bugün

hanefi mezhebine mensup sünni müslümanların itikaddaki mezhebidir...sünni eşarilikten farklı olarak temelde akıl vahiy paralelliğini savunurlar...ayrıntıda kadın nebi(haberci)olmaması gibi eşarilikten farklı yaklaşımları vardır...
orta asya'daki türk toplulukları tarafından kabul edilinceye kadar azınlıkta kalan bir itikadi mezheptir.
tanrı'nın varolduğu bilgisine akıl yürütmeyle ulaşılabileceğini savunur.
Matüridîye göre iman; "kalp ile tasdik dil ile ikrar" (açıkça söyleme) dır. Diliyle ikrar ettiği hâlde kalbiyle tasdik etmeyen kimse mümin değildir. Kur'an-ı Kerîm'de, "inanç, henüz gönüllerinize yerleşmedi" (Hucurat suresi/14) ayetiyle imanın kalp ile ilgili olduğuna işaret edilir. Ayrıca, "işte Allah imanı bunların (gönüllerine), kalplerine yazmış...(Mücadele suresi/22) ayetinde de iman kelimesi kalbe izafe edilmiştir. Bu durumda imanın gerçek rüknü "kalp ile tasdik" tir. iman, tasdik etme, onaylamadır. iman tasdik olunca, aksi de tekzip yani inkâr ve yalanlama olacaktır. Tekzib, düzeltme değil de sadece "inkâr" niyetiyle ifade ediliyorsa bunun anlamı da (dinî yönden) küfür'dür.

Matüridî, Kitab üt-Tevhid adlı eserinde "imanın kalp ile tasdik veya marifet olduğu meselesi" başlığı altında, sadece bilmenin iman için yetersizliğini anlatır. Zira bir şeyin mahiyetini bilmek onu tasdik etmek anlamına gelmez. Bu sebeple kalpteki iman bilmekten başka bir şeydir. Yani, kalpteki iman ile bilmenin (bilginin) mahiyetleri ayrıdır. Ancak bilgi, kalple tasdikin meydana gelmesinde önemli rol oynar. Zira cehalet de bazan inkârcılığın sebebi olabilmektedir.

Matüridî'ye göre hürriyet, îman ve küfrün varlık şartıdır. Yani iman ve küfür tercihle olur
mansur muturidi hz. lerinin kurmuş olduğu, inanç ile alakalı mezhep olup hanefilerinde mensup olduğu itikat mezhebine verilen isim.
şafiler ise eşariye mensupturlar.
kurucusu ebu mansur el-maturidi'dir. itikadi islam mezheplerinden biridir.

onun metodunda aklın herhangi bir mübalağaya sapmaksızın ve haddini aşmaksızın önemli bir yeri vardır. maturidi dinin hakikatini anlayabilmek ve ondan faydalanabilmek için akla güvenmenin zaruretine inanmış ve şeriata muhalif olmayan noktalarda aklın hükmünü esas kabul etmiştir.

bazı konulardaki görüşleri:

- iman-islam: iman dil ile ikrar kalp ile tasdikdir. dili ile ikrar eden fakat kalbi ile tasdik etmeyen kişi mumin değildir. ayrıca herhangi bir engel bulunmadığı halde, dili ikrar etmeyip imanını gizleyen kimseye de mumin denemez...
islam allah'ı keyfiyetsiz olara bilmektir. bunun yeri göğüstür. iman allah'ı allah'lığı ile bilmektir bunun yeri de kalpdir; bu ise göğsün içindedir.. tevhid allah'ı birliği ile bilmektir bu da sırdır; bu ise gönlün içindedir.

maturidi'ye göre amel imana dahil edilmez. çünkü kur'an da amel ile iman ayrı ayrı gösterilmiş ve kişiye amelden ayrı mumin denilmiştir.

iman bir bütündür artıp eksilmesi ise söz konusu değildir. iman kulun allah'a verdiği kesin sözdür. bu bakımdan istisnası caiz değildir.

- tevhid: allah vardır, birdir, eşi ve benzeri yoktur. zat'ı ve fiilleri itibariyle de bir olan allaha imana mükellefiz

- insanın fiilleri: insan fiillerinde hakiki manada bir hürriyete sahiptir.

- büyük günah: maturidi'ye göre adam öldürmek, zina yapmak ve benzeri büyük günahları işlemek insanı imandan çıkarmaz. büyük günah işleyen kimse tevbe etmeden ölmüş olsa bile cehennemde temelli kalmaz. üstelik büyük günah işleyen kimse tövbe ettiği takdirde imanına zarar gelmeden işlediğinden dolayı affa uğrar...

- sefaat: ona göre şefaat aslında günahkarlar içindir. günahsızların buna ihtiyacı yoktur. allah hz muhammed'e bir lütuf ve ihsan olarak, ahirette günahkar muminlere* şefaatte bulunma selahiyeti bahşetmiştir.

kaynak: çağımızda itikadi islam mezhepleri, ethem ruhi fığlalı, selçuk yayınları
Semerkand;a bağlı bir köy olan Maturid;te doğan ve 333/944 yılında vefat eden Ebu Mansur Muhammed Maturidî; nin sistematize ettiği, ardından aynı çizgide yer alan alimler tarafından geliştirilen dinî-itikadî yorumları eksene alan Kelâm ekolüne verilen isimdir.
Cumhuriyete geçiş sürecinde yeni Türkiye için Maturidî-Hanefî ekseninde bir dini yorum öngörülmüş ve Diyanet işleri başkanlarının da bu dini yorumu benimseyenler arasından atanması öngörülmüştür.
Mustafa Kemal, Hamdi Yazır;a sipariş ettiği Kuran tefsirinin sözleşme şartları arasına ;bu tefsir, Hanefi fıkhı ve Maturidi itikadı üzerine kaleme alınacaktır; hususunun yer almasını istemiştir.