bugün

en basit tanımıyla; hem güldürüp hem düşündüren fıkralardır.

örnek:
nasrettin hoca bir gün evinin önünde aranmaktadır.
köylülerden biri geçerken sorar:
-hocam hayrola... ne arıyorsun?
-yüzüğümü kaybettim de... onu arıyorum.
-eee peki hocam! nerde kaybettin yüzüğünü?
-kömürlükte... der hoca.
-ee o zaman niye orda aramıyorsun? der köylü.
hoca cevap verir:
-orası çok karanlık... * *
(bkz: ya tutarsa)
(bkz: ye kürküm ye)
Çocuğun biri bir gün hocayı yolda yakalamış. şöyle demiş
-Hocam hocam, gökteki yıldızlar kaç tanedir?
-Hoca kafayı kaşıyıp bir hışımla cevap verir bizim eşeğin kuyruğundaki kıllar kadardır.
-çocuk hönk !?...
Hoca ormana gitmiş.Oturmuş bir dalın üstüne, başlamış kesmeye.Aşağıdan geçen bir yolcu Hoca'ya seslenmiş:- Be adam! insan oturduğu dalı keser mi ? Şimdi düşeceksin.Hoca adama aldırmamış; işine devam etmiş.Az sonra dal kırılmış.Hoca, cumburlop düşmüş.Düştüğü yerden perişan seslenmiş:
-Düşeceğimi bildin ne zaman öleceğimi de söyle bari...
veyahut
-Dal benim olduktan sonra kime ne?
Nasrettin hoca bir gün yolun kenarında kedisini yıkıyomuş.Yoldan geçen arkadaşı hocaya:
-Hocam kediyi yıkama ölür.
demiş.Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış.Arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında görmüş.Kedi ölmüştü. adam:
-Hocam ben size kediyi yıkamayın ölür demedimmi? demiş.
Hoca:
-Ben kediyi yıkarken ölmediki sıkarken öldü demiş...
Hoca aksamleyin eve dogru yururken, baklava seven bir koyluyle karsilasir.
-Hoca, kisa bir sure once bir adam buyuk bir tepsi baklava goturuyordu...
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve goturuyordu.
-O zaman seni ilgilendirmez!
Nasreddin Hoca bir cimri tanıdığının evine gittiğinde tanıdığı ona bayat ekmek ile bir tabak bal ikram etmiş. Nasreddin Hoca bayat ekmeği dişi kesmeyince sinirinden balı kaşıkla yemeye başlamış.Ev sahibinin gözü yerinden oynamış :
-Aman efendim, bal ekmekle yenmez ise, insanın içini sıyırır, demiş.
Nasreddin Hoca hiç ses çıkarmadan balı bitirmiş ve :
-Kimin içinin sıyrıldığını Allah biliyor, demiş...
Yağmurlu bir günde Nasrettin Hoca pencereden dışarı bakarken komşusunun koşa koşa yağmurdan kaçtığını görür pencereyi açar :
-Hey Ahmet Efendi, birde hacı olacaksın rahmetten kaçılır mı?, der.
Zavallı adam eli mahkum sırılsıklam olur. Ertesi gün hocanın komşusu hocayı yağmurdan kaçarken görür ve hocaya bir ders vermek ister :
-Hoca Hoca dün bana diyordun bugün sen neden rahmetten kaçıyorsun, der.
Hoca hiç durmadan yoluna devam eder ve komşusuna şöyle der :
-Ben rahmetten kaçmıyorum sadece allahın rahmetine basmamak için çabalıyorum.
Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti isa'nin gögün dördüncü
katında olduğunu söylemiş...
Vaazdan sonra, bir kadin Hoca'ya yanaşmış :
-Hazreti isa, orada ne yer, ne içer?, demiş.
Hoca'nin tepesi atmış :
-Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip,
içtiğimi sormazsın da, Allah'in peygamberini sorarsın!
Nasrettin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti isa'nin gögün dördüncü
katında olduğunu söylemiş...
Vaazdan sonra, bir kadin Hoca'ya yanaşmış :
-Hazreti isa, orada ne yer, ne içer?, demiş.
Hoca'nin tepesi atmış :
-Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip,
içtiğimi sormazsın da, Allah'in peygamberini sorarsın!
Hoca Nasreddin ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış.
-Hanim en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.
-Ayol hoca delirdin mi sen! Sen bu durumdayken ben nasıl süslenirim?
-iyi ya azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür diye düşündüm...
