bugün

http://hurarsiv.hurriyet....d=5420696&yazarid=131

ahmet hakan'ın yazısı:

Muazzez Akkaya'yı buldum

ŞAiR Sezai Karakoç'un meşhur "Mona Roza" şiirinde, Türk edebiyatının en mahrem akrostişi gizlidir.

Şiirin her kıtasının başındaki harfleri yan yana getirdiğinizde "Muazzez Akkayam" çıkar.

Karakoç, 1950'de Mülkiye'de öğrenciyken yazmıştır bu şiiri.

Ancak 2002 yılına kadar hiç yayınlamamıştır.

Buna karşın tam 50 yıl kuşaktan kuşağa aktarılmıştır bu etkileyici şiir.

60'larda daktiloyla, 70'lerde teksirle, 80'lerde fotokopiyle çoğaltılmıştır.

Bu efsane şiir, bir aşk acısının yürek burkan sesidir.

Şöyle başlar:

"Mona Roza siyah güller ak güller / Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak / Kanadı kırık kuş merhamet ister / Ah senin yüzünden kana batacak / Mona roza siyah güller ak güller."

* * *

Ketumluğu, vakarı, onuruna düşkünlüğü, içe kapanıklığı, aşırı kırılganlığı ve küskün bir çiçek oluşuyla tanınan Sezai Karakoç'un, tam 50 yıl Muazzez Akkaya hakkında tek bir kelime etmesi tabii ki beklenemezdi.

Herhangi bir babayiğidin de Muazzez Akkaya konusunu Sezai Karakoç'a sormaya cüret etmesi de düşünülemezdi.

Bundan dolayı Muazzez Akkaya, Türk edebiyatının bir büyük gizi olarak kaldı.

Giz devam ettikçe de, efsane üretmeye meyilli tipler girdi devreye.

Neler neler anlatılmadı ki...

En meşhur hikáye şudur:

Güya Sezai Karakoç, Mülkiye'de okuyan Muazzez Akkaya'ya aşkını itiraf etmiş ama karşılık bulamamış, bunun üzerine "Mona Roza" şiirini yazmış, şiiri okuyan Muazzez Akkaya intihar etmiş.

Bu rivayet, "Sezai Karakoç da bu nedenle hiç evlenmemeyi tercih etmiş" diye bitiyor.

* * *

Dikkat! Dikkat!

Edebiyatımızın büyük sırrı çözüldü.

Nasıl mı?

Anlatayım:

Bundan bir süre önce bir yazımda Sezai Karakoç'un "Mona Roza" şiirine ve Muazzez Akkaya'ya şöyle bir değinmiştim.

O yazının yayınlanmasının ardından New York'tan bir e-posta aldım.

Şunlar yazılıydı e-postada...

"Selam Ahmet Bey... Ben New York'ta doktorluk yapıyorum. Muazzez Akkaya'nın kızıyım. Yazınız ailecek çok hoşumuza gitti. Annemin adını yazınızda geçirdiğiniz için çok teşekkürler. Ayşe."

Okuyunca "Vay be" diye haykırdım. Muazzez Akkaya'nın izini bulmuştum.

Hemen bir yanıt yazdım: "Lütfen anneniz hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz?"

Yanıt şöyleydi:

"Annem Mülkiye'de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç'un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı'nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu. Maalesef geçen hafta babamı kaybettik."

* * *

Muazzez Hanım'ın Mülkiye'de okurken "pingpong şampiyonu" olduğunu öğrenince...

Hemen aklıma Sezai Karakoç'un "Ping-Pong Masası" adlı başka bir şiiri geldi.

Şiiri bulup okudum...

Şu dizelere dikkat kesildim:

"Ha Sezai ha ping-pong masası / Ha ping-pong masası ha boş tüfek / Bir el işareti eyvallah ve tak tak / Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi / Ne kadar güzel ne kadar sıcak / Tak tak tak tak tak."

Gözümün önüne şöyle bir görüntü geldi:

Ezik ama onurlu Ergani çocuğu Sezai, uzak bir köşeden Muazzez'in pingpong oynamasını izlemektedir. Muazzez topa şımarık bir edayla vurdukça "Ha Sezai ha ping-pong masası" diye içlenmektedir.

Ne dokunaklı değil mi?

* * *

Hadi girin internete ve bu çok eski devirlere aitmiş gibi gözüken dokunaklı aşka nüfuz etmek için "Mona Roza" şiirini bulup okuyun.

50 yıllık büyük gizin aydınlanmasının hatırına...

Bir parça kederlenip aşka olan imanınızı tazeleyin.

Okuyun ve içinizi ısıtın:

"Yağmurlardan sonra büyürmüş başak / Meyveler sabırla olgunlaşırmış / Bir gün gözlerimin ta içine bak / Anlarsın ölüler niçin yaşarmış / Yağmurlardan sonra büyürmüş başak."
karakutu.com ve ahmet hakan coşkun sayesinde tanıdığımız...
karakutu.com ve ahmet hakan coşkun sayesinde magazinleştirdiğimiz...

utanmadığımız, sezai bey'in susmasına rağmen hala peşinden düştüğümüz...

kadın işte. sıradan birisi. muazzez akkaya.

"ıssız yerlerde açan zambak"
orta okul mezunu memurlardan hamid akkaya ile fitnat hanımın kızıdır. 1930da geyvede doğdu. 1949da kandilli kız lisesini pekiyi derecede bitirdi. s.b.f.nden mezuniyetini müteakıb, maliye bakanlığı stajyer memurluğuna tayin edilerek devlet hizmetine girdi. nisan 1955te karayolları genel müdirliği, ağustos 1955te tekrar maliye bakanlığı, mart 1957de devlet su işleri gn. müdirliği teşkilatlarında memurluklara girdi. bu arada ankara hukuk fakültesinde fark sınavı verip sertifika aldığından, ocak 1960da maliye bakanlığı hazine avukat stajyerliğine, sonra avukatlığına getirildi. eylül 1964de eşi orhan girayın tel-aviv mali müşavirliğine nakli üzerine memuriyetten ayrılıp tel-avive gitdi. 1967de yine eşiyle birlikte yurda dönüp avukatlığa başladı. halen (mart 1970) ankara barosuna kayıldı avukatlık yapmaktadır. 7 kasım 1958 cuma günü s.b.o. 1944 yılı (2602 sıra numaralı) mezunlarından orhan giray ile evlendi 9.6.1959 doğumlu ayşegül giray, 24.3.1961 doğumlu ela meral giray adlarında 2 kızı ile 4.4.1967 doğumlu ihsan adında 1 oğlu vardır (1970). ingilizce bilmektedir

http://www.karakutu.com/m...file=article&sid=2508

not: imla hataları karakutuya aittir.
evlendikten sonra giray soyadını almış, monna rosa şiirinin ilham perisi.

buyrun facebook sayfası : http://www.facebook.com/p...le.php?id=100000216751784
Yıllarca sezai karakoç'un diriliş dergisindeki banka ve içki reklamı alınmaz ibaresine inat gidip banka reklamında oynamış gibi olması çok ironik.
Mona roza gibi bir şiirin kahramanı nasıl olur da bu tavırlarda olur o da ayrı bir durum.
Sezai Karakoç'a olan saygımdan susuyor ve yorum yapmıyorum daha da.
Orjinal hikayeyi dinleyince allahım beynimden vurulmuşa döndüm. Sezai Karakoç'u o meşhur gurur hikayesi *** üç beş delinin kuyuya attığı taşlardan ibaretmiş.. ilkokuldaki edebiyat hocasından dinleyince haftalarca aklımdan çıkmamıştı büyük aşkları. "Naptın sen sezai, hiç olur mu sezai, bak öldü kız kahrından sezai" diye düşüne..

Sezai Karakoç'un ping pong masası şiirinin neredeyse yarım Asır sonra aşığının başka bir adamdan olma kızının satır aralarındaki ifadeyle çözümlenmesi de hayatın cilvesi olsagerek.

Bir de şu malum garanti bankası reklamı. Hayallerimdeki monna rosa'yı yıktın be muazzez. Diriliş dergisi bangır bangır 'banka ve içki reklamı yayınlamıyoruz' derken banka reklamında oynanır mı ?? Sen monna rosa'sın.. aşka saygısızlık gibi olmasın da ha bizim köşe başındaki Hüsniye teyze, ha sezai Karakoç'un büyük aşkı muazzez akkaya şu an gözümde.. **