anlamına gelir.
Buraya kadar; doğru inancın her zaman var olduğunu, yine doğru inancın doğru inanma ile var olduğunu ve doğru inancın bilgi olduğunu gerekçelendirdik. Doğru inanç her zaman varsa doğru inanma da her zaman vardır ve doğru inanma bir fiil olduğundan her zaman var olan bir doğru inanana muhtaçtır. O halde; her zaman doğru inanan vardır.
Her zaman doğru inanan, herhangi bir anda yanılırsa her zaman doğru inanan olamayacağından, yanılmaz. Sadece, her zaman her şeyi bilen yanılmazdır.
Her zaman her şeyi bilen, uzay ve zaman içindeki tüm olayları da bilir. Ancak uzayı ve zamanı kuşatan uzayın ve zamanın içindeki tüm olayları bilebilir. Uzayı kuşatan, uzayı her tarafından kuşattığından, tektir.
Her şeyi bilen, var etmeyi de bilir. Var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir. Var edebilme kudretine sahip olan, Var eden'dir.
Özetle:
bilgi, doğru inançtır.
doğru inanç, doğru inanana muhtaçtır.
doğru inanç, her zaman vardır.
her zaman doğru inanan biri zorunludur.
her zaman doğru inanan, yanılmaz biridir.
yanılmayan biri, her şeyi bilendir.
her şeyi bilen, zaman ve mekanı kuşatandır.
zamanı ve mekanı kuşatan, tektir.
her şeyi bilen, var etmeyi de bilir.
var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir.
var edebilme kudretine sahip olan, var eden’dir.
o halde, bilgiyi var eden bilen, var eden’dir."
şeklindeki ispattır.
Edit: argümantasyon eklendi.
Doğru inanç, doğru inanma ile vardır. Örneğin; bir önceki
argümantasyonda "Doğru inanç vardır." yargısının doğru inanç olduğunu; o inancın doğruluğunu doğru bir şekilde gerekçelendirerek, yani; o inancın doğruluğuna, doğru inanarak gerekçelendirdik.
Doğru inanç bilgidir. Bir önermenin doğruluğunu bilmek, o önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmaktır. Bir önermenin doğru olduğundan emin olma hakkına sahip olmak için, o önermenin doğruluğu ile ilgili yeterli kanıta sahip bir gerekçelendirme yapmak gerekir. Bu da; o önermenin doğruluğuna, doğru inanarak gerçekleşir. O halde; bilme, doğru inanmadır; yani, bilgi, doğru inançtır.
Bu üç önerme ile ne demek istediğimi, ismini Clifford Ölçütü koyduğum söz ile açayım: Clifford'un "Bir şeye yetersiz delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde yanlıştır." sözünü "Bir şeye yeterli delile dayanarak inanmak, herkes için, her zaman ve her yerde doğrudur." şekline çevirip; bilmenin, bir önermenin doğruluğuna yeterli kanıta dayanarak inanmak, ilgili önermenin doğruluğundan emin olma hakkına sahip olmak olduğunu dikkate alarak, bilmek ile doğru inanmanın aynı olduğunu söyleyebiliriz. Yani; herhangi bir önermenin doğruluğuna, doğru inanıyorsak o önermenin doğruluğunu biliyoruz demektir. dolayısıyla; bilmek, doğru inanmak; bilgi, doğru inançtır.
Gerekçelendirdiği bilgi tanımına olası bir itiraza cevap vererek devam etmek istiyorum: Konu, Gettier Problemi. Gettier örneklerindeki kişiler, ilgili önermelerin doğruluğu ile alakalı yeterli kanıtları bulunmadığından, o önermelerin doğruluğuna, doğru inanamazlar. Bu nedenle, doğru inançları yoktur. Bu da, benim gerekçelendirdiğim şekli ile "Bilgi, doğru inançtır." tanımının Gettier tipi örneklerden etkilenmediği anlamına gelir.
Buraya kadar; doğru inancın her zaman var olduğunu, yine doğru inancın doğru inanma ile var olduğunu ve doğru inancın bilgi olduğunu gerekçelendirdik. Doğru inanç her zaman varsa doğru inanma da her zaman vardır ve doğru inanma bir fiil olduğundan her zaman var olan bir doğru inanana muhtaçtır. O halde; her zaman doğru inanan vardır.
Her zaman doğru inanan, herhangi bir anda yanılırsa her zaman doğru inanan olamayacağından, yanılmaz. Sadece, her zaman her şeyi bilen yanılmazdır.
Her zaman her şeyi bilen, uzay ve zaman içindeki tüm olayları da bilir. Ancak uzayı ve zamanı kuşatan uzayın ve zamanın içindeki tüm olayları bilebilir. Uzayı kuşatan, uzayı her tarafından kuşattığından, tektir.
