bugün
- okan buruk16
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- jose mourinho16
- fenerbahçe taraftarı20
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı12
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı120
- fenerbahçe9
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri16
- siber güvenlik başkanlığı10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı12
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- bimde çalışanda akıl var mı16
- sudekiray13
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- mert hakan yandaş9
- aranızda medyum olan var mı13
- sari renkli seker9
- narin güran18
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- eve çağıran erko22
- anın görüntüsü26
- b'u r c u24
- neden sürekli kabız oluyorum17
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- metin arolat31
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm12
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
aslı: Mülkiyeliyim, yakışıklıyım, üstelik Cumhuriyet okuruyum! olan çok güzel mizahi bir dille yazılmış bir ahmet turan alkan yazısı.
--spoiler--
"Gülünesi şeylere şahit olup nasıl ciddi yazı yazarım?" diye dertlenen yazının mürekkebi bile kurumadan, güüüm, buyrunuz: Türk seçmeninden yarısının kalbini incitmekten çekinmeyen Savcı Beyimiz, "Global sermaye aktörlerinin canı sıkılmasın, hafta sonu borsa tepetakla aşağı yuvarlanmasın" diye olsa gerek, bir ince fikirlilik gösterip iddianâme-muhtırasını cuma mesai saatinin bitimine denk getirince, bir duygu insanı olarak gözyaşlarımı zaptedemedim; bir güzel ağlayıp sâkinleştikten sonra, "Ey Globalizm, nelere kadirsin!" diye derin düşüncelere daldım; uyumuşum.
Ertesi sabah ilk iş, hiç yapmadığım bir şey yaptım; gazete bayiine, "Ver bir Cumhuriyet; damardan olsun" dedim. Gazeteci, "abi, sen de mi?" dercesine baktı; "boşver bi kerecikten bi şey olmaz" dedim. Bir baktım, ortaya karışık cinsinden "Kapatma davası" diye sade suya tirit bir manşet. içimden "belli ki uyanamamışlar; neyin nesidir, biri bizi işletiyor olmasın sakın" diye temkinli bir başlık koymuşlar diye düşünüp iç sayfalara geçtim. Bir de ne göreyim: 11. sayfada "Küba'da elektrikli aletler serbest" diye bir haber. Meğer Fidel'in ufak biladeri Raul (Real Madrid'in santrforu olan Raul'le karıştırmayınız; çocukların erişemeyeceği serin bir yerde tutunuz), elektrik üretimindeki dar boğazı Venezuella'dan tedarik olunan ucuz petrol marifetiyle aşınca, -sıkı durunuz- bilgisayar, DVD oynatıcı, ufak ekran Tv alıcısı, mikrodalga fırın -ve bir daha sıkı durmanızı recâ ederim-, elektrikli düdüklü tencere ve bilumum elektrikli pilav tencerelerinin kullanılmasına dair bir genelge yayınlamış; klima ve elektrikli fırınların serbest bırakılması ise önümüzdeki yıllarda düşünülebilecekmiş!
Derken alışkanlık mı oldu nedir, tuttum dün sabah da bir Cumhuriyet istedim gazeteciden; çocuk beni tanıyor, etraftan kimse görmesin diye sağı solu kolaçan edip Cumhuriyet'i bir başka gazetenin magazin ilavesinin arasına sarıp verdi. "Türkiye'de mahalle baskısı yoktur" diyenler ibret alsın...
Baktım, ilk sayfa eteğinde "Yalçınkaya'nın dedesi Şeyh" diye bir haber kutusu; müşarünileyh'in anne tarafından dedesi Nakşibendi Şeyhi Kürt Hacı Ali Efendiymiş; ayrıca hiç ilgisi olmamasına rağmen analizci yazar, Urfa'nın yetiştirdiği laikçi, ilerici, aydın din adamlarından da bahsetmiş (Şeyh Saffet meselâ) Suut Kemal Yetkin de Şeyh Saffet'in oğluymuş. Yazar bu garip bilgi salatasını şöyle te'lif ediyor: "Atalarının Kürtlük ve Nakşilikle ilgisine karşın Abdurrahman Yalçınkaya'nın ailesi tipik bir Cumhuriyet ailesi olarak biliniyor". Bu cümledeki "karşın" kelimesi üzerinde bir teşehhüd miktarı düşündükten sonra, koca Cumhuriyet gazetesinde Nakşilerin lehinde kaleme alınmış bir başka cümle daha çıkar mı acaba diye merak ettim, arka sayfaya baktım, tam sayfa rakı ilanı, "Keyifle ve kararında içiniz" diyor.
Rahmetli annem Nakşî idi; oradan bilirim; Nakşîlerin yegâne meşrûbatı çaydır; ille de semâverde olacak, semâver de muhabbetinden inim inim inleyecek...
"Bayram değil seyran değil; Cumhuriyet'in bu Nakşilik muhabbeti nereden derpîş etti" diye ikirciklendim; meğer Dinci basının gazetecileri Urfa sokaklarında dedektifçilik oynamaya, Savcının soyunu-sulbünü tahkike başlamışlar imiş; Cumhuriyet de elini tez tutup, bizi bir güzel aydınlatıyor.
Haydii... sen ol da gözyaşlarını zaptet bakalım. Diyeceksiniz ki, iddianame-muhtıra ile Küba'da düdüklü tencerenin serbest bırakılması arasında ne alâkâ var ki, yazar daldan dala konup ota çiçeğe ağlayıp durmaktadır. Aziz okuyucu, ağlamak, gülmenin son kertesi, ifrât hâli, galeyan mevkiidir de ondan...
