bugün

üniversite sınavına girmeyi planlayan ve gelecekte üniversite öğrencisi olmayı umanlar için öneriler bütünü.
Türkiye üniversitelerinin akademik düzeyleri, fiziksel koşulları, eğitmen kadroları ve bu üniversiteleri kazanan öğrencilerin bilgi birikimleri hep tartışılmaktadır. Bu tartışmaların sonuçları ne olursa olsun, ortadaki somut olan tek gerçek bence, öğrenim hayatının, öznesi olanlara kazandıracaklarıdır. On yedi yaş ve üstündeki on binlerce insan bir şekilde bu güzelliği yaşıyor ve genelde iyi yönde bir gelişme kaydederek hayata atılıyor. Bu satırları yazarken akademik gelişme yi kastetmediğimi bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Üniversite yaşamını, bizi dış dünyaya hazırlama görevini üstlenmiş bir çeşit oyuna benzetirim hep. Bu oyunu ne kadar çok oynarsak hayatı o denli iyi anlayabiliriz diye düşünürüm. işte bu nedenle tercih yuvarlaklarını doldururken, kendimize bir oyun alanı belirlediğimizi unutmamalıyız.
NERESi OLACAK BU OYUN ALANI?
Ben bu soruya gözüm kapalı, aileden uzak bir şehir cevabını veriyorum. Bu tercihimdeki tek etken, aileden ayrı olup dört, beş yıl rahat rahat yaşama kaygısı değil. Bence her insan, hayatının bir döneminde ,tercihen üniversitede, ailesinden yüzlerce kilometre uzakta, kimseyi tanımadığı bir şehirde yeni bir hayat kurma deneyimini yaşamalıdır. Ev tutma, yurtta kalma, yeni arkadaşlar edinme gibi önemli deneyimler bize kendi kanatlarımızı tecrübe etme fırsatı sunmaktadır. Bu düşünce, özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanlara doğru gelmeyebilir. Ama ben inanıyorum ki nerede olursa olsun, üniversite hayatını ailesinden ayrı bir şehirde geçirenler önemli bir avantaja sahiptirler. Ancak tercihlerini yapanlardan, özellikle metropollerde yaşayıp görece rahat bir hayat sürenlerin taşra tercihlerinde çok dikkatli davranmalarını öneririm. Bazı Anadolu şehirleri yıkıma yol açabiliyorlar. Bu arada üniversitelerin fakülte ve yüksekokullarının nerede olduğunu araştırmakta yarar var. Kimi üniversitelerin akademik birimleri ile bağlı uzak ilçelere ya da sınır şehirlere dağıtılmış olabiliyor. Örneğin merkezi Ankara'da olan bir üniversiteyi yazıp Ankara'da okuma umuduyla şehre gelip Kırıkkale'de okumak durumunda kalabilirsiniz. Bu tür yol kazaları yaşamamak için kılavuzu kılı kırk yararak incelemekte yarar var.
Diyelim ki tercihinizi yaptınız, bir başka şehri kazandınız, Eylül ayı içinde kaydınızı da yaptırdınız, sıra okula başlamaya geldi. Öncelikle kendinize güvenmelisiniz. Güvenmelisiniz ki aileniz bu yeni durumu bir an önce kabullenip sakinleşsin. Eğer, siz başlangıçta cesaretsiz bir tutum sergilerseniz, aileniz, koşulları da uygunsa, işi sizin okuyacağınız şehre taşınmaya kadar vardırabilir.
Kendinize güvenin, her şey sizin düşündüğünüzden daha kolay bir şekilde yola girecektir.
Okunacak şehir belli olduktan sonra genelde aileler hemen bir akraba, tanıdık vs. bulma yoluna giderler. Bulunan bu kişilerin ilk anda önemli yardımları olsa da uzun vadede (unutmayın o şehirde 2-4-5-6 hatta daha fazla yılınız geçecek) iyi niyetli engelleyiciler olmaları muhtemel. Özellikle kız öğrencileri kutsal bir emanet gibi gören bu kişiler üniversite hayatını kışla disiplini içinde değerlendirebiliyorlar. Tavsiyem, bu tür yardımları kabul ederken, daha uzak zamanları da düşünerek, açık sözlü davranmanız.

Kuşkusuz, başka bir şehri kazanan öğrencinin en büyük sorunu barınma olmaktadır. Unutmayın, bu sorun da kısa zamanda en iyi şekilde çözülecektir. Durumu ne kadar kötü olursa olsun, barınacak yer bulamadığı için okulu bırakmak zorunda kalan kimseyle tanışmadım henüz. Yeter ki acele etmeyin, genelde aceleyle alınan kararlar öğrencilerin en az bir yıllarına mal oluyor. Acele içinde, özellikle kız öğrenciler, özel yurtlara kayıt yaptırabiliyorlar; çeşitli "teyze!" evlerinde bir oda kiralayabiliyorlar; müsait olan akrabaların ya da aile dostlarının evinde kalabiliyorlar.
Değerlendirmemize özel yurtlardan başlayalım, bu yurtlar ne denli konforlu ve güvenli olursa olsun eninde sonunda, para kazanmak amacıyla açılmışlardır. Kayıt yaptırmaya karar verdiğinizde, henüz orada hiç yaşamadan, yalnızca anlatılanlar ve ilk izlenimlerden hareket ederek bir yıllık bir ödeme planına imza atarsınız ve sonradan da sağlık raporu gibi ciddi bir gerekçe sunmadan da oradan ayrılamazsınız. Böyle aceleyle karar alıp, yıl ortasında özel yurtların koşullarına dayanamadığı için eve çıkıp, sonraki yıl içinde hem ev kirası hem de yurt taksidi ödeyen arkadaşlarım oldu.
Teyze, eş-dost, akraba yanı gibi formüllerin genelde kısa süre içinde totaliter bir yaşam biçimine dönüşebileceğini belirtmekle yetinip geçiyorum.
PEKi, NE YAPACAĞIZ?
Aslında en uygun çözüm anlaşabileceğiniz birilerini bulup eve çıkmak gibi görünüyor. Ancak, yeni gelinen bir yerde, bu da pratikte pek mümkün olmayacaktır. (Yeri gelmişken, aynı şehirden gelip, hemşerilik ilişkisiyle çıkılan evlerde pek huzurlu olunmadığına dair gözlemimi belirtmek isterim.)
Bana kalırsa en uygun çözüm, ilk anda Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı devlet yurtlarına çıkmak, ardından da şehri ve insanları biraz tanıyıp kısa sürede bir ev tutmaktır. Yeri gelmişken devlet yurtlarından da biraz bahsedilebilir: Yurt-Kur şu anda en büyük yurt kapasitesine sahip kuruluşumuz. işlerin merkezi bir sistem aracılığıyla yürüdüğü yurtların koşulları benzer niteliktedir. Şehirlerdeki yurt binaları genelde fakültelere yakın yerlerde kurulmuştur. (En azından aynı ilçenin sınırları içindedir.) Odalar 3-8 kişinin kalabileceği şekilde tasarlanmıştır. Binaların tamamına yakını kaloriferli olduğu için ısınma problemi olmamaktadır. Sıcak su sorunu pek olmaz buralarda. Ortalama fiyatlarla yemek yiyebilir, kantinlerden çay vb... ihtiyaçlarınızı giderebilirsiniz. Bu yazdıklarıma bakarak devlet yurtlarında saray hayatı yaşayacağını düşünenler büyük bir yanılgıya düşerler; Özetle, ülkemizdeki genel zihniyetin bu yurtlara da sinmiş olduğunu belirtmekle yetinebilirim. 21.00/22.00 civarında yurda girmiş olmanız beklenir sizden. (2. öğretimler için genelde 24.00) Çoğu yurtta devam çizelgeleri ve imza föyleri bulunur ve devamsızlığı belli bir sınırı geçenler yurttan atılırlar. Bu yurtlarda cinsiyet ayrımcılığı da yapılmaktadır. Örneğin, kızlar belli bir saatte bloklarına kilitlenir ve sabaha kadar çıkmaları engellenirken, erkek bloklarında bu kural biraz daha esnetilebilir. Özellikle küçük şehirlerdeki yurtlar, sağ görüşlü öğrencilerin kalesi durumundadırlar ve bu "arkadaşlar!" genelde çevrelerinde farklı görünen (Uzun saçlı, küpeli, Ramazan'da oruç tutmayan) ve farklı düşünen insanlar istemezler. Ayrıca yurtlar hijyen meraklıları için pek de uygun yerler değillerdir. Altı kişinin kaldığı daracık odalarda ortak tuvalet ve banyolarda yeterli temizlik olamamaktadır nedense. Sözü uzatmaya gerek yok, tüm eksik ve fazlalarına rağmen yurtlar size binlerce insanla tanışma fırsatı sağlarlar. ilk günlerde yurt kantininde tanışıp dört yılı aynı evde başarıyla tamamlayan nice insan gördüm. Ya da yurtlarda tanışıp, sonradan evlenip çoluk çocuğa karışan nice dostlarım vardır.
Sonuçta, iyi kötü birkaç ayınızı yurtta geçirerek tanıştığınız insanlarla bir ev tutabilirsiniz. Bu arada şehirdeki yoğunluk da biraz yatışmıştır, kiralar dengelenmiş ve her şeyden önemlisi de siz artık şehri öğrenmeye başlamışsınızdır.


Barınma sorununuzu çözdükten sonra, üniversite hayatının size vereceklerine kucak açabilirsiniz artık. Buraya bir parantez açarak, sınırlı ekonominize katkısı olabilecek bazı bilgiler vermek istiyorum: Bir öğrencinin bütçesini genelde ailesinden gelen paralar oluşturur. Kimi öğrenciler geçici ya da kalıcı işlerde çalışarak da geçimlerini sağlayabilmektedirler ama maalesef ülkemiz koşullarında bu pek gerçekleşemiyor. Üniversiteler ihtiyacı olan kimi öğrencileri kütüphane vb. yerlerde derslerini engellemeyecek şekilde çalıştırabiliyorlar. Ancak bu çok az sayıda öğrencinin yararlanabildiği bir olanak. Aileden gelen ve işten kazanılan paradan başka karşılıksız burslar ve geri ödemeli krediler de iyi bir ek gelir kalemi olarak değerlendirilebilir. Karşılıksız bursları, Başbakanlık bursu, rektörlük bursları, Ç.Y.D.D, A.D.D., gibi sivil toplum örgütlerinin verdikleriyle ticaret odaları gibi kuruluşların verdikleri oluşturmaktadır. Bu burslar, başvuru sahiplerinden, durumlarını belgeleyebilen öğrenciler içinde en çok ihtiyacı olanlara veriliyor. Geri ödemeli kredileri ise genelde Kredi ve Yurtlar Kurumu veriyor. Harç kredisi ve öğrenim kredisi olarak verilen bu paralar, mezun olunduktan sonra belli bir faizle birlikte kuruma geri ödeniyor. Geri ödemeli krediler okurken büyük bir ferahlık sağlamakla birlikte, başvururken geri ödeneceğini unutmamakta yarar var.
Üniversite hayatının size vereceklerine kucağınızı açtıktan sonra gerisi size kalıyor artık. Kısa sürede yeni insanlar tanıyabilir, yeni yerler görebilir pek çok aşk yaşayabilir, iş bulup çalışabilir ya da baba parasıyla öğreniminizi tamamlayabilirsiniz. Tüm bunlardan sonra kesin olansa, hayatınızı belirleyecek unutulmaz yıllar geçirmiş olacağınızdır
öyle fantezi yapmaya gerek yok boğaziçi,odtü,itü falan mümkünse davam zorunluluğu konusunda esnek üniversiteler seçin *he bide illa istanbula gelcem diye uğraşmayın burda bi bok yok taşı toprağı altın falan değil yani değmez en güzel yılları bi okul uğruna buralarda harcamaya gidin eskişehire,izmire,bursaya gidin adam gibi yaşayın gül gibi okuyun .hadi iyi çalışmalar kolay gelsin hepinize.
kafanızda ben şurda okumalıyım diye bir şehir belirlediyseniz sadece o şehirdeki üniversiteleri yazın yoksa istanbul'da bile okusanız * zevk almazsınız.o şehir hep aklınızda kalır.
eğer imkanınız varsa kesinlikle ikinci öğretim yazın.sabah uykusunun yerini hiç bir şey tutamaz.* imkanınız yoksa da yazın kasıp ilk 10 a girer ikinci sene birinci öğretimlerle aynı parayı ödemeye başlarsınız olmadı iş bulur para sorununu halledersiniz.yok ben adam gibi giderim okuluma uyumasam da olur diyorsanız keyif sizin valla ne diyim.hem uyurum hem de çalışamam ben öyle çok kasıp ilk 10 a da giremem diyorsanız istanbul'a gelmeyin.sabah ezanından önce uyanmanız gerekir bünye sapıtır toparlanamazsınız benden söylemesi.
üniversiteye kapağı atayım gerisi kolay diye düşünüyorsunuz elbet mezun olursunuz di mi? aynen öyle.tamam sınavlardaki sorular zor hem de çok zor ama atılmak ondan daha da zor.yanılmıyorsam 8 seneye kadar süreniz var.elbet geçecek kadar anlarsınız dersi.tabi yata yata okuyayım diye düşünürken gidip de tıpı yazmayın.hatta fizik bölümü de yazmayın o da çok zor.
ayrıca kişisel fikrim üniversiteden sevgili bulmayın.en azından ilk sene.ayrılırsanız en az 4 sene onla aynı kampüste olcaksınız.aynı arkadaş ortamı hatta ortak dersler..çekilmez bir hal alır o durum.bir sürü üniversite var kocaman şehir dışardan birini bulun rahat edin.
(bkz: universiteye yeni baslayacaklara tavsiyeler) *