Her şeyi bilen, var etmeyi de bilir. Var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir. Var edebilme kudretine sahip olan, Var eden'dir.
Özetle:
bilgi, doğru inançtır.
doğru inanç, doğru inanana muhtaçtır.
doğru inanç, her zaman vardır.
her zaman doğru inanan biri zorunludur.
her zaman doğru inanan, yanılmaz biridir.
yanılmayan biri, her şeyi bilendir.
her şeyi bilen, zaman ve mekanı kuşatandır.
zamanı ve mekanı kuşatan, tektir.
her şeyi bilen, var etmeyi de bilir.
var etmeyi bilen, var edebilme kudretine sahiptir.
var edebilme kudretine sahip olan, var eden’dir.
o halde, bilgiyi var eden bilen, var eden’dir."
şeklindeki ispattır.
Edit: argümantasyon eklendi.
Münafıkların günahı,
Müslümanların ödediği bu bedel.
Yıllardır;
Çocuk, genç, yaşlı demeden
Eksiliyor, biner biner.
Göğe yükseliyor,
Mazlumların ahı.
Yine yıllardır,
"Kahrolsun israil!" sesleri...
Fazlası değil,
Sadece sesler.
Bu mu, Allah'ın emrettiği din?
Kahrolan hep öksüz ve yetim,
Kahrolan hep Filistin.
Müslümanların ödediği bu bedel.
Yıllardır;
Çocuk, genç, yaşlı demeden
Eksiliyor, biner biner.
Göğe yükseliyor,
Mazlumların ahı.
Yine yıllardır,
"Kahrolsun israil!" sesleri...
Fazlası değil,
Sadece sesler.
Bu mu, Allah'ın emrettiği din?
Kahrolan hep öksüz ve yetim,
Kahrolan hep Filistin.
Biliyorum,
Ne zaman çözülecek bu bilmece.
Bekliyorum,
Oyunun bitmesini.
Şimdilik gelemiyorum,
Ne taraflarda olduğunu bilsem de.
Beklemiyorum,
Kimsenin beni takip etmesini.
Teşekkür ediyorum,
Yalnız değilim sayende.
Ve o kadar yalnızım ki...
Göremiyorum,
Gösteremiyorum seni kimseye.
Saklambaç gibi...
Görsem de demem sobe.
Biliyordum derim,
Elbet bitecekti bu oyun.
Lütfen!
Beni şahitlerin arasına koyun.
Biliyorsun,
Ben sadece erim.
Etiyle kemiğiyle senin neferin.
Böyle söyler miyim gerçekten?
Bu kadarı bile gevezelik değil mi?
Ne derim biliyor musun?
Elbette biliyorsun.
Şahit olan herkes bilir.
Bilin bakalım nedir?
Bu şiiri sana yazdım,
Kulların anlasın:
Ne tarafa baksam ufkumda yüzün,
Yüzünün olmadığı her yerde hüzün.
Edit: bir harf eklendi.
Ne zaman çözülecek bu bilmece.
Bekliyorum,
Oyunun bitmesini.
Şimdilik gelemiyorum,
Ne taraflarda olduğunu bilsem de.
Beklemiyorum,
Kimsenin beni takip etmesini.
Teşekkür ediyorum,
Yalnız değilim sayende.
Ve o kadar yalnızım ki...
Göremiyorum,
Gösteremiyorum seni kimseye.
Saklambaç gibi...
Görsem de demem sobe.
Biliyordum derim,
Elbet bitecekti bu oyun.
Lütfen!
Beni şahitlerin arasına koyun.
Biliyorsun,
Ben sadece erim.
Etiyle kemiğiyle senin neferin.
Böyle söyler miyim gerçekten?
Bu kadarı bile gevezelik değil mi?
Ne derim biliyor musun?
Elbette biliyorsun.
Şahit olan herkes bilir.
Bilin bakalım nedir?
Bu şiiri sana yazdım,
Kulların anlasın:
Ne tarafa baksam ufkumda yüzün,
Yüzünün olmadığı her yerde hüzün.
Edit: bir harf eklendi.
Deniz yarılmasa da olur,
Zalimler boğulmasa da.
Tamam, atma asanı yere,
Sihirleri yutmasın.
Ama elini göğsüne koy be Musam,
Parıldamasa da olur.
Mucizen adalet olsun.
bunca büyücü, bunca firavun...
Neredesin Musa?
ismin Musa olmasa da olur.
Biliyorum:
Deniz yarılır,
Zalimler boğulur,
Bir asa tüm sihirleri yutar
Ve elin parıldar.
Ancak adaleti getirirsek;
Gerek kalır mı denizi yarmaya?
Boğulacak zalim olur mu dünyada?
Sihirlere kanar mı insanlar?
Belki o gün,
Herkesin eli parıldar!
Edit: noktalama işareti eklendi.
Zalimler boğulmasa da.