Bunlar işin gırgır faslı; diyorum ki, şu curnatada işveren ve global sermaye muhitleri şu cool duruşumu dikkate alıp beni desteklerler mi acaba dersiniz? Mâlum: Mülkiyeliyim, dürüstüm, yakışıklıyım, iki günden beri de Cumhuriyet okuyucusuyum; eee?..
--spoiler--
--spoiler--
"Gülünesi şeylere şahit olup nasıl ciddi yazı yazarım?" diye dertlenen yazının mürekkebi bile kurumadan, güüüm, buyrunuz: Türk seçmeninden yarısının kalbini incitmekten çekinmeyen Savcı Beyimiz, "Global sermaye aktörlerinin canı sıkılmasın, hafta sonu borsa tepetakla aşağı yuvarlanmasın" diye olsa gerek, bir ince fikirlilik gösterip iddianâme-muhtırasını cuma mesai saatinin bitimine denk getirince, bir duygu insanı olarak gözyaşlarımı zaptedemedim; bir güzel ağlayıp sâkinleştikten sonra, "Ey Globalizm, nelere kadirsin!" diye derin düşüncelere daldım; uyumuşum.
Ertesi sabah ilk iş, hiç yapmadığım bir şey yaptım; gazete bayiine, "Ver bir Cumhuriyet; damardan olsun" dedim. Gazeteci, "abi, sen de mi?" dercesine baktı; "boşver bi kerecikten bi şey olmaz" dedim. Bir baktım, ortaya karışık cinsinden "Kapatma davası" diye sade suya tirit bir manşet. içimden "belli ki uyanamamışlar; neyin nesidir, biri bizi işletiyor olmasın sakın" diye temkinli bir başlık koymuşlar diye düşünüp iç sayfalara geçtim. Bir de ne göreyim: 11. sayfada "Küba'da elektrikli aletler serbest" diye bir haber. Meğer Fidel'in ufak biladeri Raul (Real Madrid'in santrforu olan Raul'le karıştırmayınız; çocukların erişemeyeceği serin bir yerde tutunuz), elektrik üretimindeki dar boğazı Venezuella'dan tedarik olunan ucuz petrol marifetiyle aşınca, -sıkı durunuz- bilgisayar, DVD oynatıcı, ufak ekran Tv alıcısı, mikrodalga fırın -ve bir daha sıkı durmanızı recâ ederim-, elektrikli düdüklü tencere ve bilumum elektrikli pilav tencerelerinin kullanılmasına dair bir genelge yayınlamış; klima ve elektrikli fırınların serbest bırakılması ise önümüzdeki yıllarda düşünülebilecekmiş!
Derken alışkanlık mı oldu nedir, tuttum dün sabah da bir Cumhuriyet istedim gazeteciden; çocuk beni tanıyor, etraftan kimse görmesin diye sağı solu kolaçan edip Cumhuriyet'i bir başka gazetenin magazin ilavesinin arasına sarıp verdi. "Türkiye'de mahalle baskısı yoktur" diyenler ibret alsın...
Baktım, ilk sayfa eteğinde "Yalçınkaya'nın dedesi Şeyh" diye bir haber kutusu; müşarünileyh'in anne tarafından dedesi Nakşibendi Şeyhi Kürt Hacı Ali Efendiymiş; ayrıca hiç ilgisi olmamasına rağmen analizci yazar, Urfa'nın yetiştirdiği laikçi, ilerici, aydın din adamlarından da bahsetmiş (Şeyh Saffet meselâ) Suut Kemal Yetkin de Şeyh Saffet'in oğluymuş. Yazar bu garip bilgi salatasını şöyle te'lif ediyor: "Atalarının Kürtlük ve Nakşilikle ilgisine karşın Abdurrahman Yalçınkaya'nın ailesi tipik bir Cumhuriyet ailesi olarak biliniyor". Bu cümledeki "karşın" kelimesi üzerinde bir teşehhüd miktarı düşündükten sonra, koca Cumhuriyet gazetesinde Nakşilerin lehinde kaleme alınmış bir başka cümle daha çıkar mı acaba diye merak ettim, arka sayfaya baktım, tam sayfa rakı ilanı, "Keyifle ve kararında içiniz" diyor.
Rahmetli annem Nakşî idi; oradan bilirim; Nakşîlerin yegâne meşrûbatı çaydır; ille de semâverde olacak, semâver de muhabbetinden inim inim inleyecek...
"Bayram değil seyran değil; Cumhuriyet'in bu Nakşilik muhabbeti nereden derpîş etti" diye ikirciklendim; meğer Dinci basının gazetecileri Urfa sokaklarında dedektifçilik oynamaya, Savcının soyunu-sulbünü tahkike başlamışlar imiş; Cumhuriyet de elini tez tutup, bizi bir güzel aydınlatıyor.
Haydii... sen ol da gözyaşlarını zaptet bakalım. Diyeceksiniz ki, iddianame-muhtıra ile Küba'da düdüklü tencerenin serbest bırakılması arasında ne alâkâ var ki, yazar daldan dala konup ota çiçeğe ağlayıp durmaktadır. Aziz okuyucu, ağlamak, gülmenin son kertesi, ifrât hâli, galeyan mevkiidir de ondan...
Bunlar işin gırgır faslı; diyorum ki, şu curnatada işveren ve global sermaye muhitleri şu cool duruşumu dikkate alıp beni desteklerler mi acaba dersiniz? Mâlum: Mülkiyeliyim, dürüstüm, yakışıklıyım, iki günden beri de Cumhuriyet okuyucusuyum; eee?..
--spoiler--
(bkz: olsa da yesek)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar