bugün

meclisi olan ülkede taşa, sopaya, molotofa sarılan zihniyettir.

oy verdiğiniz parti siyaset yapamıyorsa partinizi değiştirin, takım tutar gibi parti tutmayın.
vatandaşlığın, beş yılda bir sandık başına gidip oy atmaktan ibaret olduğunu zanneden zihniyetin tezahürü olan söylem.

oysa demokrasilerde protesto vardır, gösteri yürüyüşleri vardır ve bu demokratik eylemler, çoğu kez sivil toplum örgütleri tarafından örgütlü olarak da yapılırlar. bu eylemler, icra mekanizmasını oluşturan hükümetlerce yapılan yanlışlara bir tepki olarak ortaya çıkarlar. dediğim dedikçi hükümetler ise burnunun doğrusuna giderek bu tip hareketleri görmezlikten gelir ve umursamazlar.

işte! kitleleri galeyana getirecek olay; o kitleleri ve taleplerini umursamaz görünen bu tip tavır ve davranışlar sonucu başlar ve bu nedenledir ki, aklıselim sahibi insanlarca yönetilen hükümetler, bu tip protestoları önemseyip geri adımlar atarlar. hata her zaman yapılır ama önemli olan bu hatalardan geri dönebilme büyüklüğünü göstermektir. devleti yönetenlere de yakışan böylesi tavırlardır. devlet yönetiminde kişisel ego tatminlerine ve duygusallığa yer yoktur. halkla inatlaşma ise asla kabul edilebilecek bir davranış biçimi değildir. zira, ülkeyi bir kaos ortamına taşımanın hiçbir hükümete ve dolayısı ile o hükümetin yönetimindeki ülkeye yarar sağladığı görülmemiştir. bu kez de görülmeyecektir.
demokraside siyasi anlayis sadece meclise baglilik anlamina gelmez. meclis toplumun rahat etmesi ve toplumun huzuru icin calismayi hedeflemis bir olusumdur. bu meclise giren milletvekilleri de halk tarafindan secilir. secilen milletvekilleri kanun ve yasalarla toplumun rahati ve huzuru icin calisir. hükümeti kuran parti, meclis icerisinde secilmis olan toplum temsilcilerini de göz önüne alarak yasalar ve kanunlar cikartir. muhalefet partileri (yani hükümeti kurmamis olan partiler), eger hükümeti kuran partinin yaptiklari temsil ettikleri topluma zarar verecekse, bunu elestirir. buna ragmen hükümet olan parti diretiyorsa ve muhalefet olan partilerin elinden hic birsey gelmiyorsa; temsilcilerine gerek duymayarak sokaga cikarak egemenliklerini göstererek hükümet olan partiye halk muhalafet olur. bu da demokrasinin güzel tarafidir.

özet olarak; yapilan kanunlar toplum temsilcileri tarafindan yapiliyor ve halkin istemedigi sekilde yasalar düzenleniyor. isvicre´de oldugu gibi, halk onayi alinmiyor. hatta cikan bir cok yasadan halkin kendisinin haberi yok. toplum icinde belirli bir kesimin özgürlügünü kisitlarsan veya ac birakirsan o kesim ayaklanir. bu dünyanin her tarafinda böyledir.

kisitlamalar demokrasiye zarar verir. birinci dünya ülkelerinde bile sansür olmasina ragmen, medya yine de özgürce haber verebilmektedir. haber almak ise insanin dogal ihtiyacidir (yemek yemek, su icmek gibi). kamuya ait bir yeri hükümetin isgal etmesi ve bunun üzerine halkin ayaklanmasi kadar dogal birsey olamaz. Bunun örnekleri de vardir (bkz: Stuttgart 21).

demokrasi halk icin vardir. sirf bir toplumun bir kesimi icin degil. her ne kadar hükümet toplumun belirli bir kisimi tarafindan secilmis olsa da; bütün halki temsil etmek ve bütün halka hizmet vermek "zorundadir". sadece secildigi kisima hitap ederek hareket ediyorsa buna "fasizm" denilir ve bu da dikdatörlügü beraberinde getirir. demokraside ise buna yer yoktur.
her demokraside var olan insanlardır. aksini savunanlar bildiğin cahildir.
meclistekilerin ayıbıdır. onlar zam yaparlar meclis çatısı altında, bir sikime yaramazlar.
marjinal guruplardır.