Tamam, atma asanı yere,
Sihirleri yutmasın.
Ama elini göğsüne koy be Musam,
Parıldamasa da olur.
Mucizen adalet olsun.
bunca büyücü, bunca firavun...
Neredesin Musa?
ismin Musa olmasa da olur.
Biliyorum:
Deniz yarılır,
Zalimler boğulur,
Bir asa tüm sihirleri yutar
Ve elin parıldar.
Ancak adaleti getirirsek;
Gerek kalır mı denizi yarmaya?
Boğulacak zalim olur mu dünyada?
Sihirlere kanar mı insanlar?
Belki o gün,
Herkesin eli parıldar!
Edit: noktalama işareti eklendi.
kur'an'da, elçi ibrahime atfedilen şu sözdür:
"inanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." (en'am, 82)
bu epistemolojik kanun, doğru inancın bizi güvene ve doğru yola ulaştıracağını söyler, tıpkı bilgi gibi. başka bir deyişle, bu kanun; bilgi ile doğru inancın aynı oluşunu vurgular.
bir benzeri için:
(bkz: clifford ölçütü)
"inanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır." (en'am, 82)
bu epistemolojik kanun, doğru inancın bizi güvene ve doğru yola ulaştıracağını söyler, tıpkı bilgi gibi. başka bir deyişle, bu kanun; bilgi ile doğru inancın aynı oluşunu vurgular.
bir benzeri için:
(bkz: clifford ölçütü)
Kuddüs. Tanrı'nın isimlerinden biri.
Kusursuz. Tanrı'nın isimlerinden biri.
kışın açan bir beyaz gül,
meydan okur ya soğuğa:
var olmuştur bir kere;
vurulmuştur mührü varlığa.
işte öyle meydan oku kedere!
tebessümün, bayrağın olsun:
direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
başında, sulha açılan bir pencere.
yazsın üstünde;
biz, barışın hayaliyle yaşadık.
meydan okur ya soğuğa:
var olmuştur bir kere;
vurulmuştur mührü varlığa.
işte öyle meydan oku kedere!
tebessümün, bayrağın olsun:
direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
başında, sulha açılan bir pencere.
yazsın üstünde;
biz, barışın hayaliyle yaşadık.
ayaklarının altında görmedim cenneti,
merhametinde gizli.
şefkatle örülmüş bir hırka gibi
sarıyor şimdi beni.
senin evinde gurbetteyim.
korkudan umuda hicretteyim.
sen öğrettin bana vazgeçmemeyi.
sabıra sarıldım bekliyorum
bu dünyadaki ilk öğretmenimi.
merhametinde gizli.
şefkatle örülmüş bir hırka gibi
sarıyor şimdi beni.
senin evinde gurbetteyim.
korkudan umuda hicretteyim.
sen öğrettin bana vazgeçmemeyi.
sabıra sarıldım bekliyorum
bu dünyadaki ilk öğretmenimi.
kışın açan bir beyaz gül,
meydan okur ya soğuğa:
var olmuştur bir kere;
vurulmuştur mührü varlığa.
işte öyle meydan oku kedere!
tebessümün, bayrağın olsun:
direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
başında, sulha açılan bir pencere.
yazsın üstünde;
biz, barışın hayaliyle yaşadık.
meydan okur ya soğuğa:
var olmuştur bir kere;
vurulmuştur mührü varlığa.
işte öyle meydan oku kedere!
tebessümün, bayrağın olsun:
direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
başında, sulha açılan bir pencere.
yazsın üstünde;
biz, barışın hayaliyle yaşadık.
Yolcu!
Heybende neler var?
Sevgi ile vefakârlık!
Başka?
Ahlak ile samimiyet.
Daha?
Bitmeyen bir fedakârlık.
Bana,
"Babanı bir kelime ile anlat." deseler;
"Baba." derim.
Öyle yalın, öyle sade...
Çünkü heybesi büyük;
Sayamayacağım kadar hasleti var.
Evet,
O bir yolcu;
Kendisini sevdiklerine adayan.
Heybende neler var?
Sevgi ile vefakârlık!
Başka?
Ahlak ile samimiyet.
Daha?
Bitmeyen bir fedakârlık.
Bana,
"Babanı bir kelime ile anlat." deseler;
"Baba." derim.
Öyle yalın, öyle sade...
Çünkü heybesi büyük;
Sayamayacağım kadar hasleti var.