Hoca Nasreddin ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış.
-Hanim en güzel elbiselerini giy, iyice kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur.
-Ayol hoca delirdin mi sen! Sen bu durumdayken ben nasıl süslenirim?
-iyi ya azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür diye düşündüm...
Bir gün Nasreddin Hoca şehire gelip, bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış.Gece yarısı arkadaşı sormuş :
-Hocam, uyudunuz mu?
-Buyurun birşey mi var?
-Biraz borç para isteyeyim demiştim.
Nasreddin Hoca derhal horlamaya başlayıp :
-Ben uyuyorum! demiş...
Nasreddin Hoca abdest alırken, bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.
Bunu gören cami cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz, diye cevap vermiş...
Bir gün Nasreddin Hoca'nin esegi çalinmis. Can sikintisi içinde durumu komsularina anlatinca her kafadan bir ses çikmaya baslamis.
Birisi :
- Hocam demis niye ahirin kapisina iyi bir kilit takmadin sanki ?
Bir baskasi :
- Evine hirsiz giriyor da senin nasil haberin olmuyor ? diye konusmus.
Bir digeri de :
- Hocam demis, kusura bakma ama esegin çalinmasina en büyük sebep yine sensin. Çünkü dogru dürüst bir ahirin bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kizmis :
- Yahu!! Hirsizin hiç mi suçu yok...
bir gün komşusu hocadan kazanını ister. bir süre sonra kazanı geri getirir. kazanın yanında ufak bir kazanla birlikte verirken "hocam sizin kazan doğurdu" demiş. hoca kazanın bir sağına bakar birde soluna. sonra "tabi doğurur kazanın amuna koymuşsun" der...
nasreddin hoca yolda yururken bir grup cocugun bir miktar cevizi paylasmak icin itistiklerini gormus. aralarina girmis. cocuklar hocayi gorunce once duraklamislar ve sonra kendisinden yardim istemisler; cevizi paylastirması icin. hoca sormus: "cocuklar cevizleri kul payi mi yapayim allah payi mi?" cocuklar bu sorunun cevabini bir an bile dusunmemisler ve bir agizdan "allah payi yap hoca efendi!" demisler. hoca da kimine 2, kimine 5, kimine 10, kimine 15 tane ceviz vermis, iki cocuga da hic vermemiş. hakkina az dusen cocuklar hemen itiraza durmuslar. "olmadi hoca efendi! bu ne bicim allah payi? hic adil bir pay olmadi bu.." nasreddin hoca altta kalmaz: "allah payi isteyen sizdiniz." demis. "hele bir bakin cevrenize allah herkese esit bir bolusturme mi yapti diye.. bakin kiminde az var kiminde pek cok. kiminde ise hic yok...
Bir gün nasreddin hoca kasabaya cuma namazına gidiyormuş.Köylüler sormuş:Hoca nereye böyle, demişler.Hoca,cuma namazına gidiyorum demiş.Köylüler:iyi de bugün günlerden salı.Nasreddin hoca:bu eşekle gidersem cumaya kadar anca oraya varırım demiş.
ramazan ayının sıcak bir gününde güneş tepededir
ve oruç herkesin başına vurmuştur.
nasrettin hoca ise akşehir gölünün kıyısında
sıcak ekmeği yoğurda çala çala yemektedir.
bunu gören bir köylü sorar:
-hoca yoksa oruç tutmuyor musun?**
hoca hiç istifini bozmadan cevap verir:
-ya tutarsa!**
hoca pazarda gezerken, bakmış biri kılıç satıyor ve şöyle bağırıyor:
ey ahali, bu kılıç düşmana sallandı mı üç arşın uzar!

bu övgüye inananlar hemen kılıca pey sürüp arttırmaya başlamışlar. kılıç çok pahalı bir fiyata satılmış... hoca, hemen ertesi gün evdeki mangal maşasını kaptığı gibi pazara gitmiş ve bağırmaya başlamış:

ey ahali, bu maşa düşmana sallandı mı üç arşın uzar!

hocam, elindeki basbayağı bir mangal maşası, nasıl olur da düşmana sallanınca üç arşın uzar?

hoca:

ey ümmeti muhammed, dün satılan kılıç uzar da benim elimde ki maşa uzamaz mı? hele kadının eline geçsin görün onu siz, uzuyor mu, uzamıyor mu demiş?.