Evet,
O bir yolcu;
Kendisini sevdiklerine adayan.
adil bir tanrı'nın varlığı kabul edildiğinde herhangi bir geçerliliği olmayan iddia.
kötülük, felsefi ve teolojik açıdan en çok tartışılan meselelerden biridir. ancak bu sorunu çözmek için öncelikle kötülüğün ne olduğunu doğru bir şekilde tanımlamak gerekir. kötülük, sorumluluk sahibi bir bireyin kendine yahut başka bir varlığa haksızlıkta bulunmasıdır. bu tanım, kötülüğün bireysel sorumlulukla ilişkili olduğunu ve onu gerçekleştirenin haksız bir fiil işlediğini ortaya koyar.
tanrı'nın, bu dünyada bireylerin kötülük yapmasına izin vermesi tanrı’yı kötü yapmaz. çünkü tanrı adildir ve adil olduğu için kötülüğün karşılığını tam anlamıyla verir. ahirette, kötülüğün faili hak ettiği cezayı alırken, kötülüğe uğrayan haksızlığa uğramasının karşılığını eksiksiz şekilde alacaktır. böylece adalet tastamam sağlanır.
bu noktada bir itiraz ortaya çıkabilir: "neden tanrı kötülüğe hemen müdahale etmiyor?" ancak bu itiraz, adaletin gecikmeli sağlandığı önkabulüne dayanır. oysa adalet bir süreçtir ve bu süreci yöneten tanrı'dır. insan, sonsuza kadar sürecek bir filmin yalnızca küçük bir kısmını izleyip tamamını görmeden yorum yapmaya benzer bir durumdadır. tanrı'nın adaletine güvenildiğinde, kötülüğün varlığı bir sorun olmaktan çıkar.
öyleyse, kötülük problemi aslında adalet problemiyle iç içedir. tanrı’nın adil olduğu kabul edildiğinde, kötülüğün varlığı bir çelişki oluşturmaz. çünkü bu dünyadaki ayrışma sürecinde insanlar özgür iradeleriyle hareket etmekte ve iyilerle kötüler ayrılmaktadır. sonuç olarak, kötülüğü yapan aslında yalnızca kendine kötülük yapmaktadır ve bu, adaletin ta kendisidir.
o halde, yapılması gereken tanrı’nın adaletine güvenmek ve sürecin tamamlanmasını beklemektir.
not: "tanrı madem benim yapacaklarımı biliyor, o halde beni niye imtihan ediyor?" sorusunun cevabı şudur: "senin, kim ve ne olduğunu öğrenmen için." tanrı seni direkt cezalandırsa "tanrı bana haksızlık yapıyor; beni, ben hiçbir şey yapmadan cezalandırıyor!" diyecektin.
kötülük, felsefi ve teolojik açıdan en çok tartışılan meselelerden biridir. ancak bu sorunu çözmek için öncelikle kötülüğün ne olduğunu doğru bir şekilde tanımlamak gerekir. kötülük, sorumluluk sahibi bir bireyin kendine yahut başka bir varlığa haksızlıkta bulunmasıdır. bu tanım, kötülüğün bireysel sorumlulukla ilişkili olduğunu ve onu gerçekleştirenin haksız bir fiil işlediğini ortaya koyar.
tanrı'nın, bu dünyada bireylerin kötülük yapmasına izin vermesi tanrı’yı kötü yapmaz. çünkü tanrı adildir ve adil olduğu için kötülüğün karşılığını tam anlamıyla verir. ahirette, kötülüğün faili hak ettiği cezayı alırken, kötülüğe uğrayan haksızlığa uğramasının karşılığını eksiksiz şekilde alacaktır. böylece adalet tastamam sağlanır.
bu noktada bir itiraz ortaya çıkabilir: "neden tanrı kötülüğe hemen müdahale etmiyor?" ancak bu itiraz, adaletin gecikmeli sağlandığı önkabulüne dayanır. oysa adalet bir süreçtir ve bu süreci yöneten tanrı'dır. insan, sonsuza kadar sürecek bir filmin yalnızca küçük bir kısmını izleyip tamamını görmeden yorum yapmaya benzer bir durumdadır. tanrı'nın adaletine güvenildiğinde, kötülüğün varlığı bir sorun olmaktan çıkar.
öyleyse, kötülük problemi aslında adalet problemiyle iç içedir. tanrı’nın adil olduğu kabul edildiğinde, kötülüğün varlığı bir çelişki oluşturmaz. çünkü bu dünyadaki ayrışma sürecinde insanlar özgür iradeleriyle hareket etmekte ve iyilerle kötüler ayrılmaktadır. sonuç olarak, kötülüğü yapan aslında yalnızca kendine kötülük yapmaktadır ve bu, adaletin ta kendisidir.
o halde, yapılması gereken tanrı’nın adaletine güvenmek ve sürecin tamamlanmasını beklemektir.
not: "tanrı madem benim yapacaklarımı biliyor, o halde beni niye imtihan ediyor?" sorusunun cevabı şudur: "senin, kim ve ne olduğunu öğrenmen için." tanrı seni direkt cezalandırsa "tanrı bana haksızlık yapıyor; beni, ben hiçbir şey yapmadan cezalandırıyor!" diyecektin.